- 1454 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Yolun Sonu
YOLUN SONU
Ankara şehir terminalindeyiz. Diğer adiyle AŞTİ her zamanki alışılmış yoğunluğunu yaşıyor. Gelenler, gidenler. Uğurlananlar,uğurlayanlar,karşılayanlar, karşılananlar. Ağlayanlar, ağlatanlar… En büyük bizim asker diye omuzlanıp, otobüse bindirilen asker adayları, atılmış çöp ve sigara izmaritlerini toplayan gözü mesaisinin bittiğini haber verecek saatte olan temizlik işçileri,sıcak çay satmaya çalışan çaycılar ve otobüste başını dayayıp uyuyabilmek için yastık satmaya uğraşan satıcılar Bir adam belirdi terminal kapısında sırtında çanta bir elinde saplı oldukça ağır olduğu anlaşılan valizi diğer elinde tekerlekli bir valiz şaşkın- şaşkın olup bitenleri anlamaya çalışıyordu. Otobüsüne son anda yetişmeye çalışan bir yolcunun omuz darbesiyle topaç gibi yerinde döndükten sonra kendisine çarpan kişinin özür dilemesini beklerken; karşısında her zaman görmeye alıştığı bilet satıcısı bir genç adam elindeki valizini almaya çalışarak kırk yıllık dost gibi konuşmaya başladı.
-Hemen kalkıyor abi. İstanbul.
Neye uğradığını şaşıran adam satıcıdan kurtulmak için,
-Ne İstanbul’u bırakır mısınız.lütfen.
Satıcı kolay,kolay pes edecek biri değildi.
-Yarım saat sonra İzmir var abi
Dedikten sonra tekerlekli valizi sürükleyerek önden gitmeye başladı.Adam şaşkın peşinden koşup,sinirli bir ifadeyle:
-Ne yaptığını sanıyorsun sen yahu.Valizimi nereye götürüyorsun? Bırakır mısın lütfen .
Şaşkınlık sırası öbürüne gelmişti.
-İzmir’e gitmiyor musun abi. Biletini kestireceğim.
Tuttuğu valizini elinden kurtaran adam sinirle
-Gidecek olsam ben gidip biletimi kestiririm.Merak etme .
-Sen nereye gideceksin abi? Komşu firmalardan da buluruz.
-Hiçbir yere gitmiyorum.
Şaşkın, şaşkın adama bakan satıcı
-Bir yere gitmeyeceksen burada ne arıyorsun? Millet şaşırdı valla yaa.
-Sana ne kardeşim.Hesap mı vereceğim
Kurtardığı valizi tekrar sürükleyerek yolcuların oturduğu bekleme salonuna girdi. Boş bir bank arıyordu. Hem dinlenecek, hem de nereye gideceğine karar verecekti. Boş bir yer bulup oturdu. Herkesin gözü ondaydı. Eski oturanlar yeni gelene bakıyordu.Valizlerini bir kenara bırakıp başını iki elinin arasına alarak kendisiyle muhasebeleşmeye başladı. 50 yaşlarında emekli bir memurdu. 2 çocuk babasıydı. biri kız, biri oğlan. İkisini de okutmuş,evlendirmiş,evlerini almıştı. Eşinden bugün boşanmıştı. Eşi boşanmak istememiş ama o ısrarla bu işin yürümeyeceğini, zaten yürümediğini yıllardır söylüyordu. Çocuklarının hatırına dişini sıkmış, yıllarını bir daha girmemek üzere kapısını çarparak çıktığı o evde geçirmişti.Herkes oraya ev diyordu ama onun için orası dervişlerin çilegahı gibi bir yerdi.Burada hayatı tanımış pişmişti.çile gah olarak adlandırdığı evi de ayrıldığı eşine bırakarak evi terk etmişti. Evi bırak, çok sevdiği tüm çocukluğunun ve iş hayatının geçtiği bu şehri bile terk edecekti. Bir de nereye gideceğine karar verebilse… Aşti hoparlörlerinden yapılan anonsla dalgın düşüncelerinden bir anlığına uzaklaştı.Kalkış saati gelen arabaların kaptanlarından peronlarını terk etmeleri isteniyordu.Sonuna da “Hayırlı yolculuklar” ibaresini eklemeyi unutmuyorlardı. Hiç aklında yokken yolla ilgili deyim ve kelimeler aklından bir,bir sıralanmaya başladı. Uzun yol ,kısa yol, düz yol, eğri yol, çıkmaz yol, kara yolu, hava yolu, deniz yolu, oto yol, yolunu bulmak,yoldan çıkmak,yolsuz kalmak,yolun başı,yolun sonu.Daha sıralayacaktı ki kendi kendine “ne yapıyorum ben.Çıldırıyorum herhalde.”diyerek ayağa kalktı.Sigara içmek için dışarı çıktı.camdan içeriye bakarak valizlerini gözden kaçırmıyordu. Elinde Kalanların hepsi işte onlardı. Bunca yılın çabası, uğraşısı neticesinde tüm serveti. içlerinde giyim eşyaları ve çok sevdiği dizüstü bilgisayarı vardı. Onun yoldaşı, sırdaşıydı. Dertlenince şiirler yazar ,kendince roman yazmaya çalışırdı. Hiçbir iddiası yoktu.Ona göre, bu bir boşalma çabasıydı. İçindekileri başkasıyla paylaşmak. O başkası da bilgisayarıydı işte. Tüm serveti gözünü ayıramadığı o 3 valizin içindeydi.Sahip olduğu şeyse 3 aydan 3 aya aldığı emekli aylığı ki o da zaten kredi kartı borçlarına yetmiyordu.kızını evlendirirken bir şeyi eksik olmasın diye bankalardan alabildiği kadar kredi çekmişti. Nasılsa boşandığı eşinin maaşı ile geçinirler, kendi maaşı ile de borçlarını öderdi. Evdeki hesap çarşıya uymamış,ne eş ne de maaş kalmıştı. Cebinde kart olarak taşıdıkları sadece borç kartlarıydı.Önceleri bir huzurevine gitmeyi düşünmüştü. Sonradan borçları bitireyim, bir de iş bulur, çalışırım. Borçlar bitince bakarız diye düşünerek bu fikrinden şimdilik vazgeçmişti.Aklındaki tek şey uzun yıllar hayalini kurduğu deniz kenarında sakin,kimsenin olmadığı yerde eline şarabını alıp,oltasını denize atacağı bir yerdi.lüks bir ev ve eşya aramıyordu. Hani filmler-de hep seyredilir ya çatısı akan bir balıkçı barınağı ona yeterdi.geceyi geçirsin,sabah yine oltasını atacaktı. Hepsi o kadar. Oltadan da bir beklentisi yoktu. Hayatta hiçbir şey yakalayamamıştı ki zaten .Bilakis yakaladım dediklerini elinden kaçırmıştı. Kendisine sorarsanız dürüst ,mert, düşün-düğünü kıvırmadan söyleyen, herkesten de bunu bekleyen biriydi. Ama ne kaybettiyse bu açık sözlülüğünden kaybetmişti. Ona göre bu yüzden kaybetmek aslında kaybetmek değildi. Bilakis kazanmaktı. Yalancı, yalancı dost olacağına hiç olmasın daha iyiydi. Elindeki izmarit parmağını yakınca içerideki valizlere bir daha göz attıktan sonra sigarasını yenileme ihtiyacı duydu. Paketi cebinden çıkardı. Yeni sigarayı dudaklarının arasına soktuktan sonra eskisi ile yakmayı denerken omzuna dokunan bir elle irkildi.
-Af edersiniz beyefendi. Çok özür dilerim, arabaya bineceğim diye almamıştım. bir tane de bana
Verebilir misiniz?
Sesin geldiği tarafa döndüğünde bir bayan olduğunu gördü. Hava kararmış, güneş çoktan batmış olmasına rağmen güneş gözlükleri gözündeydi. sırtında bir çanta, kot pantolon üzerine kırmızı tişört giymişti. Kadının ayaklarında sıradan bir terlik vardı. Hatta terliklerden birinin hayatla bağlantısı da son anlarını yaşıyordu. Koptu kopacaktı. Bu terliği daha önce görmüştü. yabancısı değildi. Nerede gördüm diye düşünürken buldu. Biraz önce içeride elleri başının arasında ne yapacağını düşünürken karşısındaki bankta oturan birinin terliği idi. Sahibini merak edip bakmamıştı bile. Kendi sorunları kendisine yetiyordu zaten. Adamın kafası bunlarla meşgulken kadın yineledi.
-Sigara vermeyecek misiniz?
-Özür dilerim. Tabii ki buyurun. Kafam çok dalgın kusuruma bakmayın.
-Biliyorum deminden beri izliyorum.sizi. Tereddüt içindesiniz. Gideyim mi? Kalayım mı ? diye.
-Doktor musunuz? Teşhis doğru.
-Hala sigarayı vermediniz farkında mısınız?
-Kusura bakmayın ne olur?
Dedikten sonra cebinden çıkarttığı paketten sigara ikram ederek yaktı, tam paketi cebine koyu-yordu ki paketi bayana uzatarak ben de yedek var siz de kalabilir dedi. Teşekkür eden bayan paketi almayıp biraz uzaklaştıktan sonra otobüslere inip,binenleri seyrederken sigarayı bir tüttürüşü vardı ki dünya umurunda değildi. Hemen, hemen dışarı duman çıkmıyordu. Tamamını ciğerlerine gönderiyordu. Tedirgin bir hali vardı Devamlı etrafını inceliyordu. Sanki kaçıyormuş ta yakalayacak-larmış gibiydi.Yeniden içeriye giren adam valizlerinin yanındaki banka oturdu.
Saat gecenin dokuzunu bulmuş olmasına rağmen hala nereye gideceğini,ne yapacağını bilemiyordu.Kesinlikle deniz kenarı olmalıydı gideceği yer.Oltasını denize atacaktı.Balık gelir mi,gelmez mi balığın sorunuydu.Küçük bir yerleşim yeri olmalıydı.Büyük şehirlerde boğuluyordu.Kafasında birçok soruyla boğuşurken biraz evvel kendisinden sigara isteyen kadın gelerek karşısındaki aynı banka oturdu.Terliğin bağlantı yeri henüz kopmamıştı ama kopması yakındı.Birden kadının kendisine baktığını fark edince bakışlarını öte tarafa çevirdi.Yerinden kalkan kadın adama doğru gelirken adam sigara istemeye geliyor diye düşünerek elini cebine attı.Kadın zoraki bir tebessüm etikten sonra
-Müsaade ederseniz oturabilir miyim?
-Rica ederim buyurun.
-Otobüsünüz kaçta kalkıyor? Nereye yolculuk?
Şaşıran adam ne diyeceğini bilemiyordu.
-Nereye gideceğime bir karar verebilsem ,gidip biletimi alacağım ve otobüs saatini de öğreneceğim.
Bu cevaba kadın katıla,katıla güldü.O kadar güldü ki gözlerindeki gözlük yere düştü.Gözü - mosmordu.Elmacık kemiği üzerinde de kanama vardı.Adamın bunu gördüğünü anlayan kadın yere düşen gözlüğünü alıp aceleyle yerine taktıktan sonra demin kahkaha ile gülen kadından eser kalmamış,suratı asık biri olmuştu.Ne diyeceğini ,ne yapacağını bilemeyen adam biran düşündükten sonra
-Deminki dediğim gerçekten doğruydu.
-Ne dedin ki; doğru olan ne ?
-Nereye gideceğimi bilemediğim.Hani seni çok güldüren.
Tekrar hafif bir tebessüm belirdi kadının yüzünde.sonra gözlüğünü çıkarıp morarmış gözlerle adamın gözlerinin içine bakarak
-Ben sana değil,kendime güldüm.
Bu yanıt adamı daha da şaşırtmıştı.Ne diyeceğini düşünürken kadın imdadına yetişti.
-Ben de nereye gideceğimi,ne yapacağımı bilmiyorum da.Demek ki hayatta gideceği yeri bilmeyen başkaları da varmış.Yalnız değilmişim.Ona güldüm.
Bu yanıta ikisi beraber güldüler.Adam kadını baştan aşağı süzdükten sonra
-Gerçek söylüyorum.Eşimden bugün boşandım.Her şeyi ona bırakarak valizimi aldım,çıktım.Tüm servetim bunlar.Şimdi kendime yeni bir hayat kurmayı düşünüyorum.Yuvayı kuracağım yere ve ağaca nasıl ulaşacağımı bilemiyorum.Gösterişsiz sakin deniz kenarında bir yer hayal ediyorum.Ev önemli değil,gecekondu hatta baraka da olabilir.Kafamı dinleyip,kalan ömrümü tamamlamayı düşünüyorum.
-Gel.Birer sigara daha içelim sana gidecek bir yer bulalım.
Lafını bitiren kadın adamın lafını bitirmesini beklemeden dışarıya çıkmak üzere yürüdü.Arkasından şaşkınlıkla onu seyreden adam biraz sonra yerinden kalkıp, ona yetişerek dışarı çıktılar.yakılan sigaralardan çekilen nefeslerden sonra gökyüzünü seyreden kadın mırıldanarak
-Onlar bizden daha akıllı.Bir yere gittikleri yok.Oldukları yerde duruyorlar.
-Onlar kim?
-Yıldızlar,deminde baktım oradaydı.Şimdi de orada bak.
Gösterdiği noktaya bakan adam parlayan bir yıldızı gördü.Sonra da kadına dönüp
-Bazen onlarda seyahat ediyorlar ki kaymalar oluyor.Yıldız kaydı diyorlar ya.
Buna hiçbir yanıt vermeden sadece tebessümle geçiştirdi.Yine suskunluk başlamıştı.Sessizliği yine adam bozdu.
-Gerçekten siz nereye gidiyorsunuz?
Bu sefer kadını güldürmeyi başarmıştı.Tekrar kahkahalarla güldü.Ancak şimdi gözlüğünü tutuyordu.Gülmesi bitince
-Demin işte buna gülmüştüm.Benim de gidecek yerim yok.Beni boş ver şimdi sana deniz kenarında bir yer bulalım. Deniz deyince millet güneye Antalya,Alanya,Bodrum,Marmaris’e gider.İşte buralara gidebilirsin.
-Oralar bana sıcak geliyor.Saydıklarının hepsini gördüm.Ben kimsenin bilmediği,sakin sessiz kafa dinleyecek bir yer arıyorum.
-Karadeniz kıyıları olabilir.Oralara git,gez gör.Beğenirsen yerleş.
-Ben de öyle düşünmüştüm.
-Bir baştan bir başa koca deniz.Bir yerini beğenirsin herhalde.
Birden bağıran çığırtkanın sesiyle o tarafa baktılar.”Sakarya,Sakarya hemen kalkıyor.” Diyordu.
Kadın adamın gözlerine bakarak
-İşte sana bir yer git bak.beğenirsen yerleşirsin.Beğenmezsen başka yerlere bakarsın.
-Ben deniz kenarında bir yer istiyorum.Sakarya’nın denizle ne ilgisi var?
-Senin coğrafya bilgin zayıf beyefendi.Bildiğim kadarıyla Karadeniz’le bağlantısı var.
-Zannetmem.İstanbul’un var.Sakarya içeride kalıyor.
-Şimdi ben de merak ettim.İçeride büyük bir Türkiye haritası vardı.Oradan bakabiliriz.
Beraberce duvardaki büyük mozaik Türkiye haritasını incelediler.Kadın haklıydı Sakarya’nın karadenizle birleştiği bir yer vardı.Dikkatlice baktılar.Adam
-Gözlüğüm yok göremiyorum.Deniz olan ilçesini sen okuyabiliyor musun?
-Net okuyamadım ama Karasu yazıyor herhalde.
-Karasu’da neresiymiş be.İlk kez duyuyorum.
-İstersen Sakarya’ya giden şirketlere sor.Orası olabilir herhalde.
-Bir soralım.
Beraberce tüm Sakarya yazan şirketlere sordular.Karasu Sakarya’nın ilçesiydi.Direkt Ankara’dan otobüs yoktu.Sakarya’ya gidecek oradan minibüslerle yarım saatmiş.Bu fikir adamın hoşuna gitmiş,bayağıda Karasu’yu merak etmeye başlamıştı.Birden kadın aklına geldi.O nereye gidecekti.Merakla sordu
-Benim işi hallettik.Sıra sizde sizi nereye yollayalım?
-Beni bırak.Benim gidecek yerim de param da yok.Bana bu dünyada yaşamak haram.Başımın çaresine bakarım.Sen al biletini ve git.İnşallah beğenir,yerleşirsin.Mutlu olursun umarım.
-Sen kanunsuz bir iş mi yaptın? Polisten mi kaçıyorsun?
-Benim yasa dışı işim olmaz.Ben de senin gibiyim.Yıllar önce eşimden boşandım.Danışıklı boşanma babamdan maaş almak için.Adam her gün böyle beni bu hale getirmeden rahat edemez.Babamdan bağlanan maaşı elimden alır,birde üzerine dayak.Neyse canını sıkmayım.Sen al biletini git.Bir kenarda uyurum.Sabah olunca da bakarım başımın çaresine.
-Olmaz.Seni bu halde bırakamam.Niye beraber gitmiyoruz?
-Ben mi? Senle adını yeni öğrendiğim Karasu’ya
-Evet niye olmasın? Beraber tanırız oraları.Bana fikir verirsin.Korkma benden zarar gelmez.Zaten pansiyonda kalacağım 1 oda da sana tutarız.Ne dersin?
-İnan bilmiyorum.Şaşırdım.
-Tamam anlaştık.Sen valizlerin başına git.Ben Karasu’ya 2 bilet alıp geliyorum.
Hiçbir şey diyemeyen kadın kendi kendine mırıldanıyordu.”Gel de kadere inanma.” Adam heyecanlanmış,yeniden canlanmıştı.Sanki üzerine sihirli bir değnek değmişti.Sakarya’ya giden otobüs firmalarını dolaşmaya başladı.sabah orada oralım,tanımadığım bir yer ilk kez gidiyorum diye düşünüyordu.Nihayet bir firmadan en son hareket edecek otobüsten gece 1.30 ‘a en önden 2 bilet aldı.Hayat benden kurtulamazsın.Tutunacağım sana sonuna kadar diye kendine güvendiğini belli eden şeyler mırıldandı.Valizlerinin yanına dönerken yerlere yayılmış tanesi 1 TL ye satılan kitapları gördü.Kitap okumayı çok sevmesine rağmen yeni bir kitap okumayalı yıllar olmuştu.Öylesine kitaplara bakarken Ayşe Kulin’in “Adı Aylin” adlı kitabını gördü.bunu okumayı çok istemiş,bir türlü alamamıştı.Bir keresinde kitapçıya girmiş parası çıkmadığından bırakarak çıkmıştı.Tamam bunu alacaktı.Deniz kenarında okurdu. Yürürken kafasına çarpan havaya asılmış terlikle kendine geldi. Birden kadının kopmakta olan terliği aklına geldi. Fiyatları da uygundu. Kırmızı tokalı kibar bir terliği alarak paket yaptırdı.Kadının yanına geldiğinde onu ağlarken buldu.elinde kopan terlik bulduğu bir sicimle onu bağlamaya çalışıyordu.Adamın geldiğini görünce yaptığı işi bırakarak gizlemeye çalıştı.Yeni aldığı paketi kadına uzatarak “onları at,bunları giy.Güle güle kullan.Umarım beğenirsin.” Dedi. Şaşırmış haldeki kadın bir terliğe, bir adama bakarken ağlıyordu. Artık gizlemiyordu da.İçinden geldiği gibi özgürce.
-Kuzum sen nesin? Ruh bilimcisi mi? Tam ayağıma göre. Sevdiğim renk. Yıllardır ilk kez hediye alıyorum. Nerden bildin terliğimin kopacağını.
-Boş ver bunları şimdi. Biletimizi aldım.1.30 da gidiyoruz.
Ayağa kalkan kadın ayağına uyan ve gerçekten de çok yakışan terliğine bakarak çocuklar gibi seviniyordu. Bir iki adım atıp denedi.Çok beğenmişti.Birden adama dönerek ona sarıldı ve yanağına öpücük kondurdu.
-Sen çok kibar ve nazik birisin. Çok teşekkür ederim. Sağol.
Gözü adamın elindeki kitaptaydı. Kitabı hızla adamın elinden alarak kitabın ismini okuyup,büyük bir şaşkınlıkla kitabı başına vurduktan sonra kanepeye oturdu.Tekrar ağlamaya başlamıştı.Ne olduğunu anlayamayan adam onu izliyordu.kadın cebinden çıkardığı kağıt mendille gözyaşlarını ve burnunu
Sildikten sonra elindeki kitabı sinirle adama uzatarak ağlamaklı bir tonda
-Sen beni tanıyorsun değil mi?
-Hayır nereden tanıyayım. Daha adını bile bilmiyorum.
-Yapma. Yeterrrrr.Kimsin sen Allahaşkına.
-Adım Seçkin. Anlattığım gibi emekli devlet memuruyum.Bir yere yerleşmek için yollardayım.Hayatta yalnızım.Kimsem de yok.Senin adın ne sahi?
-Kitapta yazıyor. İşte.
-Aylin mi ? yoksa
-Evet.
Duyduklarına inanamıyordu. Bu kadar da tesadüf olmazdı.
-Epeydir okumak istiyordum. Bir türlü alamamıştım.Bilet almaya gittiğimde yerde satıyorlardı ucuzda olunca aldım.Tamamen tesadüf.
-İnanamıyorum. Hayatım tamamen değişti bir anda.1 saat önce intihar etmeyi düşünüyordum. Metroya inip gelen ilk trenin önüne kendimi atacaktım.Artık taşıyamıyordum bu hayatın yükünü.Hepsini bana yüklemişlerdi.Ama öyle şeyler oldu ki Türk filmlerinde seyretsem hadi canım bu kadar da olmaz derim.Ama onları yaşıyorum işte.Daha da yaşayacağıma inanıyorum.
-Bırak şimdi buları. Hayatta hiçbir şey yaşamı engellememeli.Ne olursa olsun.Yine de yaşamak güzel.Kalk.Valizleri bir yere bırakalım.Ben sabahtan beri bir şey yemedim.Bir şeyler atıştıralım.Otobüsün kalkmasına daha 2 saatten fazla zaman var.Bir de lavaboya gidelim.Şu eline yüzüne bak.Bir yıka.Senden bir ricam olacak belli ki sen de çok çekmişsin.Çekilenleri unutmak tabiî ki mümkün değil, ama onları Ankara’da bırakıp gidelim.
Söylenenlere hiç itiraz etmeyen Aylin ayağa kalkarak sanki kırk yıllık dostuymuş, tanıyormuş gibi Seçkin’in koluna girdi. Gülen bir ifadeyle
-Ben hazırım Seçkin bey . Yeni hayata.
Valizleri emanetçiye bırakıp lavaboya gittiler. Çıktıktan sonra ekmek arası döner ve meşrubatla karınlarını doyurup,terminali turlamaya başladılar.Sessizliği Aylin bozdu.
-Bir yere oturup çay içelim mi? Seni tanımak istiyorum bana biraz kendini anlat.
-Ben de seni tanımak istiyorum tabi iyi olur.
Üst kata çıkıp cam kenarındaki masaya oturdular, buradan tüm terminali seyredebiliyorlardı.Giren çıkan arabalar,koşuşturan insanlar.Garsonun sesi dalmış oldukları seyirden ikisini de gerçek dünyaya döndürdü.Çay siparişi verdikten sonra Seçkin mosmor suratla karşısında oturan Aylin’e
-Kocan mı yaptı? Ondan mı kaçıyorsun?
-Evet o yaptı ama kocam değil.Biz yıllar önce danışıklı döğüş yaparak boşanmıştık.
-Anlayamadım. Danışıklısı nasıl oluyor?
-Senin anlayacağın devleti kandırmak için boşanmış görünüyoruz.Babamdan kalan emekli aylığını bana bağlatmak için.Aslında baştan hata yaptım.Rahmetli annem beni çok uyardı.”kızım bundan sana koca olmaz diye” dinlemedim.Gençlik işte.Aşk varsa her şeye yeter diyordum.Adam işsiz güçsüz avare biriymiş.Kumar,içki ne ararsan var.Bunları öğrendim ama iş işten geçmişti.Sonra da oğlum oldu.Hadi onun hatırı derken bu birini bıçaklayıp,hapse girdi.Hapisteyken bana boşanalım ama yine karı kocayız.Sen sadece babandan kalan aylığı alasın diye boşanacağız dedi.Uzatmayayım boşandık.Aylık bağlanmış,elimize para geçer olmuştu.Babamdan kalan evde de oturuyorduk.Üstelik hapiste buna para da gönderiyordum.Sonra bu Rahşan affı dedikleri afla dışarı çıktı.İyice bela olmuştu.Hapse girmeyi bir meziyetmiş gibi kartvizit yapmıştı.Günlerce eve gelmediği zamanlar oluyordu.Kumar masalarında olaylar,karakollardan gidip almalar.Dayanamıyorum artık dediğimde de dayak ve evden atılmalar.Çocukla çok geceleri sokakta geçirdim.Babamın evine yerleşmiş,beni kovuyordu.Bu böyle gitmez ,zaten resmen boşanmışız ayrılalım dediğimde kırılmadık eşya ve bende kemik bırakmıyordu.Nereye kaçtıysam buldu.Bana hep ”Seni benden ancak ölüm alabilir.O da benim elimde” derdi.Aslında Mersin’de oturuyoruz.Babamın evi orada 2 gece önce beni yine dövüp,sokağa atınca kapıda bulduğum o terlikle cebimdeki son parayı da vererek Ankara’ya ablamın yanına geldim.Ablamla eniştem benim yüzümden kavga ettiler,eniştem istemiyorum benim evime gelmesin.O gelince peşine kocası mikrop ta geliyor,huzurumuzu bozuyorlar diyordu.Ablam da “Ne yapayım gelme,evimden git diyemem ki” diyordu ben bunları duyunca bu sabah benim yüzümden mutsuz olmasınlar diye oradan da ayrıldım.Bir arkadaşım var on da kalacağım dedim.Ablam çok memnun olmuştu ki arkadaşımın kim olduğunu bile sormadı.Yürüyerek buraya kadar gelip,Mersin’e beni götürecek araba arayacaktım.İşte akşam oldu.Seni buldum.Mersin’e gidecekken Karasu yolcusu olduk.Benim hayatım işte bu.Hep çile,hep yoksulluk.Hiç gülmedim.En son düşündüğüm şey seni görmeden önce metroya inip,ilk gelen trene kendimi atmaktı.Sigara içtiğini görünce canım çekti.Hiç tanımadığım birinden bırak sigara istemeyi,konuşmaya bile çekinirim.Kendi kendime biraz sonra öleceksin.Gitmeden öbür tarafa bir sigara tüttür de git dedim. Sen yakınca güzel kokmuştu. Parasızlıktan alamadım. En son ablamdan otlanmıştım .Başını ağrıttım.Biraz da sen anlat.
Dedikten sonra masadaki pakete uzanıp , bir tane daha yaktı.Gözleri dolmuş.Engel olamadığı damlacıklar yerçekiminin varlığına dayanamayıp masanın üzerine düştüler.Mendiliyle masa üzeri ve gözlerindeki yaşı sildikten sonra zoraki bir gülümseme ile karşısındaki her sırrını 40 yıllık dostu gibi anlattığı ama hakkında hiçbir şey bilmediği adama bakarak
-Eeee Seçkin bey sizi bekliyoruz .Anlatın.Apar topar bu kaçış neden? Ve kimden? Kimsin sen kuzum?
Ne diyeceğini bilemeyen Seçkin farkında bile olmadan Aylin’in masa üzerindeki elini tutarak.
-Hayatta tek dertli kendimi sanıyordum. Hep kadere isyan ederdim. Neden ben? Bu kadar yük bir adama yüklenir mi? Okumaksa, okuduk. Çalışmaksa geceleri gündüze kattık. Ama yine gülemedik.Neden derdim.Görüyorum ki.Yalnız değilim.Benim hayatımın da senden değişik bir yanı yok.Üzüntü,elem,keder ne varsa
Mutluluk dışında hepsini yaşadım. Oysa insanlar mücadelelerini mutlu olmak için yaparlar. Olmadı işte.50 yaşını devirdim. Emekli malmüdürüyüm.5 yıl önce emekli oldum. Türkiye’nin birçok ilçesinde kaymakamlık dahil görev yaptım.Sonra siyasi atamalara sinirlenip,emeklilik kararı alarak memuriyete son noktayı koydum.Eşimle severek evlendik.Benim ailemin karşı çıkmasına rağmen.Ailemin tek erkek çocuğuyum.4 tane kız kardeşim var ama en az 35 yıldır görüşmüyoruz.Yolda görsem tanımam.Evlilik hiç iyi gitmedi eşimle anlaşamıyorduk farklı dünyaların insanlarıydık.Ben romantik ve duygusal o ise inadına maço.evlilikte 2 yıl dolunca bu işin yürümeyeceğini anladım.bu arada bir kızımız olmuştu.Boşanma davası açtım.Eş dost araya girdiler,vazgeçirdiler.Derken 2.çocuğumuz oğlumuz oldu.Değişen hiçbir şey yoktu.Aynı tas, aynı hamam.Artık hayatı kabullenmiştim.Bu benim çilemdi ,çekecektim.kağıt üzerinde evli gözüküyorduk ama bir pansiyonda yaşayan iki pansiyoner gibiydik.Yatak odamızı bile ayırmıştık.Herkes yemeğini yiyor,bulaşığını yıkıyor,odasına çekiliyordu.Aylarca tek kelime konuşmadığımız zamanlar oluyordu.Çocukların eğitimi,yer değişiklikleri devam ediyordu.Sonunda 2 si de üniversiteyi bitirdi ve evlendiler.Bankalardan kredi çekerek oğlana düğün ve ev yaptım.benim maaş kesilsin eşimin maaşı ile geçiniriz diyorduk.Çocuklar evden ayrılıp ikimiz kalınca evlilik iyice çekilmez hale gelmişti.Eşime ben artık dayanamıyorum,Çocuklar da hayatını kurdular.Ayrılalım dedim.Önceleri kabul etmedi.Sen nasıl geçineceksin maaşın olduğu gibi krediye kesiliyor.Borçlar bitsin bakalım diyordu.Amacı eskiden yaptığı gibi süre kazanmaktı.Bu sefer bunu yutmayacaktım.Kesin kararımı vermiştim.Sen nasıl geçineceğimi düşünme .Boşan yeter.Bana yapacağın en büyük iyilik bu dedim.Tüm ev ve eşyalar senin ben valizimi alıp,bir daha görüşmemek üzere şu kapıyı çarpıp çıkacağım dedim.Güçlükle ikna ettim.Bu gün boşandık ve valizlerimi alarak dediğim gibi kapıyı çarparak çıktım. Önceleri bir huzurevine yerleşir, maaşımı verir yaşarım diyordum. Ama ortada verilecek maaş yoktu. Şu borçları temizleyene kadar kredi kartlarıyla idare ediyorum.Bir bankadan çekip,diğerine yatırıyorum.Bir iş bulmam lazım ama bana göre iş nerede kapı ,kapı dolaşarak tencere satmak bana göre değil.Bilmiyorum.Bir şeyler yapacağım.Sonrasını da biliyorsun.Yepyeni bir hayat için Karasu’ya bilet aldık.
Seçkin’in de gözleri dolmuştu. Bu sefer de Aylin onun ellerini tutarak teselli etmeye çalıştı.
-Bu kadınları anlamak mümkün değil. Senin gibi birini bulmak kumda iğne aramak gibi bir şey. Onlar koca görmemişler ki gece yarıları gecelikle sokakta dolaşmamışlar ki.Günlerce camda bu gün gelir mi diye koca beklememişler ki.Gerçi gelse ne olacak dayağı yiyip, oturacaksın ama insan yinede merak ediyor.Sen çok nazik bir insansın.İlk bakışta bana güven verdin.Merak etme.Sana yük olmam.Orada hizmetçilik,evlere temizlik,bulaşıkçılık ne olursa bir iş bulur,sana olan borcumu öderim.
-Bana hiçbir borcun yok.Lütfen bir daha duymak istemiyorum.Seni bulmasam hala nereye gideceğimi düşünüyordum.Belki tanrı burada buluşmamızı istedi.Bize çizilen yolu takip edeceğiz.Çayları yenileyelim mi?
-Ben içerim valla. Hele yanına sigara da ikram edersen.
Garsonu çağıran Seçkin çayları yenilemesini söyledi.Gelen çayları hiç konuşmadan içtiler.İkisinin aklından da gelecek geçiyordu.Daha birkaç saat önce tanıdığı bu insanla nereye,nasıl bir gelecek kurmaya gidiyordu.Kader alın yazısı denilen olay bu muydu.Saatine bakan Seçkin
-OOOOO Aylin hanım saat 1 olmuş yaa.Yarım saat sonra otobüsümüz kalkıyor.Lavaboya gideceksen
gidelim. Valizleri alıp ,Peronumuza gidelim,sonra da ver elini Karasuuuuuu.
-Ne kadar içten ve safça söyledin. Sen çok temiz birisin. Allah gönlüne göre versin.İnşallah şansın da yaver gider de işleri tekrar yoluna korsun.
-Bu yola beraber çıktık, beraber yoluna koyacağız.
Aynı anda kaldırdıkları ellerini birbirine vurarak bağırdılar. ”Bekle bizi Karasu”
Nihayet otobüs hareket etmiş, bilmedikleri yeni diyarlarda ne yapacaklarını merakla yola koyuldular. Ankara il sınırlarını terk ettikleri sırada Karayollarınca konulan Ankara üzeri kırmızıyla çizilmiş tabelayı Seçkin’e gösteren Aylin gülerek
-Geçmiş o tabeladaki gibi burada kaldı. Artık geçmiş yok. Sadece gelecek var.
-Öyle canım.
Bundan sonra Bolu’ya kadar hiç konuşmadılar. Elleriyle birbirlerine cesaret veriyorlardı.Elleri hiç ayrılmamıştı. Sigaralarından birer nefes çektikten sonra Seçkin
-Çay alır mısın? İçersen ben de içerim .
-Çay’a hayır demem.
2 çay alıp geldi.Çaylarını Bolu’nun dağlarındaki eşsiz manzarayı seyrederek yudumlarlarken sessizliği yine Aylin bozdu.
-Ne düşünüyorsun? Daldın gittin yine.
-Hiç ne düşüneyim.Bir zamanlar burada bir Bolu beyi,bir de Köroğlu vardı.Dedim kendi kendime.Şu dünyada bir Bolu beyi olamadık gittik dedim.
Bu sözler Aylin’e kahkaha attırmaya yetmişti.Sonra Seçkin’in ellerinden tutarak gözlerine bakıp ekledi.
-Sen hiçbir zaman Bolu beyi olamazsın.Sen de ben de Köroğlu olmak için yaratılmışız.Hep o beylerle mücadele etmek için.
-Haklısın.Beni gerçekten iyi analiz etmişsin.Tebrikler.
-Biz bu saçları değirmende ağartmadık canım.İnsanları tanırım.Bakışından ciğerlerini okurum.
-Saç dedin de aklıma geldi.Kusura bakma bayana yaş sorulmaz ama kaç yaşındasın?
-Kaç yaşında gösteriyorum.
-25-30 herhalde.
-Teşekkür ederim.İltifatına da çok abarttın.41 yaşındayım.
-41 kere maşallah o zaman.
Bu cevap Aylin’e öyle bir kahkaha attırmıştı ki diğer yolcular dönüp baktılar.O morarmış gözlerle ağlayan kadın gitmiş,hayata tozpembe bakan yeni bir kadın gelmişti.Gülme krizi geçtikten sonra Seçkin’in ellerini sıkı, sıkı tutarak
-Sen insanın ömrüne ömür katarsın.Nereden buluyorsun bu sözleri.Seninle yaşama doyulmaz ya.
-Sen de öyle.Sağol.Gülmek sana yakışıyor. Hep gül.Artık ağlamak yok.Anlaştık mı?
-Anlaştık.
Yapılan alışılmış sözlerdeki anons otobüsün kalkacağını bildiriyordu.El ele otobüse binip,yerlerini aldılar.Bir müddet sonra yorgunluktan bitap hale gelmiş Aylin başını farkında olmadan Seçkin’in omzuna dayayıp mışıl,mışıl uyumaya başlamıştı.Uzun müddet Seçkin onu seyretti.Yazık kadın güzel bir gün yaşamamış.Onu da peşimden sürüklemekle iyi mi yaptım.Diye düşünürken ne yapacaktım.Orada bıraksam intihar edecekti.Hiç değilse şimdilik yaşıyor dedi.Aslında yanlış zamanda karşılaşmışlardı.Seçkin’in yeni aldığı 3 aylık daha 1 ayını doldurmadan bitmek üzereydi.Bir dahaki aylığı 3 ay sonra alacaktı.Gerçi alıp ta ne olacaktı.Yine aynı.Biran evvel şu borçları temizlemek lazımdı ama nasıl.Karasu’da nerede kalacaktı? Nasıl geçinecekti? Yalnız başına olsa önemli değildi ama bir de bu kadını peşinden sürüklemişti. Daha doğrusu sürüklemek zorunda kalmıştı. Çaresizlikle düşünürken o da uykuya dalmıştı. Uyandıklarında Sakarya terminalindeydiler. İlk kez geliyorlardı. hava henüz ağarmamıştı. Nereye gideceklerini bilemiyorlardı. Karasu’ya giden minibüsler 6 da kalkmaya başlıyormuş. Saat 5’e geliyordu. Çaresiz beklediler. İlk gelen minibüse bindiler. İkisi de bundan sonra hayatlarını geçirmeye, yerleşmeye karar verdikleri Karasu’yu çok merak ediyorlardı. Merak ettikleri kadar da varmış gerçekten kocaman büyük şehir kimliğinde upuzun sahili ve harika denizi ile artık Karasu’daydılar. Yerleşecek bir yer lazımdı.Seçkin yolda gelirken kendince hesap yapmıştı 1 kişi gecelik 15-TL olsa basit bir pansiyon 2 kişi 30-TL bu da aylık 900-TL demekti ki zaten maaştan elinde o kadar kalmıyordu ki.Şehirde tur atmaya karar verdiler.Hem şehri tanıyacaklar,hem de yerleşecek bir yer arayacaklardı.Bir emlakcının camında kiralık möbleli daire yazısını gördüler.Kirası da aylık 250-Tl idi.Tabi balıklama atladılar.Girişin altında 1 oda 1 salon möble dedikleri de eski kullanılmış atılmış kanepe ve eski 1 yataktı.Kullanılmış bardak ,tabak,kaşık ve kir içinde bir ocak.Mecburdular.Başka seçenekleri yoktu.Hiç değilse açıkta kalmayacaklar, evimiz diyecekleri bir yerleri olacak,hem de ucuz fiyata. Emlakcı ev sahibinin Almanya’da olduğunu,yatırım amaçlı aldığını,aslında eve baksınlar diye bu fiyata verdiğini,istediğiniz kadar oturabileceklerini anlattı.Tabi ilk kirayı da peşin istedi.Seçkin cebinde kalan parayı çıkardı tam 270-TL dı.250-TL adama verdi. 20- TL paraları vardı. Eşyaları eve bırakıp,bir şeyler almak üzere dışarı çıktılar.Seçkin cebindeki sayısı 15’i aşan kredi kartlarına güveniyordu. Tüm bankaları dolaştılar. Ekrandaki yazı hep aynıydı.”Kredi limitiniz dolduğundan işlem yapamıyoruz.” Son umut sora ,sora zorla buldukları o bankadaydı. Neyse o 300-TL verdi. Şimdilik sorun çözülmüştü. En kısa sürede bir çözüm bulmaları gerekiyordu. Bir lokantaya girip yemek yiyelim diyen Seçkin’e ne lokantası o parayı zorla bulduk. İdare edeceğiz. Domates, peynir,ekmek bir de karpuz aldık mı evde ben hazırlarım dedi.Aylin yokluğu,sıkıntıyı bilen birisiydi.Ömrü hep böyle geçmişti.Bunlara alışkındı.Onun istediği şiddetsiz bir yaşam ve canından çok sevdiği biricik oğlunun okuduğunu,bir iş bulup,evlendiğini görmekti.Ama bundan hiç umudu yoktu.Babası onu da kendine benzetmişti.Serseri gece yarıları eve gelen,Annesinin zorlaması sonucunda okula giden,okumakla alakası olmayan biriydi.Aylin defalarca okula gidip öğretmenleriyle konuşmuş,bir netice alamamıştı.Oğluyla defalarca konuşmaya çalışmış,
O da her seferinde babasından gördüklerini örnek alarak “fazla üzerine gelirse onu döveceğini söylemişti.” Arada tokatladığı da olmuşu..Babasından kendisine bağlanan aylığı daha 1 kere bankadan kendi çekme şansı olmamıştı.Bankamatik kartını elinden alan kocası aylık günü geldiğinde bankadan çekiyordu.Gerçi çektiği yüksek bir şey değildi.Zaten yetim aylığı ne kadardı ki.Üstüne bir de bankadan kredi çektirmiş,krediyi de elinden alarak o gece kumarda kaybetmişti.Eve bir şey getirdiği yoktu.Gecenin bir yarısında eve uğradığında yemek isterdi.Oysa Aylin komşularının getirdikleriyle karnını doyuruyordu.Ev de yemek olmadığını söylediğinde de dayak yiyordu.Yine şişmiş suratla sokaklarda sabahın olmasını bekliyordu.Tek aradığı,sığındığı şeyi sigarasıydı.Onu da zaten bulamıyordu.Çoğu gecelerde olduğu gibi yine kocası eve gelmemişti.Sıkıntıdan patlıyordu.Canı sigara istedi.Bakkala gitti.Parası yoktu.Bakkaldan borç sigara istedi.O da vermedi.Kocan ödemiyor.İstediğimde vermeseydin,Bana mı sordun da verdin diyordu.Bakkal da son paket veriyorum.Bir daha bana gelme demişti.Ondan sonra da bir daha bakkala uğramamıştı.Hayatında ilk kez evine bir şeyler almıştı.Seçkin’le eve aldıklarını taşırlarken bulutlarda uçuyordu.Böyle bir duyguyu daha önce hiç yaşamamıştı.Kiraladıklar eve geldiklerinde Seçkin kapıyı açıp,önce onun içeri girmesini beklediğinde adeta şok olmuştu.Bir erkeğin bir bayana öncelik vermesi,üstelik eğilerek eve davet etmesi onu çok şaşırtmıştı.Onun bildiği kapıyı o açar,açtığı kapı yüzüne çarpar,kapıdan kurtarmışsa yumruk yüzünde patlardı.Hayatında ilk kez eve insana yakışır şekilde giriyordu.Ellerindeki poşetleri mutfağa bıraktılar.Yağ ve kirden gözükmeyen ocağı gösteren Aylin
-Bu çalışıyor mu? Pisliği önemli değil, bir güzel temizlerim. Zaten her şeyi yıkamadan kullanmam. Seçkin ocağı denedi yanmıyordu.Kendi kendine gülerek mırıldandı.
-Burayı Ankara sandık. Doğalgaz mı var kardeşim. Tüp bitmiştir. Dolu tüpü bırakacak değiller ya?
-Alem adamsın ya sen. Bırak şimdi tüpü falan peynir, ekmek, domates bir de karpuz kestim mis gibi yemek. Balkonda demin küçük bir masa görmüştüm. Üzerine gazete serer,şimdi hazırlarım. Önce balkonu temizleyeyim de dur.
Balkona çıkan Aylin bir müddet sonra bağırarak içeri girdi.Çok korkmuştu.Ne olduğunu anlayamayan Seçkin
-Ne oldu?
-Çok korktum. Balkonda büyük bir mukavva kutu vardı ya. Temizleyeyim diye kaldırdım.Meğerse içinde köpek yatıyormuş.Havlayınca korkup,yere attım.Zavallı hayvan benden daha çok korktu.Çok ta sevimli şey ya.Nasıl havlamaksa sanki bando da çalan trampet gibi sesi var.
Balkona çıkan Seçkin kim bilir ne zamandır orasını kendine mesken edinmiş, korkudan titreyen, kendini bahçeye atmış, olanları o da merakla izleyen köpeğe baktı. Aylin’e seslendi.
-Gerçekten de çok sevimliymiş. O senden daha çok korkmuş.Şu haline bak kalp çarpıntısı buradan duyuluyor.
Köpeği şefkatle inceleyen Aylin ona bakarak;
-Güzelim orada olduğunu ben ne bileyim. Bilsem dokunmazdım bile. Merak etme orası senin temizleyeyim.Yine yatmaya devam edersin.
Şaşkınlıkla Aylin’i izleyen Seçkin
-Anladığım kadarıyla hayvanları çok seviyorsun.
-Evet severim. Biz vicdansız insan denilen yaratıklar onlara yaşam hakkı vermiyoruz ki.Bizim yaşam hakkımız olduğu kadar en az onlarında yaşam hakkı var.
-Haklısın.Ben de çok severim.Artık bir köpeğimiz de var.Buna bir isim bulmak lazım.
-Bilmem. Ne istersen ismini koy.
-Şöyle değişik bir isim olsun. Demin sen bir şey demiştin.Bağırdığında bilmem ne gibi havlıyor demiştin.Neydi o?
-Ne demiştim. Bilmiyorum. Valla.Ha bando gibi havlıyor demiştim.
-Tamam adı bando işte.
-Bando köpek adı olur mu be?
-Oldu bile canım.
Balkonu yıkamak için musluğu açan Aylin suyun akmadığını görünce elektrik düğmesini açtı. Cereyan da yoktu.Seçkin’e dönerek
-Su da elektrikte kesik. Bunlar nasıl açılacaksa sen bunları hallet.Bir de tüp işini hallet.Ben şimdilik yandaki daireden 1 kova su alayım.Yiyeceklerimizi elimizi yıkarız.
Balkonda yenilen ilk yemek çok hoşlarına gitmişti.Sokakta ne yapacağını bilemeyen iki insan mülkiyeti kendilerine ait olmasa da evimiz diyebilecekleri bir çatı altındaydılar.Alalacele ne varsa yiyip,bitirdiler.Seçkin
-Eline sağlık teşekkür ederim.
-Afiyet olsun canım ne yaptım ki.Senin kesene bereket asıl.-Çok nazik birisin sen Seçkin” eline sağlık” deyimini duymayalı yıllar oldu.
-Ben de” kesene bereket” sözcüğünü duymayalı yıllar oldu.Malum kese sadece benim değildi ya.Ondan söylemiyordur belki.
-Boş ver . Geçmiş yok artık.Sadece gelecek var.Ankara’yı çıkarken o trafik işaretinde nasıl kırmızı ile boyanmış bitti diyorsa geçmiş öyle bitti.Geçmişle yaşayamayız.
-Haklısın.Ben çıkıp şu işleri halledeyim.Emlakçıya sorayım nereye başvuracağım.Görüşürüz.
-Görüşürüz.Geç kalma. Emlakçıdan aldığı bilgilerle elektrik ve su idaresine giden Seçkin birtakım bürokratik işlemleri atlattıktan sonra mesai bitimine yakın işleri halletti.Su ve elektriğin yarın bağlanacağını söylediler.
- Tüpçüye uğrayıp tüp siparişini de verdikten sonra gördüğü en büyük markete girdi.Evde yiyecek hiçbir şey yoktu.Vitrinlerde ne gördüyse unundan,makarnasına,şekerinden çayına kadar aldı.Kredi kartıyla ödemeyi düşünüyordu.Bu kadar karttan birisi öderdi herhalde.Ödenemezse alınan mallar ortada kalırsa o kadar rezaleti de göze almıştı.Yapacak başka bir şey yoktu.Kasadan şakır, şakır geçen mallar liste ve fiyatı uzatıyordu.Tabi Seçkin’in kalp çarpıntılarını da.Hesap belli olmuştu.Çekinerek kartlardan birini uzattı.”Limitiniz dolmuş beyefendi” yanıtını alınca pardon diyerek başka bir kartı uzattı.Allahtan kabul edilmişti.İçini sevinç kapladı.Kasadaki kıza ben karşı apartmana yeni taşındım.Arabanızla taşıyabilir miyim diye sordu.Olumlu yanıt üzerine de büyük bir sevinç ve gururla evinin yolunu tuttu.Kapıyı açan Aylin market arabasındaki yiyecekleri görünce çok şaşırıp
-Ne yaptın sen çılgın adam bu ne çok malzeme.Ben bu kadar malzemeyi 1 yılda almamışımdır.
-Boşver canım .İçeri taşı da arabayı geri götüreceğim.Ödünç aldım.
-Tamam.Sen biraz soluklan.Ben boşaltırım.Haa tüp getirdiler.Ocağı da temizlemiştim.Takıver.Ben anlamam.Elektrik,su tamam mı?
-Tamam canım.İşlemleri yaptırdım.Yarın bağlanır dediler.
Aylin yorgun ve uykusuz olmasına rağmen çok mutluydu.Seçkin’in getirdiği malzemeleri içeriye tek ,tek taşırken dudaklarında bir şarkı tutturmuş farkında olmadan ev kadını olmanın zevkini yaşıyordu.Bu duyguları hiç yaşamamıştı.Bir çırpıda bitirdi taşıma işini.Sonra ellerini beline koyarak
-Çok yoruldum Seçkin biraz temizlik yapıp,sağa sola çeki düzen vermeye çalıştım.Buzdolabı rezildi.Temizleyene kadar canım çıktı.Antika bir şey inşallah çalışıyordur.Ha içeride küçük bir televizyon buldum.Çalışıyorsa çok sevinirim.Yaprak dökümü dizisi ne oldu meraktan çatlayacağım.
-Merak etme.Diziler bitmez.O biter,öbürü başlar.Ben şu arabayı verip,geleyim.
Seçkin eve geldiğinde ev tamamen değişmişti.Temizlik bir tarafa eşyaların yerleri de değişmişti.Sanki biraz evvel kiralamak için baktığı ev burası değildi.Şaşkın,şaşkın evi izlediğini fark eden Aylin elinden tuttuğu Seçkin’e
-Gel bak bakalım beğenecek misin? Burası senin yatak odan nasıl?
-Ne diyeceğimi bilemiyorum.Ellerine sağlık.Çok güzel olmuş.Yalnız ben burada yatmam.Burada sen yat.İçerideki kanepede yatarım.Zaten alışığım kanepede yatmaya.Evliyken de 15 yıldır kanepe de yatmıştım.
-Olmaz beyefendi burada yatacaksınız.Zira o kanepe sizi taşıyamaz.Bacağının biri kırık öylesine koymuşlar.
-Madem kırık sen nasıl yatacaksın?
-Beni taşır. Sen daha ağırsın.
İçeriye salona giden Seçkin kanepenin bacağını kontrol için tutuğunda bacak elinde kaldı.Buna katıla,katıla güldüler.Aylin’e dönerek
-Bu gece idare ederim. Yarın acele el aletleri alalım.Tornavida,çekiç.vida,kelpeten falan.2 vidayla ben bunu sapasağlam yaparım.Elimden gelir.Adam yollardan topladığı atılmış eşyaları yerleştirmiş,möbleli daire diye kiralıyor.Şöyle dolaşsak eminim bunlardan daha kaliteli eşyalar buluruz.
-Eşya aramayı bırak ta beyefendi nasıl bağlayacaksan şu tüpü bağla da bir çay içelim.Valla burnumda tütüyor.
-Hemen hanımefendi emriniz olur.
-Sadece rica ya.
-Takılıyorum canım şimdi hallederim.
Tüp bağlanmış, Ocak çalışmıştı. Çaydanlığı ocağa koyup balkona gelen Aylin
-Burada tek sigara içmek yasak.Bir tane de bana versene.
Karşılıklı balkondaki masanın sandalyelerine oturup,sigaralarını tüttürüyorlardı ki gerçekten davul sesini andıran havlama duyuldu.Birbirlerine bakarak gülümsediler.Bu köpekleri bandoydu.Her zaman ki yattığı yerde başkaları oturuyordu.Aylin bandonun mukavva kutusunun üzerine murşamba geçirerek bahçenin köşesine koymuştu.Bandoya kutuyu işaret ederek
-Özür dileriz kusura bakmayın ama bundan sonra orada yatacaksınız.
Kendisine denileni anlamış gibi havlamayı keserek yeni evine o da yerleşmişti.Birbirlerinin gözlerine bakarak gülümsediler.Sessizliği Seçkin bozmuştu.
-Hadi hanımefendi Bandoya akşam yemeğini ver ne vereceksen.Sosis almıştım.Bir kaç tane ver istersen.
-Sosisi insanlar bulamıyor.Ona mı yedireceğiz yaaaa.
-Bu güne mahsus yesin.Bundan sonra yemek artıklarını falan veririz.Bu gün özel gün.
-Oturduğu yerden kalkıp içeri giren Aylin içeriden seslendi.
-Biz de acıktık.Çayın yanına salçalı sosis yapayım bizde yeriz,ona da veririz.
-Tamam anlaştık.
Aylin yemeklerle uğraşırken Dalan giden Seçkin bir gecede değişen hayatının nereye gideceğini düşünüyordu.
Balkonda yemeklerini yemişler.Bu yemekten Bando’da payına düşeni almıştı.Aylin havanın kararmakta olduğunu görünce iyice kararmadan şu bulaşıkları yıkayıp,kaldırayım.Dedi ve acele bulaşığa başladı.Hava iyice kararmıştı.Sokak lambasının ışığı balkonu aydınlatıyordu.İçeriler karanlıktı.Aylin işini bitirip geldiğinde Seçkin
-Bak güzel kadın bir teklifim var.Güya denize geldik.Daha denizi görmedik.Gelirken 1 şişe şarap almıştım.Kumsala inip,denizi seyrederek içelim.Ne dersin?
-Gidelim de ben içmem.Alışkın değilim.Sen de içme.Benim için içki demek kavga,sonunda da dayak.Nefret ediyorum.
-Canım her içen öyle olacak diye bir şey yok.Sen kocandan koktuğundan aklında hep o kalmış.Aslında ben de müptelası değilim.Aylarca içmeyim.Aklıma bile gelmez.Ama özel günler,mutlu ve hüzünlü günlerde hoşuma gidiyor.Benim içeceğim 2 kadeh.Ayrıca bende hiçbir zaman şiddet olmaz.Bunu bil.
-Öyle demek istemedim.Ne bileyim işte yılların zihnimde bıraktığı iz.Sen bildiğini yap.Bana bakma.Hadi çıkalım.
Nevalelerini, şaraplarını,bardaklarını alıp kumsala doğru yürümeye başladılar.Ay dolunay şeklinde insan gözüne tutulmuş fener gibiydi.Kumsalda kimsecikler yoktu.Karadenizin haşin dalgaları bir boksörün yumruğu gibi kıyıyı dövüyordu. Aylin volkmeninin kulaklıklarını takmış,müzik dinliyordu.Mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Kıyıya yakın bir yere oturdular Seçkin şarabın tıpasını açmaya çalışırken açacak olmadığından zorlanıyordu.Kumsalda kısa bir gezinti yaptıktan sonra paslı bir demir parçasıyla döndü.Onu mantara sokarak mantarı şişenin içine göndermeyi başarmıştı. Kumsalda çıplak ayaklarla gelen dalgalardan hem mutlu,hem tedirgin olan Aylin bazen bağırarak geri çekiliyor,dalgalar çekildikten sonra geliyordu.Yerden aldığı ağaç dalıyle kumsala bir şey yazdığını uzaktan seyreden Seçkin ne yazdığını görmek için elindeki şarabı tek seferde fondip ettikten sonra Aylin’in yanına geldi.Kumsala kocaman sa yazmış,onu da yuvarlak içine almıştı.Bu Seçkin ve Aylin’in ilk harfleriydi.Anlamıştı.Ama espri olsun diye.
-Sabancı holdingi kurdun.Bakıyorum.
Seçkin’in geldiğinin farkında olmayan Aylin çok korkmuştu.Yazdığının görülmemesi için yazının üzerine basıyordu.Şaşkınlıkla Seçkin’e bakarak
-Öyle kendi kendime şekiller çiziyorum.
-Çizebilirsin.Tabi ki.Canım dinlediğin neyse sesini açta ben de dinleyim.
-Sen sever misin bilmem.Müzeyyen Senar’ı dinliyordum.
-Hem de çok severim.
Sesi kulaklığından çıkarıp,dışarıya verdiğinde “Söyleyemem derdimi kimselere.Derman olmasın diye”adlı şarkı çalınıyordu.Şarkı bitene kadar hiç konuşmadılar.İkisi de ağladıklarını karşısındakinden
gizlemeye çalışıyordu. Yere eğilen seçkin dalgaların getirdiği suyla güya yüzünü yıkadı.Amacı akan gözyaşını gizlemekti.
Şarabından tekrar içmek isteyen Seçkin bardağını doldurmuştu ki , Aylin arkasından uzanıp,bardağı elinden alarak bir dikişte fondip etti.Buna çok şaşıran Seçkin
-Ne yapıyorsun kız.Bu su değil.Yavaş iç.Hem hani içmiyordun?
-Hayatımda içmedim.Bulunduğu ortamdan uzak durdum.Ama görüyorum ki adamına ve ortamına göre değişiyormuş.
Yüzünü buğruşturan Aylin kuma uzanıp,gökyüzündeki dolunayı göstererek -Bir yol olsa merdiven gibi oraya çıksak,otursak.Oradan dünyayı seyretsek kim bilir nasıl görünüyordur.
-Buradan gördün dünyayı.Nasıl gözüktüğünü görmen için aya çıkmana gerek yok.Dünya bu.
-Hiç te romantik değilsiniz beyefendi.Bir hayalimi mahvettin.Şu şarap güzelmiş valla bir bardak daha verebilir misin?
-Ooooo hanımefendi coştu.
Şarabı dolduran Seçkin bardağı Aylin’e uzattı. Uzatırken de onu uyardı.
-Yavaş,yavaş tadını çıkartarak iç.Deminki gibi fondip yapma.
Bu sefer usulüne uyarak bir yudum almış,bırakmıştı.Gökyüzünü seyrediyordu .Kulakları çalan nağmelerde,derin düşüncelere dalıp gitmişti.Onu düşüncelerinden Seçkin’in konuşması uzaklaştırdı.
-Ne düşünüyorsun daldın derinlere.Boğulacaksın.
-Sabah erkenden kalkıp bir iş bakayım diyorum.Burada turisttik tesisler,oteller,lokantalar çok.Herkes tatile geldiğine göre buraları temizleyip,bulaşıkları yıkayacak birine ihtiyaçları vardır.Sana yeterince yük oldum.Senin durumun zaten benden vahim.Kredi kartı bittimi sen de bittin.Maaştan gelecek bir şey yok.kesiliyor diyorsun.
-Bana yük olduğun falan yok.Lütfen böyle şeyler söyleyip,keyfimizi kaçırma.Bir yolunu bulacağız.Ne yapalım.Bak dün gece kalacak yerimiz yoktu.Bu gece ise başımızı sokacağımız evimiz diyebileceğimiz bir yerimiz var.
-Tabi bunlar çok güzel şeyler.Hele senin gibi nesli tükenmiş onurlu ve gururlu biriyle birlikte olmak inan büyük şans.Ama gerçekçi olalım Seçkin düzenli bir gelir sağlayıp,önce seni şu borçlardan kurtarmak,maaşını kesintisiz almanı sağlamak.sonra da yapılacakları planlamak lazım.
Bu konuşulanlara bir şey diyemedi Seçkin kadın doğru söylüyordu.Kalan şarabı da Aylin’in bardağı ne birazını boşalttıktan sonra kalanı şişeyle tepesine dikti.Eşyalarını toplayıp,elele evlerinin yolunu tuttular.Binaya girerken bandoyla karşılandılar.Kırk yıllık dost gibi.
Eve girdiklerinde Aylin
-Ben çok yorgun ve uykusuzum.Gerçi sen de öylesin.Hemen uyumak istiyorum.Sabah ta erken kalkıp,işe bakacağım.
-Ben de gelirim.Beraber bakarız.
-Nereye geliyorsun? Su ve elektrik için gelecekler diyorsun ya.Onları bekle.Bir de şu kanepeyi ne yapacaksan yap.Müsaade edersen senin pijamalarında birini alıp,salona geçeyim.Hiçbir şey alamadan
Çıktım.Canımı zor kurtardım.Biliyorsun.
-İzin istemene gerek yok.Bu evde olan her şey ikimizin ortak kullanımına aittir.İstediğini alabilirsin.Bana da bir şey ver giyip,yatayım.Ayrıca içerideki oda senin.Ben salonda yatacağım.İtiraz istemiyorum.Yatınca kapıyı arkadan kitleye bilirsin.
-Gerek yok.Ben kapıyı kilitleyeceğim yere gelmem. Seni terminalde gördüğümde güvendim.Ve yanılmadığımı görüyorum.Sen çok iyi ve çok romantik,duygusal birisin.Bir kadın ne isteyebilir bundan başka anlayamıyorum.Boşuna üzülme.Senin kaybettiğin bir şey yok.Karın kaybetmiş.
Deyip,içeri odaya girdi.Bir süre sonra Seçkin’e bir pijama vererek iyi geceler dileyip odasına geçti.Sabah çalan zil sesiyle uyanan Seçkin kapıyı açtığında elektrik idaresinden gelenlerle karşılaştı.Daha sonra su için geldiler.İkisi de bağlanmıştı.Buzdolabı çalışmış,korkulan olmamıştı.Televizyonu deneyen Seçkin onun da çalışması sonucunda keyfi yerine gelmişti.Hemen ocağa çay koyup,Aylin’e sürpriz yaparak kahvaltı hazırlayıp,tepsiyle yatağına götürmeyi düşündü.Bu yüzden de hemen işe koyulup,güzel bir kahvaltı menüsü hazırladı.Tepsiye yerleştirip,odaya götürecekti ki aklına bahçede gördüğü kırmızı gül geldi.Balkondan atlayarak gülü koparıp sapına bir kağıt peçete sararak ortaya koydu.Şimdi işlem tamamdı.Kapıyı vurarak
-Girebilir miyim.Müsait misin.Günaydınlarrrrrr.
İçeriden ses gelmiyordu.Defalarca kapıyı vurmasına rağmen ses alamamıştı.Kapıyı kendisi açtığında Aylin’in olmadığını gördü.Sonra da kendi kendine “ Tabi ya işe bakmaya gidecekti.Unuttum.” deyip tepsiyi balkona götürüp,masada kendisi yedi.Kahvaltıdan sonra bulaşıkları yıkayıp,Kanepeyi tamir etmek için alet ve vida alamaya çarşıya çıktı.Caddeler insan seliydi.Çok kalabalık ve neşeli bir yerdi.
Sahil çok kalabalıktı.Herkes denize giriyordu.İğne atılsa yere düşmez tabiri tam burası için söylenmişi.Denize girmek istedi.En son emekli olmadan önce denize girmişti.İşlerimi halledip,gireyim dedi kendi kendine.Birden Aylin aklına geldi.Keşke o da olsaydı denize beraber giderlerdi.Neyse bir not bırakırım.Akşam ki yere gel derim.Gelir.Diye düşünürken zavallı kadının mayosu mu var neyle girecek diye düşündü.İlk gördüğü yere girip,ucuzundan 1 mayo, 1 bikini aldı.Umarım beğenir dedi.1 çift te terlik aldı.Denizde giysin diye.Malzemeleri alıp,eve geldi.Acele kanepenin ayağını yerine önce yapıştırıp,sonra vidalayarak sapasağlam yaptı.Hemen mayosunu giyip,Aylin’e aldığı mayo ve bikininin üzerine not yarak “Ben denizdeyim.Hangisini istersen giy ve akşamki yere gel.” Deyip çok özlediği denizine gitti. Her yer dolmuştu.Bulabildiği bir yere havlusunu serip,hemen denize koştu.Gerçekten çok özlemişti denizi.Karadeniz’in tehlikeli olduğunu duymuştu.Gerçi yüzme biliyordu ama yine de temkini elden bırakmıyordu.Deniz dalgalıydı.Ona Karadeniz yüzme biliyor,bilmiyor demez sadece alır.Demişlerdi.Bu yüzden fazla açılmadan yüzüp,kumsala döndü.Güneş bayağı yakıyordu.Biraz güneşlenmek için uzandı.Dalıp gitmişti.Uyandığında başından aşağı sular akıyordu.Gözlerini açtığında suyu dökenin Aylin olduğunu görünce çok sevindi.Yeni aldığı bikiniyi giyinip gelmişti.Seçkin’in fikrini öğrenmek için gülümseyerek sordu.
-Nasıl yakılmış mı?
-Gerçekten nefis olmuş.Güle güle kullan.Umarım beğenmişsindir.
-Beğenmemek ne demek yahu sen ne ince bir ruha sahipsin.Ben gidip,alsam inan böyle bir şey alamam.Tam benim vücudum ve zevkime göre.Çok teşekkür ederim.Gerçekten çok makbule geçti.Ama öyle bol keseden para harcama.Durum ortada.
-Sen onları boş ver.Kaçak neredeydin? Evden ne zaman çıktın? Hiç duymadım.
-Erkenden çıktım ses etmemeye gayret ettim.Uyuyordun.
-Eeeee ne yaptın? Otur da anlat.
-İşte büyük oteller ve turistik tesisleri dolaştım.formlar doldurdum.Biz sizi gerekirse ararız dediler.Yılların verdiği tecrübeme dayanarak söylüyorum.Biz sizi ararız dediler mi bilki iş bitti.Bu kibarcası oluyor.Bir şey çıkacağını sanmıyorum da yine de bir umut işte.Ayrıca Belediye ye de müracaat ettim.Ev telefonu istediler.Daha telefon bağlanmadı dedim.Sen ne yaptın? Elektrik ve su bağlanmış.Buzdolabı çalışıyor.Eline sağlık nefis bir şey yapmışın.Çok acıkmıştım,dayanamadım yedim.
-Afiyet olsun canım.Sabah hazırlamıştım.Tepsiyle yatağına getirdim.Tabi gülü de vardı.Bir baktım.Hanımefendi yoklar.
-Ay inanamıyorum.Sahi mi?
-Vallahi.
-Sen gerçekten bulunmaz birisin.Ben bunları sadece filmlerde olur sanıyordum.Demek gerçek hayatta da olabiliyormuş.
-Niye olmasın canım.Yine getiririm.
Denizin dalgalarını seyreden Aylin buna karşılık vermemişti.Dalıp gitmişti.Uzaklara.Nice sonra
-Sigaran yanında mı? Sabahtan beri hiç içmedim.
-Tabi buyur.
-Şunu içelim de denize girelim.Sen girmişin herhalde nasıl dalga çok değil mi?
-Evet dalgalı.Ama derin değil.Su da harika.Fazla açılma.Karadeniz’in ne yapacağı belli olmaz derler.
-Zaten açılamam.Ben yüzme bilmem.Güya deniz kenarında yaşıyoruz ama denize giremeyiz.Efendim herkes bana bakıyormuş.Beyefendi kızardı.
-Yanılmıyorsam geçmişten bahsetmek yoktu.
-Haklısın canım.Özür dilerim.
Sigaralarını bitirip ,el ele tutuşarak denize koştular.Hava kararıncaya kadar bu girip,çıkmalar sürdü.Sonunda eve dönmüşlerdi.Aylin senden ricam
-Balkonda oturuyorsun.Yemeği ben hazırlayacağım.
-Memnuniyetle efendim.
Hazırlanan yemeği afiyetle yediler.Bulaşıkları yıkayan Aylin’e seslenen Seçkin
-İstersen çıkıp biraz yürüyelim.İleride lunapark varmış.Kumsalda konuşuyorlardı.Bir dolaşıp,gelelim.
-Olur.
Kırk yıllık dost gibiydiler.Konuşmadan anlaşabiliyorlardı.Geçtikleri her yere bakıyorlar,çevrelerini tanıyorlardı.Gerçekten Karasu çok güzeldi.Beğenmişlerdi.Lunaparka gittiler.Ama oyuncaklara binmediler.Seçkin’in zoruyla sadece külahta dondurma alıp,yediler.Aylin para harcanmasını istemiyordu.Ellerindeki de biterse halleri ne olurdu.Seçkin’in maaş almasına daha 2 ay vardı.Alsa ne olacaktı gerçi.Yeri çoktan hazırdı.Yetmiyordu bile.Aylin Seçkin’e anlatmamıştı.Onunda üzülmesini istemiyordu.Cep telefonunu kocası ya da oğlu arar diye devamlı kapalı tutuyordu.Gündüz iş aramaya gittiğinde kim aramış diye bir ara açmıştı.Boşandığı kocasından küfürlü bir sürü mesaj almış,ayrıca nereye gidersen git.seni bulup,öldüreceğim diyordu.Yakında Ankara’ya geliyorum.Kardeşini de seni evine alan enişteni de geberteceğim.Onlar istedikleri kadar burada değil desinler.Orada olduğunu biliyorum .Diye yazmıştı.Ayrıca kardeşinden de mesaj gelmişti.O da “Senin şu kocandan bıktık.Evi arıyor,küfürler ediyor.Burada olmadığını söylüyoruz.Kapatıyoruz.Tekrar arıyor.Eniştenle bu yüzden kavga ettik.Ara nerede olduğunu söyle.Bizi de ne sen,ne de o aramasın.Kendi yuvanı yıktın.Sıra benimkine mi geldi.” Diye yazmıştı.Bunları okuyup üzülmüş,hatta ağlamıştı.Seçkin’i de üzmemek için
anlatmaya gerek görmemişti.Lunaparktan sonra sahilde el ele yürüdüler.Dolunayı gösteren Aylin
-Bir gün oradan sana bakıp,el sallayacağım.Yaramazlık yok ha.Ben oradan ne yaptığını görüyorum.
-Gidersek beraber gideriz.Dünyaya oradan el sallarız.
Elleri birbirine daha da kenetlenmişti.Evlerine geldiklerinde ikisi de yorgundu.Aylin
-Ben çok yorgunum.Yatıp uyumak istiyorum.Kusura bakmazsın değil mi?
-Rica ederim.Keyfine bak.Ben de yorgunum.Ben de yatacağım zaten.
-İyi geceler.
-İyi geceler.
Hemen uyudular.Seçkin’in aklından geçen erken kalkıp,kahvaltıyı hazırlayarak tepsiyle Aylin’in yatağına götürmek istiyordu.Sabah Aylin’in seslenişi ile uyandı.Elindeki tepsiye gülü yerleştiren Aylin
-Günaydın efendim.Kahvaltınız hazır.Umarım beğenirsiniz.
-Hain ne olacak.Vallahi ben hazırlayacaktım.Ellerine sağlık ama bu olmadı.
-Hazırlayacağını tahmin ettiğim için ben erken davrandım.Hem daha çok zamanımız var.Sen de hazırlarsın.
-Bana kısmet olmayacak gibime geliyor.
Güle oynaya kahvaltılarını ettiler.Sessizliği bozan Aylin
-Ben çıkıp biraz dolaşayım.Yeni yerlere ve dün uğradığım yerlere bakayım.Telefon bırakmamıştım.Ben uğrar,sorarım demiştim.
-İstersen ben de gelebilirim.
-Gerek yok.Canın ne istiyorsa yap.Denize git istersen.
-Ben aslında balık tutmasını çok severim.Dün limanın orada ellerinde oltaları balık tutanlara imrendim.Ucuzundan bir olta bulursam balığa gideyim diyorum.
-Desene akşama balık yiyeceğiz.
-Neden olmasın?
Evden beraberce çıktılar.Çarşıya geldiklerinde Seçkin av malzemeleri satan bir dükkana girmek isteyince ev de akşama buluşmak üzere vedalaştılar.Ucuz bir olta alan Seçkin Liman tarafına gidip,oltasını rastgele dileğiyle denize fırlatıp beklemeye başladı.Biraz ilerisinde saç sakal birbirine karışmış,giydiği aslında siyah renkte olan deri yelek kir ve lekelerden ne renkte olduğu anlaşılmayan saçları uzun,sakallı biri kumsala yayılmış balık ağı onarıyordu.Arada başını kaldırıp Seçkin’e bakıyor.Sonra işine devam ediyordu.Dayanamamış olacak ki Seçkin’in yanına gelip
-Rastgele diyeceğim ama böyle bir şeye balık rastgelmez.
-Ne oldu hayırdır?
-Böyle oltaya yem takılmaz.Ayrıca ekmekle burada balık tutamazsın.İstavriti ortadan böl.Tak.Ama iğneyi göstermeden.
-İstavrit yok ki bende.Gelirken ekmek alıp,geldim.
-Dur.Kayığa bakayım.Varsa birkaç tane sana vereyim.
Dedikten sonra biraz ileride üzerinde “SARI GELİN” yazılı sarı renkteki balıkçı teknesine girdi.Bir poşet içerisinde getirdiği istavritleri Seçkin’e uzattıktan sonra
-Al varmış.Birkaç tane.Dur nasıl takacağını göstereyim de bundan sonra kendin tak.
-Çok teşekkür ederim.Sağol.Zahmet oldu.Borcum ne kadarsa vereyim.
-Ne borcu beyim.Bunun borcu olur mu? Herhalde denize yabancısın.Her halinden acemilik okunuyor.
-Bu kadar bellimi ya? Ankara’dan geliyorum.Buraya yerleştim.Artık devamlı burada oturacağım.Ankara’da deniz olmadığından burada öğreneceğiz.Siyasiler söz vermelerine rağmen Ankara’ya hala denizi getiremediler.
-Onlar sadece söz verirler.Gerisini bekleme.
Deyip, oltaya taktığı istavritleri bir kez daha kontrol ettikten sonra oltayı öyle bir fırlattı ki Seçkin’in onu bir daha oraya atması için en az 1 yıl eğitim alması gerekiyordu. Seçkin’e döüp
-Oltanın ipine bak.vurduğu zaman belli olur.O zaman sar.
-Çok teşekkür ederim.Gerçekten memnun oldum.Siz buralımısınız.
-Hayır.Aslında nereli olduğumu ben de bilmiyorum.İstanbul’da yaşıyordum.Buralı bir balıkçıyla tanışıp,peşine takılıp geldim.Bak ileride tahta bir baraka var ya işte orada yalnız yaşıyorum.Adım Rüstem.Kime sorsan Rüstem reis diye tanırlar.
-Memnun oldum.Ben de Seçkin.Emekli memurum.
-Ben de memnun oldum.Heyy baksana oltan oynuyor.Çabuk kaçırmadan çek.
Heyecanla oltayı saran Seçkin hiç tanımadığı oltaya takılan değişik cins balıkla karşılaştı.Sevinç çığlıklar atarken
-Bu ne balığı ya.Çok değişik.
-Bu balıkların kralıdır.Adı kalkan.Çok nefis olur.Hiç yemedin mi?
-Adını duydum ama yememiştim.Sayende.
-Yok canım.Şansın varmış.Devam et.
Rüstem reisin gösterdiği şekilde istavritleri takıp atıyordu ama olta bir daha hiç oynamadı.Akşam olmak üzereydi.Rüstem reisle tekrar görüşmek üzere vedalaşıp,tuttuğu tek balıkla evin yolunu tuttu.Eve geldiğinde Aylin gelmiş,yemeği bile hazırlamıştı.
-Sana yemek yapma! Akşama balık yiyeceğiz demedim mi?
-Ne bileyim.İnanamıyorum.Gerçekten sen mi yakaladın.Yoksa satın mı aldın.
-Ne zannettin kızım biz eski balıkçıyız.
-Kuzum senin anlamadığın iş yok mu?
-Aslında Rüstem reis yakaladı.
-O da kim?
-Bir balıkçı.Zavallının biri.Orada tanıştık.Bana balık tutmayı öğretti.Yemi takıp attı.Çektik bu çıktı.
-Bunun adı ne yaa?
-Kalkan diyorlar.Ben de yeni öğrendim.
-Bu gün yemek hazır.Yarın yaparsın yeriz.Ben bunun nasıl pişirileceğini bilmiyorum.
-Ben sanki biliyorum.Fırında yaparız işte.Temizleyip dolaba koyayım.
-Tamam.
Balığı temizleyen Seçkin dolaba koyduktan sonra.
-Ne yaptın canım bugünün nasıl geçti?
-Hep aynı şeyler.Sana yardımcı olamıyorum.Çok üzülüyorum.
-Takma kafana bunları.Sen bana çok yardımcı oldun.Bak sayende buralara geldik.Evimize yerleştik.Yepyeni bir yaşama başladık.Ayrıca bana hayatı yeniden sevdirdin.Hayattan bıkmıştım.Ne yapacağımı bilmiyordum.Daha nasıl yardımcı olacaksın?
-Maddi olarak.Bir iş bulsam çok iyi olacak.Sana yük oluyorum.Zaten sıkıntıdasın.
-Takma bunları kafana.Her şeyin bir çözümü mutlaka vardır.Hiç bir şey çaresiz değildir.Bir gün bu sıkıntılarımız son bulduğunda oturup güleceğiz.Boşuna üzülmüşüz diye.
-Ah keşke.O günleri bir görsem.
-Göreceğiz.Sadece biraz sabır.
Ertesi gün Aylin yine iş aramaya Seçkin’se kalkanın yanına yeni kalkanlar eklemek için limana gitti.Bu sefer hazırlıklı gitmişti.yemi ve 2 şişe şarap alarak gitti.Dün ağları onarırken Rüstem reisin yeleğinin iç cebinden çıkarttığı şarabı içtiğini görmüştü.Hem ona iyiliğine karşı bir jest yapmak,hem de muhabbet olması için şarapları almıştı.Yanına da kuruyemiş almayı ihmal etmemişti.Doğru Rüstem’in kayığına gitti.Çamaşır yıkıyordu.Selamlaştıktan sonra
-Biraz muhabbet ederiz diye şarap almıştım.Ne dersin?
-Ne diyeceğim Allah derim.Ben de çarşıya inip alayım diyordum.Doktor ayağıma geldi.Zahmet etmişin beyim gerçekten gerek yoktu.Sen çok delikanlı,dürüst birisin.Kimseye borçlu kalmak istemiyorsun.
-Teşekkür ederim.Sen şarapları aç.Ben oltayı atıp,geleyim.muhabbet ederken balığımızı da yakalayalım.
-Tamam.At gel bekliyorum.
Seçkin geldiğinde tahta sandık üzerine çilingir sofrası kurulmuş,yanına kavun ve çoban salata eklenmişti.
İlk kadehlerini tokuşturduktan sonra Seçkin bu esrarlı adamı çözmek için sordu.
-Teknedeki “SARI GELİN” ismi dikkatimi çekti.Böyle bir şey yazdırmak nereden aklına geldi.
Birden yüz ifadesi değişen asabileşen Rüstem kadehindeki şarabı tek yudumda içtikten sonra.O meşhur sarı gelin türküsünü söylemeye başladı.Türküyü söylerken gözyaşları gözlerinden sızıp,sakallarının arasında kayboluyordu.Türkü bittiğinde adamın bam teline bastığını anlayan Seçkin daha fazla üstelememek için
-Ben bir oltaya bakıp geleyim.Kalkanı bekletmek ayıp olur.
-Bak.İnşallah vardır.Her zaman olacak diye de umutlanma.Bazen akşama kadar beklersin bir şey tutamazsın.Bazen 1 saat içinde 10 tane tutarsın.Bu iş kısmet işi.
-Haklısın.Bakalım kısmetimizde varsa alırız.Hemen geliyorum.
Oltaya bakıp gelen Seçkin yok bir şey anlamında kafasını salladı.Sandık başına oturup şarabını yudumlarken Rüstem anlatmaya başladı.
-Beyim ben kim olduğumu,Annemi babamı bilmiyorum.Kimsesizler yurdunda baktılar.Sokağa terk edilmişim.Yaşım büyüdüğünde tabi yurttan çıkarttılar.Sanat Okulu mezunuydum.Bir iş bulup,çalışmaya başladım.Çalıştığım işyerinde de yatıp kalkıyordum.Bir gün o iş yerine işte tekne de yazan SARI GELİN dediğim sarışın bir bayan arabasını tamire getirdi.Gelip,giderken birbirimizden elektrik almış sevmiştik.Bir müddet sonra bu beni hor görmeye ,zengin züppelerle dolaşmaya başlayıp üstüne benim yanımda onlardan biriyle öpüşünce işte cahillik,delikanlılık ne dersen de.Bıçağı çekip,kızı orada yere serdim.Adam korkudan kaçmıştı.Çok sevmiştim.Aşıktım.Sonrası malum.Mahpushane ,rezillik.sürünme.Hapisten çıkınca balıkçı teknelerinde çalışmaya başladım.İstanbul’da sonra da sağolsun buralı Ahmet kaptanla tanıştık.Beni buraya getirdi.Bu tekneyi verip,o ilerideki barakayı yaptılar.Bazen ben yalnız balığa çıkıyorum,bazen iş olduğunda onların
Gemilerinde çalışarak rızkımı çıkarıyorum.İşte sana SARI GELİN’in hikayesi.
-Kusura bakma.Bilmiyordum.Üzüldüm.Geçmiş olsun.
-Ne kusuru ya.Nereden bileceksin tabi ki.
Duyduklarına çok üzülen Seçkin biraz ortamdan uzaklaşmak için
-Müsaadenle ben bir oltaya bakıp geleyim.
-Tabi ki.
Oltaya bakmak için giden Seçkin kendini teselli ediyordu.”bak oğlum ne hayatlar var.Adamın kimsesi yok” demişti ki birden kendi kendine “senin kimin var?” dedi.Bu sorunun yanıtını kendisi de bilmiyordu.Seçkin’in anası ,babası,kardeşleri belliydi de hangisi ile görüşüyordu ki.Yaşayıp,yaşamadıklarını dahi bilmiyordu.Oltayı çekip baktı.Bir şey yoktu.Bir daha atmadan kılıfına koyup kayığa döndü.Yılların tecrübesi Rüstem reis acemi çaylağın bir şey yapamayacağını bildiğinden o gelmeden hazırladığı 2 palamudu poşete koymuştu.Seçkin gelince
-Giderken bunları götür.Balıkçının elinin boş dönmesi başkalarına eğlencedir.
-Zahmet etme ya.Önemli değil.Ben sadece sohbet etmek için gelmiştim.Tabi tutsaydım çok güzel olacaktı.
-Tamam giderken götür.
-Teşekkürler .
-Eee sen anlat bakalım buralara niye geldin?
-Ben emekli malmüdürüyüm.Birçok ilçede Kaymakam vekilliği de yaptım.Emekli oldum.Eşimle anlaşamıyordum.Çocukları da evlendirince her şeyi onlara bırakarak valizimi alıp çıktım.Eşimle de boşandık.
-Sen de benim gibi yalnız yaşıyorsun desene.
-Pek öyle değil.
-Nasıl yani.
-Birisi var da şimdilik gariban biri.Terminalde karşılaştık.O da evini terk etmiş.Gidecek yeri yoktu.Şimdilik beraber oturuyoruz.İş arıyor.Bulursa ayrı yere gider herhalde.
-Yani birisi var.
-Anladığın gibi değil.Yeminle aramızda hiçbir şey yok.Bacı kardeş gibi.Sadece insanlık hepsi bu.
Bu söze Rüstem’in gülümsemesi üzerine
-Yeminle diyorum hiçbir şey yok.
-Tamam yahu bir şey demedik.Karasu’ya daha önce gelmiş miydin?
-Hayır.İlk kez geldim.Çok beğendim.Adını bile duymamıştım.Memuriyette iş gereği birçok ilçeyle yazışmalar olurdu.Karasu ile hiç olmadı.Veya ben hatırlamıyorum.
-Adını duymadığın,görmediğin bir yere yerleşmek nereden aklına geldi.
-Sen neden gelip yerleştin.Karasu’yu biliyor muydun.
-Hayır.Haklısın.
-Bazen kadere inanmak lazım.Tamamen tesadüf buraya gelmem.Ama iyi ki de gelmişim.Burası harika bir yer.Duyduğuma göre Türkiye’nin en uzun sahiline sahipmiş.
-Evet öyledir.
-Bir taraf deniz,Bir taraf orman.Fındık ağaçları ayrı bir güzellik.Tam hayalimdeki yer.Ama gördüğüm kadarı ile buranın tanıtımı pek güzel yapılmıyor.Sanıyorum benim gibi çok kişi adını bile duymamıştır.Genellikle burada gördüğüm İstanbul’da ve yakın illerde oturanlar buradan yazlık almışlar,hafta sonları ve tatillerde gelip kalıyorlar.
-Evet.Genelde öyle.Yazın çok kalabalıktır.Sezon bitince gerçek burada oturanlar kalır.Ama yine de 30.000 in altına inmez nüfusu.Sakin bir yerdir.Bence tam emekli kafa dinleme yeri.
-Evet.Aynen katılıyorum.Ben beğendim.Burada her taraf piknik alanıymış.Daha görmedim ama yarın biraz gezelim diyorum.Arkadaşımla.Nereyi tavsiye edersin?
-Acarlar Langozu var.Orayı gör.Harikadır.Dolmuşlar var.Binin kolayca gidersiniz.Sakarya ırmağının denize döküldüğü yere de gidin.Karşı dağların arkasında nefis göl ve şelale var.Oraları da görün.Burada görecek yer çok.
-Gerçekten öyle.
-Acarlar Langozunun hikayesini biliyor musun?
-Yoooo. Adını yeni duydum.
-Çok ilginçtir.Hollandalı biri bulmuş orayı.Bir doğa bilimcisi.Oranın 10 yıllık bir geçmişi varmış.Burnumuzun dibinde ülkemizde olan şeyden haberimiz yok.Buranın halkı oraya ormanlık bataklık diye gitmeye korkar çekinirlermiş.Yıllarca kimse merak edip gitmemiş.İşte bu Hollandalı dünyada nesli tükenen adını şimdi hatırlamıyorum.Bir kuş türünü yaşatmak için araştırmalar yapıyor,göç yerleri ve konakladığı yerleri araştırıyormuş.Hayvanın ayaklarına alıcılar yerleştirip dünyayı dolanıyormuş.İşte bu sinyaller Türkiye ve Karasu’yu gösterince adam buraya gelmiş.İşte o Acarlar Langozu dediğim yerde köylülerle konuşmuş.Bilen yok.Oraların tehlikeli bataklık olduğunu ,
kimsenin gitmediğini öğrenince köylülerden ekip kurarak buraya girmişler.Girdiklerinde hepsi şaşırmış .Gittiğinde göreceksin.Abant gölü gibi.Nilüfer çiçekleriyle kaplı bir yerdir.Ve aradığı kuşu orada bulmuş.Meğerse üreme zamanları buraya gelip,üreyip geri dönüyorlarmış.Bunu gidip vali beyle görüşmüş.Vali Allah razı olsun gerçekten çok çaba harcayarak burayı sit alanı ilan edip,oraya ulaşmak için doğal dengesini bozmadan yollar ve konaklama yerleri yaptırarak burayı turizme kazandırdı.Gerçekten git,gör.Beğeneceksin.
-Mutlaka gideceğim.Gerçekten çok sağol.Bayağı sohbet ettik ya.Akşam oluyor.Ben müsaaden varsa eve gideyim bugün şu balıkları pişireyim.
-Nasıl istersen.Her zaman beklerim.Burada bir dostun olduğunu unutma.
-Sen de benim için aynısın.
Oltasını toplayan Seçkin Rüstem’in verdiği palamutları da alarak eve geldi.Aylin henüz gelmemişti.Balıkları temizleyip,tepsiye yerleştirdi.Aralarına domates,biber koyarak fırına sürdü.Evi nefis balık kokusu sarmıştı ki zil çaldı.Kapıyı açtığında yorgun ,bitkin Aylin’le karşılaştı.
-Hoş geldin canım.Nasılsın?
-Çok yorgunum.Balık pişiyor sanırım.Ta dışarıdan duyuluyor.
-Evet güzel kadına balık pişireyim dedim.
-Çok harika bir adamsın sen yahu.
-Eeee nasıl geçti günün ne yaptın?
-Ne yapayım yine iş baktım.Otellerden birine gittim.Bugünlük şu yatakların nevresimlerini
çıkar,yıka,yenilerini tak.bir de odaları süpür dediler.Akşama kadar onunla uğraştım.250-Lira da para verdiler.Sana bana sigara ve balık yapacağını bildiğim için küçük bir rakı aldım.Balıkla iyi gider değil mi.İlk maaşımdan sana bir şey alayım dedim.Aklıma o geldi.
-Teşekkür ederim canım.Hadi yemek hazır.Ellerini yıka gel.Ben masayı hazırlıyorum.Salatayı bitirdim mi tamamdır.
-Oldu.Balık nefis kokuyor.
Gerçekten de balık bir harika olmuştu.Aylin ellerini yalaya,yalaya defalarca “ellerine sağlık”demişti.Neşe içinde balıklarını yiyip,rakılarını içtiler.Aylin belli etmemeye çalışsa da çok durgundu.Bazı şeyleri üzmemek adına Seçkin’e anlatmıyordu.Yine telefonuna mesajlar yağmış,oğlu ve eski kocası küfürler yağdırmıştı.Gelen mesajlardan birisi de çok samimi liseden arkadaşı Semra’ya aitti.Komşuydular.Acele beni ara durum kötü diyordu.Semra her şeyini ta liseden bilen birirsiydi.Ayrı ve gayrıları yoktu.Dayanamayıp onu aramış,tüm olanları anlatmış,kimseye söylememesi için yemin ettirdikten sonra Karasu’da olduğunu söylemişti.Sonradan acaba hiç söylemeseydim daha mı iyi olurdu diye içinden geçirmişti ama söylemişti işte.Kocası Semra’yı sıkıştırıyormuş “senden gizlisi,saklısı olmaz.Nerede olduğunu biliyorsundur diye.”O da bilmediğini söylüyormuş.Aylin’in oğlu Semra’ya yemin etmiş nerede olduğunu söyle kendi ellerimle gidip vuracağım demişti. Tüm bunlar canını çok sıkmıştı.Seçkin’e anlatıp ta onu da üzmek istemiyordu.Yemekten sonra Seçkin
-Lütfen sen şimdi oturuyorsun.Ben bulaşıkları yıkayıp geliyorum.
Demişti.Kanepeye uzanmış,televizyon seyrederken uyuyakalmıştı.Çok yorulmuştu.Bulaşıkları bitirip ortalığı temizleyen Seçkin onu uyandırmaya kıyamadığından üzerine battaniye örterek kendisi de onun yatağında yattı.Sabah erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırlayan Seçkin tepsiyle Aylin’in başındaydı.
-Hanımefendi günaydın.Kahvaltınız hazır efendim.
-Aaa ben burada mı uyumuşum.Gece hiç uyanmadım.Çok yorulmuşum ya.Ellerine sağlık.Harika adam.
-Afiyet olsun canım.Bu gün seni bir yere götüreceğim.Acarlar langozu diye bir yer varmış.Rüstem reis anlattı.Dolmuşlar gidiyormuş.Orası çok güzelmiş.Gidip bir görelim.Ne dersin?
-Allah derim.Ne diyeyim.
İşlerini bitirip,yola koyuldular.Önce Yenimahalle dedikleri yere gidip,Sakarya nehrinin denize döküldüğü yeri gördüler.Harika manzaralar seyrettiler.Daha sonra Acarlar Langozuna gittiler.Rüstem reisin bura hakkında anlattıkları çok azdı.Gerçekten doğa harikası bir yerdi.Büyük ormanlık bir yer,ortada kocaman bir göl vardı.Nilüfer çiçekleri göl ortasında açmıştı.su kenarlarındaki ağaçlar dallarını göle batırıp,batırıp çıkarıyorlardı.Balıklar su içinde cirit atıyorlardı.Vali burada avlanmayı yasaklamıştı.Yaban ördekleri,kuğular suya dalıp,dalıp çıkıyorlardı.Kiraladıkları bir motorla su üzerinde gezinti yaptılar.Manzaraya hayran olmuşlardı.Bu güzelliği bozmamak için adeta gözleriyle anlaşıyorlardı.Akşama kadar el ele dolaştılar.Dağ bayır şarkı söylediler.Akşam olunca dolmuşa binip evlerine döndüler.Evde tek konu Langozun doğa güzelliğiydi.Bir Hollandalının bize memleketimizde böyle güzel doğa güzelliğimiz olduğunu öğretmesine de hayli üzülmüşlerdi.Günler akıp geçiyordu.Aylin devamlı iş arıyor,ama bir türlü bulamıyordu.Seçkin’de geçim sıkıntısından tüm bankaların kartlarını deniyor,ama aradığı paraya ulaşamıyordu.Bankamatikte gördüğü yazı hep aynıydı.”Kredi limitiniz dolduğundan ödeme yapamıyoruz.” Artık banka kredi kartlarını ödeyemiyordu.Eskiden birinden çekip,diğerine yatırıyordu ama bu yolda tükenmişti.Aylin’e bir şey demeden banka,banka dolaşıp tv reklamlarında denilenin doğru olup,olmadığını anlamaya çalışıyordu.Denildiği gibi değildi.Anında para cepte olmuyordu.Gittiği her banka kredi vermeyi reddediyordu.Kredi kartlarını denize atılan oltalara benzetiyordu.Uçlarındaki yiyecek cazip geliyor ama yakalandı mı oltadan kurtuluşu olmuyordu.Bunu biliyordu ama başka şansı da yoktu.Bankalar zorla vermiyorlardı.Kendisi giderek almak için uğraşıyordu.Sonuçta çaresizlikti.Aklına o kendisini çok
Sevdiğini,isterse onun için canını vereceğini söyleyen eski arkadaşlarından borç istemek geldi.Hiç yapmadığı şeydi.Utanıyordu.Ama çaresizdi.Bir kaç dost sandığı kişiyi aradı.Aldığı yanıt hep aynıydı.Yeni bir kooperatife girdik,Çocuğun dershane ücreti, maaşların yetmediği vs. teşekkür edip telefonu kapattı.Bilmediği yabancısı olduğu bu diyarlarda 5 parasız kalmıştı.Sigara parası olmadığı için sigara alamadan eve gelmişti.Sıkıntıdan bilgisayarının başına geçti.Ara sıra şiir yazardı.Bir şiir sitesinde öğretmen bir şairle tanışmıştı.Ondan borç istemek aklına geldi.Olmayacağını biliyordu ama denemek zorundaydı.Yazdı.Gelen cevap olumluydu.Hesap numaranı ver,göndereyim diyordu.Öylesine diğer dost sandığı kişilerle olduğu gibi samimi olmamasına rağmen bu Cemile adındaki şair öğretmen parayı göndermişti.Bu iyiliğini unutması mümkün değildi.Parayı çekti.Bir müddet rahatladı.Artık deniz sezonu bitiyordu.Millet yavaş,yavaş evlerine dönüyordu.Kalabalık gitmiş,yerini güzel bir sessizliğe terk etmişti.Nihayet beklenen maaş günü gelmiş,alınan maaş o gün bankalara kredi kartı borçları olarak dağıtılmıştı.Maaş aldığı gün yine parasızdı.Bir dahaki maaşı almak için 3 ay bekleyecekti.Bu sürede nasıl geçinecekti.Yine borç,yine kredi bu çark böyle dönecekti.Döneceği yere kadar.Oltayı bir kez yutmuştu.Daha doğrusu çaresizlikten yutmak zorunda bırakılmıştı.Şans oyunlarında ne varsa denemişti.Öyle yüksek rakamlarda gözü yoktu.Şu borçları kapatsam yeter diyordu.Aylin durumun farkındaydı.Seçkin’e çok üzülüyordu.Ama yapacak bir şeyi de yoktu.Her gün iş aramasına rağmen bulamıyordu.Ayrıca kendi sorunları zaten yetiyordu.Bazen bu adamı üzmeye ve ona yük olmaya hakkım yok çekip gideyim diyordu.Ama bilinmez bir güç buna engel oluyordu.Kendisine itiraf etmekten bile çekiniyordu ama farkında olmaksızın bu adama aşık olmuştu.Hayatta hep böyle birinin karısı olmak istemişti. Kendi kendine ve kaderine kızıyordu.”Neden tanrım bu adamla beni yıllar önce karşılaştırmadın.” Diye.Geç kalınmış bir yolda kaderleri çakışmıştı.Ama maalesef bu yolun gidilecek tarafı yoktu.Zira bulundukları yol yolun sonuydu.
Karasu’ya yerleşeli 6 ay olmuştu. Güçlüklerle bu süreyi geçirmişlerdi.Aslında çok mutluydular.Bir gün Aylin’in telefonuna mesaj gelmişti.Mesajı gönderen arkadaşı Semra’ydı. Kusura bakma Aylin sana
Verdiğim sözü tutamadım.Kocan yine beni sıkıştırmıştı.Senin yerini soruyordu.ben de “bırak o kadının peşini artık.Yaptıkların yeter.Kadın biraz gün yüzü görsün.O karasu’da hayatını yeniden kurdu.Zaten boşandınız.Bırak kadının peşini” dedim.İstemeden ağzımdan Karasu lafını kaçırdım.Bunu öğrenince oğlunun eline silahı vermiş,Karasu’ya gidip,O kadını da yanındaki zibidiyi de öldüreceksin.Bu senin görevin.Beceremeyeceksen ben gideyim demiş.Oğlan da kabul etmiş.Oraya geliyormuş.Seni öldürmeye.Kurban olayım orayı hemen terk et.Bunu okuyan Aylin yıkılmıştı.Olduğu yere yığılıp kaldı.Kendine geldiğinde bir bankta oturuyordu.Kimileri kolonya koklatıyor,kimileri suyla yüzünü yıkıyordu.Ölmekten zerre korkmuyordu.Ölüm aslında onun için bir kurtuluştu.Ama öz be öz oğlunun kendisi yüzünden katil olup hayatını hapishanelerde geçirerek babasına benzemesini de kabullenemezdi.Her şeyden önemlisi canından çok değer verdiği ömrünün sonunda bulduğu Seçkin’e de kendisi yüzünden bir zarar gelmesine asla müsaade edemezdi.Buradan kaçıp gitse nereye gidecekti.Sonra nereye kadar kaçacaktı.İşin daha kötüsü Seçkin’siz bir yaşama yaşam denir miydi.Kesinlikle intihara karar verdi.Hem de geciktirmeden bu gece halletmeliydi.Oğlu sabah Karasu’ya gelebilirdi.Oturup kendince bir plan yaptı.Önce Seçkin’e durumu anlatan bir mektup yazdı.Bunu eve geldiğinde Seçkin’in yastığının altına koydu.Planına göre ilk geldiklerindeki gibi denize gideceklerdi.şaraplarını içecekler,sonrada Aylin kendisini Karadeniz’in hırçın dalgalarına bırakarak kaybolup gidecekti.Bari Seçkin hayatını yaşasın diyordu.Seçkin eve geldiğinde Aylin bir piknik sepeti hazırlamış,içine ne bulduysa doldurmuştu. Ortasına bir şişe de şarap koymayı unutmamıştı.Çok neşeli bir hali vardı.Devamlı şarkı söylüyordu.Seçkin’i kapıda öperek karşılamıştı.İlk kez öpüyordu.Ona gülümseyerek
-Hayatım bugün sana bir sürprizim var.
-Hayırdır.Çok neşelisin.Sana gülmek yakışıyor her zaman böyle ol.Neymiş süprizin
-Yemeği dışarıda denizde yiyeceğiz.
Seçkin cebindeki parayı düşünerek
-Dışarıda mı?
-Canım ben hazırladım bir şeyler senin arkadaşın vardı balıkçı Rüstem mi ne diyordun.
-Evet.
-Onun sandalı vardı diyordun.
-Evet var.
-İşte onunla biraz açılırız.Yemeğimizi yer,şarabımızı içeriz.
-Şimdi gelirken gördüm.Deniz çok dalgalı.Tehlikeli.
-Fazla açılmayız canım.Kıyıda bu gün benim doğum günüm.
-Öyle mi? Tebrik ederim.Bilmiyordum.Bilsem hediye alırdım.
-Hediyeye gerek yok.En büyük hediye bene sensin.Hayatımda ilk kez doğum günümü kutlayacağım.Biliyor musun?
-O zaman unutulmayacak bir doğum günü kutlaması yapalım.
Deyip beraberce evden çıktılar.Doğru Rüstem reisin barakasına gittiler.Seçkin içeri girip durumu anlattı.Aylin dışarıda bekliyordu.
-Sorun değil.Kardeşim.Tekne feda olsun sana da hava çok kötü.tekneyle açılmasanız iyi olur.Çok dalgalı.
-Fazla açılmayız.Bu gün doğum günüymüş,ilk kez kutluyor.Kırmak istemedim.
-Tamam.Alın.Ama fazla açılma.Gözümün önünde olun.
Dedikten sonra beraber dışarı çıktılar.Aylin’i ilk kez gören Rüstem reis
-Hoş geldin yenge.Doğum günün kutlu olsun.Nice yıllara.
-Çok teşekkür ederim.
Tekneye binen Aylin ve Seçkin küreklere asılarak kıyıdan uzaklaştılar.Dalgalar o kadar şiddetliydi ki.Tekne bazen yan yatıyordu.Fazla açılmayalım diyen Seçkin teknenin demirini aşağı attı.Dolunay şeklindeki ay tüm haşmetiyle onları izliyordu.Şarabı açan Seçkin bardaklara doldurduktan sonra
-Mutlu yıllara dünyanın en tatlı kadını .
-Teşekkürler dünyanın en romantik şair ruhlu erkeğine kadehimi kaldırıyorum.
Sepette Aylin’in koyduğu her şeyi iştahla yediler.Bir ara Aylin Seçkin’in dizlerine yatarak “etmem şikayet” adlı şarkıyı mırıldandı.Sonra gökyüzündeki dolunayı göstererek
-Ben her zaman oradayım.Gözüm üstünde.Yaramazlık yok.Anlaştık mı?
-Ben zaten yaramazlık yapamam.Bizden geçti.Ayrıca orada olursak beraber oluruz.Bundan sonra ayrılamayız.
Demesiyle Aylin yattığı yerden doğrularak takanın en uç noktasına oturdu.yerden aldığı Rüstem’e ait balıkçı ağını başına bağladı.Tıpkı bir geline benziyordu.Dolunayı bir süre seyrettikten sonra
-Seçkin canım.Güzel ruhlu,ince insan beni iyi dinlemeni istiyorum şimdi.Sözlerimi kesmeden lütfen dinle.Seninle yolun başında değil,maalesef yolun sonunda karşılaştık.Hayatta senin gibi bir kocam olsun,Başka bir şey istemezdim.Eve falan da gerek yok.Yıldızlar çatımız,kumsallar yatağımız olurdu.Ancak bu dünya acımasız.Hain canavarla dolu.Onlarla ömrüm boyunca mücadele ettim.Hiç bir şey istemedim.Beni bırakın yeter dedim.Bırakmadılar.Aylardır telefon mesajları alıyorum.Seni
üzmemek için bahsetmedim.boşandığım kocam burada olduğumu öğrenmiş.Bir de baba olacak.Sen de babasın bak çocuklarına fedakarlık edip,meslek yuva sahibi yaptıktan sonra şimdi kendine bir şeyler yapmak için rahat edeceğin şu yaşında yeni ev kurmaya uğraşıyorsun.O lanet adam ne yapmış çocuğun eline silahı vererek benim için git onu öldür,gel demiş.Kendi adıma korkuyorsam namerdim.Ölüm benim için kurtuluş olur.Sana bir şey yapılmasından ve o çocuğun şu yaşta ana katili olmaması için benim buralardan gitmem lazım.Gideceğim başka bir yerim yok.Bunu biliyorsun.Burası Türkiye’nin en ucu bundan sonrası deniz.Bu nedenle ben de denizi seçtim.Yani senin anlayacağın bu yolun sonu.Bana yaptıkların,yaşattıkların ve şu kısacık sürede ömrümde yaşayamadığım güzellikleri bana tattırdığın için senin hakkını ödeyemem.Lütfen helal et.Dünyaya tekrar gelebilsem inan seni bulurdum.Yaşanacak tek erkeksin.Sana bir mektup yazıp,yastığının altına koydum.Gidince oku.Orada her şeyi anlattım.Senden ricam ne olur bana üzülme.Bu senin yaşamını etkilemesin.Doğru yoldasın.Devam et.Hatta seni anlayabilecek birini bulursan da evlen.Ben dolunaydan seni hep seyredeceğim.Seni seviyorum.Benim gerçek aşkım sensin.
Dedikten sonra yatağa yatar gibi denize yattı.Hırçın dalgalarda bir görünüp,bir kayboluyordu.Seçkin ne yapacağını şaşırmış var gücüyle Aylin’in su üstüne çıktığı yere doğru kürek çekiyordu.Birden o da suya atladı.Dalıp çıkıyor,ona ulaşamıyordu.dalgalarla mücadele ederken alabora oluyor dibe gömülüyordu.Bu durum saatlerce sürdü.İkisi de boğulmuştu.Sabahleyin balıkçılar su üstünde gördükleri 2 ceseti polise bildirdiler.kıyıya çekilen ağla birbirlerine bağlanmış cesetleri kimse tanımıyordu.Rüstem reis kalabalığı görünce oraya koştu.Heyecanla cesetlere baktı.Evet onlardı.Olduğu yere yıkılıp,kuma çöktü.Polislere tanıdığını söyleyip her şeyi anlattı.Ertesi gün Karasu’ya bir yolcu daha gelmişti.Bu Aylin’in oğluydu. Annesinin resmini göstererek herkese soruyordu.Resmi gösterdiği kişilerden biri de bitkin haldeki Rüstem reisti.Onu tanıdığını,dün gece denizde boğulduğunu,cesedin hastane morgunda olabileceğini söyledi.Hastaneye giden Aylin’in oğlu annesini teşhis etti.Cesedi alıp,almayacağını sorduklarında almayacağını,istedikleri yere gömebileceklerini söyledi.
Sonra babasını cep telefonu ile arayıp,olanları tek,tek anlattı.Telefonun ucundaki babası sadece oğluna “hemen dön.İyi olmuş,elini pis kanıyla kirletmedin.Şimdi aylığı keserler değil mi? Biz ne yapacağız “ demişti. Karasu’da yayımlanan yerel gazete de şu başlık yer almıştı.YOLUN SONU ve devam ediyordu.Karasu sahillerinde boğulmuş 2 ceset bulundu diye.Belediye onları Belediye mezarlığına yan yana gömdü.Denizin dalgaları sahile devamlı Seçkin’in cüzdanından dökülen banka kredi karlarını taşıyordu.Hiç kimse arayıp sormamıştı.Ama her gün bir ziyaretçileri vardı.Devamlı başlarını bekleyen bu köpekleri BANDO’dan başkası değildi.
SON
YORUMLAR
selam..bu gün sayfanızı ziyaret ettim..iyiki etmişim bu kadar güzel yazı umarım bir romandır ve ne güzel işlemişiniz sanki nakış.nakış..gönlünüze saglık sonu hüsranla bitmiş ama biraz da olsa yaşamanın tadına varmışlar..tebrikler güller diyarından selam ve dua larımla