- 1567 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KALİTESİZ İNSAN KALİTESİZ İŞ YAPAR
Durup dururken, bu başlıkta nereden çıktı? Diyebilirsiniz lakin anlatacaklarımdan sonra böyleymiş diyeceğinizi de biliyorum. Kalite denince ;‘’işin hakkını vermek, adam gibi iş yapmak, işin gereğini taksir etmemek, çalıp çırpmamak’’ gibi anlamları çağrıştırmaktadır. Kalite; alışılmış anlamı ile “en iyi”dir. Daha geniş anlamda kalite, “amaca uygunluk derecesi” olarak ta tanımlanabilmektedir.’’yiğidi öldür hakkını yeme ‘’sözünün altında, kaliteye duyulan özlem; emeği yüceltme; ürünü, kaliteli üreten kişiye karşı duyulan saygıyı ihtiva eden bir mana vardır.
Hiç kimse; kalitesiz, çürük, ,işlevsiz yâda işlevi az, dayanıksız bir ürünü almak istemez. Hastalandığımızda; iyi yetişmiş, işini iyi yapan, kaliteli bir hekime tedavi olmak için sorup soruşturur doğru hekimi bulmaya çalışırız. İnanıyorum ki hiçbirimiz başarısız bir öğretmene çocuğumuzu vermek istemeyiz. İşini iyi yapan kaliteli bir öğretmen arar dururuz. Hatta okul idaresine yakın birilerini araya sokar kaba tabirle torpil yaparak başarılı öğretmenin sınıfına çocuğumuzu kayıt ettiririz. Tavsiyelere kulak vermekle kalmaz, tavsiye edilen kaliteli öğretmen ile görüşür, onu tartar, biçeriz. Kalitesine ikna olduktan sonra huzuru kalp ile yavrumuzu muallime emanet ederiz.
Aslında bizi; kaliteli doktor, öğretmen, mimar, mühendis, marangoz arayışına iten kaliteli olanı almak, ona ulaşmak düşüncesidir. Kaliteli olan aynı zamanda pahalıdır ama bu pahalılık her şeye değen bir pahalılıktır. Zaten kaliteli olmak fason olmamaktır. Fason olmak veya çakma olmak, öyle görünmek, o anı kurtarmak düşüncesinin yalancı bir sonucudur. Fasonlara rağbet edişimiz veya onların tüketiliyor olması kaliteliğinden değil, kalitesiz insanların ucuz olan benzerine rağbetinden kaynaklanmaktadır. Kaliteli orijinaline sahip olmaktan ise kalitesiz benzerine sahip olup öyle görünmek daha ucuzdur, dahaaaa ucuzzzz!
İnsanlar hep kaliteli iş yapanı, kaliteli ürünü ararlar, aramak zorundadırlar ayaklarına sıkmak itemiyorlar ise!
Kalite arayışı; ister mal, ister hizmet piyasasında, isterse dinler arasında olsun faaliyette bulunulan alanda kaliteyi yakalamaya zorlayan bir süreci de besler. Üreten veya hizmeti sunan kendisini sürekli geliştirmek; çağın ve mesleğinin bilgisi ile donanmak zorundadır aksi halde hangi sektör olursa olsun silinmek zorundadır, zaten silinmelidir de. Kendisine hayrı dokunmayanın başkasına faydasının dokunacağını söylemek abesle iştigal olur.
Kaliteyi üretmek, adam gibi iş yapmak için ne yapmalıyız? Sorusuna, avazımın çıktığınca EĞİTİM diye bağırarak insan olan herkese duyurmak isterim. Hakikaten eğitimden başka da yolun olmadığına inanmaktayım. Adam gibi iş yapan insanlara duyulan özlemi her ortamda dillendiriyoruz, dinliyoruz.
Hukuk sistemindeki sıkıntılardan, sağlık sektöründe para kazanmak adına doymak bilmeyen hırsımızı daha da bileyen anlayıştan, öğrencinin ihtiyacı olmadığı halde kendi öğrencisine özel ders veren ve mesleki anlamda kendisini geliştirmeyen öğretmenden, para kazanma adına dayanıksız yapıların yapılmasına yüklenici ile birlikte işin yapılmasına imza atan bazı mimar ve mühendisin bu davranışlarının altında yatan sizce de kocaman bir eğitimsizlik değil midir? Malzemesinden çalınarak yapılan ve küçük bir sarsıntıda yerle bir olan apartmanların altında kalan kalitesizliktir, eğitimsizliktir. Yoksa ben gerçek dışı şeyler mi yazıyorum? Keşke öyle olsaydı. Hayır diyerek bana katıldığınızı biliyor fakat sessiz çığlığınızı fiiliyata geçirmeyişimize kızıyor bunun da altında yine eğitimsizliğimizin yattığı üzülerek görüyorum.
Eğitim çok para kazanmak değildir. Eğitim ahlaklı para kazanmayı öğreten doğumdan ölene kadar hayatımızı kaplayan bir süreçtir.
Aslında bu yazı; Japonya da yaşanan 8,9’luk deprem, sonrasında yaşananlar ve Türkiye ile mukayesesi ile ilgiliydi. Kalem beni kalite ve kalitesizliği yazmaya götürdü. Denizde olan 8,9’luk depremin ürettiği dev dalgalı tusunaminin Japonya kıyılarında meydana getirdiği kıyameti izliyoruz. Binlerce insan ölmüş, bir kısmı kayıp, radyoaktif santrallerde meydana gelen gaz sızıntısı sonrası yaşanan trajik sorunlar bu büyüklükte depremin doğal sonucu, Allah yardım etsin. Küçümsemiyorum, önemsizleştirmiyorum Japonlara dayanışmalarından dolayı şapka çıkarıyor, takdir ediyorum.
Gerçekçi olalım! Allah göstermesin bu büyüklükte bir deprem bizde yaşansaydı neler olurdu? Kaç kişi kalitesiz insanların yaptığı binaların altında kalır, kaç kişi ölür, kaç kişi sakat kalırdı. Kaç kişi yangından mal kaçırmak için olmadık sahtekârlıklar yapardı. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde yıkılmış binanın altında kalan bayanın kolundaki bileziği almak için insanı değerlerini yitirmiş eğitimsiz, kalitesiz insan olmayan insanlara rastladık. Yapılacak olan deprem konutları ihalelerinde dönen dolapları gazetelerden okuduk. Konu ile ilgili bir sürü örnek verebilirim.
Bunlar olmakla birlikte ülkemizde kendisini yenileyen, geliştiren, yardıma koşan kaliteli insanlarımızda vardır. Bunlar yazımızın dışındaki istisnalardır.
Her alanda eğitimi önceleyen, kaliteli iş yapma temennisi ile vesselam…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.