ŞANSLIYIM
Şanslıyım ben hemde çok şanslı. Boğazda doğdum, denizin yeşili ve yosun kokusuyla büyüdüm. Bir yaz günüyse eğer hele birde hafif bir rüzgar varsa camlardan içeri deniz kokusu dolar. Masamda orta şekerli bir türk kahvesi, elimde sigaram seyre dalarım denizi.
Düşünceler dolaşır beynimde, öyle çok şey bir anda hücum eder ki hızına yetişemem çoğu zaman. Vedalarım mesela; kimlere veda etim, neden veda ettim, gereklimiydi, istemişmiydim yoksa geride kalan olmak bana mı düşmüştü? Çok vedam var benim.
Dostlarım mesela; öyle çok ki vedalaştığım dostlarım. Bazılarının arkasından burnumu çekerim hala, hala gözlerim dolar, şimdi burda olsa derim... Özlem çok fena... Kalpteki ağırlığı, zorbalığı nefesini keser çoğu zaman insanın. Özlersin ama elden birşey gelmez. Şimdi arasam dersin, cümleler kurarsın uzun uzun. Beyninde uzun bir tartışma yaşarsın kendinle; hayır o olmaz,böyle söylememelisin. Elin telefona gider tereddüt edersin, düşünürsün, bırakırsın telefonu, uzun savaşlar verirsin kendinle ve genelde vazgeçersin. Gitsem dersin çalsam kapısını, ben geldim, seni çok özledim desem... Sarılırmı acaba bana, hoşgeldin der mi ama gerçekten kelimenin tam anlamıyla kocaman bir hoşgeldin. Beyninde canlandırırsın o anı defalarca ama her defasında farklı bir karşılamayla ve gülümseyerek. Farketmezsin o hayalin seni nereye ittiğini,düşünür durursun ama kaçış yok mutlaka gelir
ve ürkütür seni. Hoşgeldin sözü neden geldin’e dönüşür bir anda ve sen hep hazırlıksız yakalanırsın. Bir dakika önce anahtarını alıp çıkmak üzereyken elin havada asılı kalır. Korkarsın evet korkarsın ve bu yüzden özlemeye devam edersin. Kaldıramazsın çünkü onun hiç yanında olmayacağını bilmeye dayanamazsın. Bu yüzden oturursun yerine yeniden, devam edersin özlemeye... Bir gün gelir belki diye beklemek hiç yoktan iyi gelir sana. Bu yüzden beklediğim çok insan var hala.
Sadece dostlar mı özlenir sanki? Bir anda çocukluğum gelir aklıma, masumluğum , mutluluğum. Yine böyle yaz günlerinde annemden gizlice evden kaçıp arkadaşlarımla deniz kenarına gidişim. Yüzmeyi o zamanlarda öğrendim. Kalabalıktık biz, çığlıklar eşliğinde denize atlayan, birbirini batırmaya çalışan, suyun altında en uzun nefesini tutmaya çalışan, gülen , ağlayan aynı semtin çocukları. Unuturduk dünyayı, ne yemek gelirdi aklımıza ne de annelerimiz. Gerçi bizim mahallenin anneleri bilirdi, alışmışlardı deniz kaçaklarına. Yavaş yavaş gelirlerdi ellerinde havlularla. Hadiiii baban gelicek birazdan, hemen eve cümleleri başlardı. Bilirdik birazdan bizim annelerimizde gelip aynı şeyi söyleyecekti ama yinede çıkamazdık denizden o iki dakika çok kıymetliydi. İlla azar işitmeyi beklerdik. Azar işitmek bir daha hiç o kadar çekici gelmedi bana.
Annem gelir aklıma, sıcak kahkası ve o muhteşem elmalı turtasının kokusunu duyarım bir anda. Karşımdaki sandalyeye yerleştiririm onu ve başlarım sohbete. Ne çok şey oldu sen gideli derim. Hani hep küçüktüm ya gözünde sen gittiğinde büyüdüm,
gördüm dünyayı. Meğer sen bir kaleymişsin beni koruyan. Saldırılar önce senin duvarlarına çarpar sonra ufacık taş parçaları olarak bana gelirmiş, ben acı çektiğimi sanırmışım. Sen gittin, ben acıyı tanıdım. Mutlulukta aynı olmadı hiç senden sonra. Hep eksik, parça parça. Sabahları hadiii kalk artık dediğinde çoğu kez sinirlenirdim, sinirli uyanmayı özledim... Yerin dolarmı be annem, yokluğunla var olan bu boşluk dolar mı? Gözlerim dolar ama dudaklarımda ufak bir gülümseme.
Şanslıyım ben hemde çok şanslı. Çünkü beynimde anılarım, kalbimde özlemlerim ve gözlerimde deniz var...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.