- 614 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"...biri menim başıma taş salsın!" ARDAHAN ÖYKÜLERİ 170
Biri menim başıma taş salsın ahoradan!
Tafsilatta eksik gedik olur.
Bir mesele anlatacağım.
Yalın olmasına yalın olacak amma diğer unsurlarına kefil değilim.
Hadise bir otobüs yolculuğunda yaşandı.
Özlem Ardahanla Göle üzerinden bilet kestim.
Göle garaja girdik. Göleyi iyi inceleme fırsatım bu sefer mümkün olmuştu. Şehrin sonunu gösteren diyagonal eğik çizgiyle GÖLE tabelasına ermeden az evel sağda hırmanlıklar bostanlarıyla şirin evleri gördüm. Beğendim.
Hangi dam, taş idi hoşlandığım?
Huyum suyum evler üzere şöyledir:
Gördüğüm evi: Hemhal olurum... onunla. İçim ısınırsa... Uyuyormuşum evde sabah olmuş ailecek kahvaltı yapıyoruz. Kapı çalınır vs... ne bileyim köyden misafirlerimiz çatkapı.. Ooo hoşgeldiniz Rafet Amca... Gülgez Mama siz nasılsınız?.. Bu denli, bu kısalıkta ecnebilerin dediği empatizasyonu yaparım. Kaç salise, saniyede? Beş saniye, tüm bu yargılamayı alan zamanım.
Sonuç: Bayıldım, Gölenin geniş, hırmanlı, tek kat evlerine!
Deme! Göleden çıkmışız.
Aklım kurduğum hayalde.
Hayat bizi önüne almış götürüyor.
Karınca orman deposu: Sterler dizilmiş. Temiz, kıymık atılmamış etrafa. Yeşili çimenlere toprak örtüsüne uhuyla yapıştırsan düzgün düzemezsin bu gözokşayanlıkta. Gelincikler konuşuyordu aralarında. Biz işittikçe seslerini duyurmaya gayretleniyordular. Cır cır yaz böcükleri hiçe sayan gibi bitkilere yüzyılın meydan okumasını şarkıyordu. Benden ala çiçek var mı? Bilirsiniz!
Bitkiler renklere ötürü...
Böcükler seslere ötürü...
"ÖTME BÜLBÜL ÖTME ŞEN DEĞİL BAĞIM!"
-Hop hop hopppp sarı çiçek!
Sarı çiçek, papatya ile ayıramadım. Toplu seyrediyorum. Tek tek tahlilvari gözleyince tadını alamıyorum. Şey gibi:
GAMZEDEYİM DEVA BULMAM şarkısını ele alalım misal; Müziği toplu duyunca hisleniriz. Tek bir notaya indir ele al. Sadece bir anlamasız ses olur bu.
Şunada benzetebiliriz. Ornella Muti veya Sophia Loren iki metreden seyrediyorsun, kimi kesiyorsun da diyebilirsiniz. Yakınlaşmayı ilerlettikçe tema değişir. Ta gözüne çabağına değin inince tahlil ifrazat konulu tababet’e nitel olarak transer olur. Zevk diye erotizm diye birşey arasan kalmaz.
Ben de toplu gözledim. Kitabıma bahtıma.
Yemin ederim ki, ant bu, yemin bu: Gölenin araziyesini konuşuyordu. Tahlilsiz dinledimdi. Ey kulağımı vermiştim. Yukarıdaki Yunus’un Sarı çiçek şiirini de okudular.
ANT BU YEMİN BU OLSUN ki!
Alemde bunlar olup koparken. Bir genç beyfendi çocuk. Yanındayım veya o benim yanımda olsun. Orta kapının önünde Toroshevliler oturmuş. Tanışlık saldık o anda. Orağazlılar arka sıradaydı. Söyleşmek zorundayız. Söyleşiceğimiz mutlaka: evel emir gerçekleşsin değil mi? Atalarımızdan dedelerimizden bize intikaldir. YOLCULUK ANANESİ.
Vede hakkını veririz. Yolcu Tanrı emanetidir. Misafir Tanrı misafiridir. Çologilin Beşir, köylü gelip geçsin diye tarlanın yarıyı yol’a vermedi mi? Hayır hasanetdir yol. Su getiren, babasının hayrına çeşme yaptıran, hep bu gelenekten ötürüdür.
" - Birez daha yüklen hoca Ardahanın reklamı oluyor. Eydir!"
"- Ey diyersen de hekiyenin endazesini, motorunu dağıtırız. Topluyamayız."
Gence ne iş yaptığını sordular. Orman Mühendisiyim, diye cevapladı. Herkes Ormanbilimci kesildi. Tümdengelimle bize birşey gelir mi. Kont soran. Koşat soran. Ster soran. Orman cezalarını sordular. Bir dal koparanı asmalı dedi biri araya sığışmış yolcu. Kosor’da indi. O meğer orman davasından onaltı milyar ceza almış. Dün icar evinden yorganı, döşeği kaldırmışmış.
Bir diğer genç mühendise Ardahanın yüksekliğini sordu. Sokrat’ın mayotizmini uyguladı. Bilerek veya bilmeyerek ama yöntemi buydu.
- İkibin üçyüz, beşyüzü bulur zirvelerine göre.
Mühendis olmayan genç:
- Orman literatürünü daha çok Fransızlar mı kurmuştur? Evet cevabını alınca devam etti:
- İkibin rakım’dan sonra ağaç yetişmez diyor Fransızlar. Literatürü böyle kurmuşlar. Evrensel bilgi değil ki. Yerel bilgi ve Fransız Alpleriyle sınırlıdır. Kendiniz gördünüz, İkibin üçyüzlerde çamları az evvel geçtik. Mühendis hak vererek:
- Evet size katılıyorum sorun ne?
Ardahanlı okumuş genç:
- Siz bunu bilim dünyasına literatüre buluş olarak kazandırmalısınız!
- Hiç düşünmemiştim. dedi Orman Mühendisi.
Orağazlılar, Toroshevliler gence hak verdiler.
Kosora gelmişiz.
Sıcak vadinin içine işlemiş. Kanyonlaşmaya başlamış taş kaya sarı yanmış gibi dereler ıslak sesle akıyordu. Bitkiler ise hepden efkarlıydı. Şunu güman etmemek sözkonusu edilmez olsa gerki: Manavın önüne istop etmişti otobüs. Manavın teybinden Reyhanin türküsü arş ı alaya fizzahlanerdi:
" - Taze tavuk eti, pirinç pilavı,
Ye babam ye, bizde aya yaklaştık.
Vaktinde dövülür demirin tavı,
He babam he bizde aya yaklaştık.
Herkes aya çıkar bizde araba,
Eski mücevherler döndü turaba.
Yine aynı öküz, aynı araba,
Ho babam ho, bizde aya yaklaştık.
Aşık Reyhani’nin ağzı gevişek,
Altına sarmışlar sabırdan döşek.
Siz kurnaz süvari, Ben yorgun eşek,
Çök babam çök, bizde aya yaklaştık."
yalçıner yılmaz 20-03-2011 gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.