- 1359 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yoğurdu yalamadan getir.
Altı yedi yaşlarındayım.Hem babaannemlerin hemde yokuş aşağıda olan evimizin yoğurt alma işlerine ben bakıyorum.Ödülümüde kendi kendime veriyorum.
.Aldığım yoğurtların kaymağını sokaklarda ayıbı arı unutup yemek
.Bakkala gitme heveslisi biri çıksa sen yorulma diye ikna ediyor, hemen ben koşturuyorum.
Evin ilk çocuğu olmanın avantajını kullanıp duruyorum.
Evde sevmediğim bir yemek pişse bu özellikle sebze yemekleri, hemen babaanneme koşuyorum.
Çoğu zaman orada bir peskutan çorbası tereyağlı ve naneli(yoğurt çorbası) Altmış sekizli yıllarda Anadolu’nun katkısız tereyağı mis kokuyor.
Hiç bir zaman Ege bölgesinde ve başka yerlerde o tereyağının lezzetini ve kokusunu bulamadım...
Bende çare hiç tükenmiyor, iki evi birden idare ediyorum.
Ne kızan ne bağıran.Aslında bu ilgi alaka ileriki yıllarda insanı acılara karşı daha hassas yapıyormuş.
Sevgi dolu bir dünyaya özlem duyan hisli biri.
İşte kendi kendime böyle yaşarken zavallı yoğurtları parmakla karıştırılmış harap halde getirip dururken.hani çekirge bir sıçrar iki sıçrar misali bende daha sıçrıyamadım.
Meğer kendi kendimi dilimle ele verecekmişim.Çocuktan alacaklarmış haberi.O gün yine şansız bir günümdü, çünki içim sıkılıyordu, bu bana hala iyi gelmez.
Babaannem tutturdu yoğurdu ben alacağım diye, söylemekle kalsa iyi başına örtüsünü alıp,yoğurt kabı elinde bakkala gitmeye hazırlanıyor.
Baktımki yoğurdun kaymağını yeme ihtimali uzaktan göz kırpan bir yıldız gibi gittikçe benden uzaklaşıyor.
Hiç obur olmadım ben halada öyleyim ama galiba biraz pis boğazım farklı tatlar arayan.
İçime bir hüzün çöktü, acaba yoğurtları parmakladığım anlaşılmışmıydı.
Bu şüphe içime çöreklendi.Belki anlamış bırakmamı beklemişlerdi.
Ama neredeee,.Bütün bunlar aklımdan geçiyor şaşkın perişan öylece duruyordum.
Aslında hakları değilmiydi eli yüzü düzgün bir yoğurt yemek..Beynim bir saat gibi işliyor kafamdaki sorulara bir cevap arıyordu. Son bir gayretle evden çıkmak üzere olan babaanneme yaklaştım,.
Babaanne şimdi senin ayakların ağrıyor ya ben çocuğum benim hiç ağrımıyor, bir koşu gider alırım yoğurdu. Kadıncağız şaşalıyor, hem o kadarda yaşlı değil ben ilk torunuyum, ancak elli yaşlarında yüzüme şüpheyle bakıyor, belkide yoğurtların kaymağını yediğimi anladı, Yanağımı okşayarak, ne yorulması kızım Fadime Teyzenede uğrayacağım, yün çorap sözü verdim, aldıkları iplikleri verecekler.
Söylemeden geçemiyeceğim, benim babaannem öyle güzel çoraplar örerdiki beş şişle.Yok imkansız iş işten geçmişti, toparlak beyaz suratlı babaannem iri cüsseli bedeninin yarısını çevreleyen yün atkısıyla yuvarlanır gibi kapıdan çıktı, o çıkar çıkmaz bende eski ahşap evin köhne eşiğinde arkasından bakmaya hazırlanıyorum.
Birden ayıbımın anlaşılmış olabileceği korkusu, utanç zihnimden siliniverdi.
Zavallı babaannemin arkasından siyah kıvırcık saçlarımın çevrelediği haşarı suratımın tüm ciddiliği ile seslendim, bu arada hırslandıkça hırslanıyorum, minik elimin tekide belimde... Babanneee bir bakarmısın? Babaanneciğim şaşkınlıkla bana döndü, (yoğurdu yalamadan getir emi) !!Kadıncağız bu sözüme o kadar çok güldüki, gülmekten gidemiyor... Bense zavallı kadıncağızı yoğurt yeme rakibem sanıyor, bu arada niye güldüğünü anlamaya çalışıyor, ayıbımın ortaya çıktığından şüpheleniyor şaşkınlıkla bakınıyordum...
RabiaBelgin
Belgin Sönmez