- 3097 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dünden bu güne İbrahim Tatlıses efsanesi!
1.Ocak 1952 . Kendi tabiri ile ‘mağara’ da dünyaya gelmiş Urfa’lı ses sanatçısı İbrahim Tatlıses. Bu ‘mağara’ ve " Urfa’da Oxford vardı da okumadık mı?" sözlerini çok kullanır. Hiç okula gitmemiş olmasından duyduğu mahcubiyeti, bu sözlerle lehine çevirmeye çalışmıştır yıllar boyu. Oysaki büyük bir çoğunluğun ‘kaderi’ olmuş bir terk edilişin (!) öyküsüdür yaşadıkları.
Güney Doğu Anadolu’nun Şanlıurfa kentinde ciğerci Ahmet Tatlı ile Leyla Tatlı’nın oğludur. Babası Arap, annesi Kürt kökenlidir. 7 kardeşten en büyüğüdür. Doğduğun da babası ceza evindedir. Hiç okula gidemez. Çocuk yaşta su satmaya başlar. Çığırtkanlık yapar, inşaatlarda çalışır. Dayak yer! İdolü Yılmaz Güney’dir…
İnşaatta türkü söylerken keşfedilir ve ‘Ayağında Kundura’ ile ünlenerek 1970 yılında sanat hayatına resmen başlamış olur. İbrahim Tatlıses güçlü bir sese sahip. Tanrı’nın o yöre insanına verdiği en büyük şans bence. Urfalı olup da sesi kötü insan sayısı yok denilecek kadar az. Kötü bir çocukluk, geçlik yaşamış olsa dahi şanslı olanlardan Tatlıses…Adalet hanımla evlidir. 3 erkek çocukları vardır. Adalet Hanım hep ‘uzakta ki karısı’ olarak kalacaktır …
O yılları hatırlıyorum. Hakkında basında yazılanları da. Okuması yazması olmayan, kaba saba, genç bir türkücü. Belli ki bu güne kadar çok itilip kakılmış. Ancak büyük şehirlere göç öyle bir ivme kazanmıştır ki ‘sessiz çoğunluğun’ sesi olmuştur Tatlıses. Anadolu’nun İstanbul’da ki temsilcisidir. Şöhret basamaklarında hızla yükselir. 1976 yılında Kilis’te ki bir okuldan ilkokul diploması alır. Okuduğu türküler onun yanık sesi ile farklı bir anlam kazanır. Müzik piyasası alt üst olur. Müzik prodüktörleri, yapımcılar, yazılı ve görsel basın için yeni bir ekmek kapısıdır. Hayal bile edemeyeceği bir şöhretin içindedir artık ve hata yapmaması imkânsızdır!
1979 yılında Kara Yazma filmi ile sinema sektörüne girer. Artık türkücü aktördür! Perihan Savaş ile başrol oynar.Birliktelik yaşamaya başlarlar. İlk şiddet olayı bu birliktelik ile gündeme gelir. Perihan Savaş’ı hamileyken dövdüğünü hatırlıyorum! Bu birliktelikten Melek Zübeyde doğar. Dayak olayı daha sonra tırmanır ve 9 Ağustos 1984 tarihli gazetelerde şu haber yer alır:"İbrahim Tatlıses tarafından kaçırıldıktan sonra yedi saat boyunca dövüldüğünü ileri süren film oyuncusu Perihan Savaş, savcılığa başvurarak Tatlıses’in ruh hastası olduğunu söyledi ve tutuklanmasını istedi.” Savaş’ın gözünün morarmış, sol kaşının da patlamış olduğu görüldü. Tatlıses polise ’Savaş çocuğumun annesidir. Sağda solda dolaşmasını bir erkek olarak gururuma yediremedim’ dedi.
Halk, her şeye rağmen(!) Tatlıses’i bağrına bastı… Hayal bile edemeyeceği statüde kadınlar ‘bizi de döv İbo yeter ki beraber olalım’ dercesine etrafından hiç eksik olmadı. 1983 yılında Derya Tuna ile başlayan ilişkisinden İdo isminde bir çocuğu oldu. Gazino programları, plâklar, kasetler derken 1987’de Tatlıses Müziği kurdu. Şöhreti ülke sınırlarının dışına yayılmaya, oralarda da dinlenmeye başladı. 35 yaşındaydı ve halâ bazı çevreler tarafından kabul edilmediğinin farkındaydı… İnsanlar arabasında dinliyor, sorulduğunda inkâr ediyordu. Çünkü; eğitimli kesimin, İstanbul’da doğup büyümüş insanların kabul edemeyeceği, tutum ve davranışlar sergilemeye devam ediyordu İbrahim Tatlıses. 80 sonrası yaşanan kültürel yozlaşmayla paralel büyüyordu şöhreti. Lahmacunla viski içen insanlar daha kolay kabullenirken; sesini ve sanatını takdir eden, dünya görüşü, müzik bilgisi,kulak kalitesi olan eğitimli kesim "Servetim, tahsilliye beş basar" diyerek cehaleti ile böbürlenen Tatlıses’i kabullenmeyecektir…
İbrahim Tatlıses’in birlikte olduğu insanlar ona duymak istediklerini söyleyen sanal dostlardı ki ilerleyen yıllarda İbrahim Tatlıses adı Emniyet kayıtlarında sıkça yer almaya başladı. Egosunu şişiren kadınlar, hayranları ve trilyonluk serveti, içinde ki yalnızlığı , ezikliği kapatmadıkça daha da hırs yapmaya başladı. Milyonların sevgisi yetmedi. 22 yıllık yoksulluğun getirdiği psikolojik yıpranma, şöhretin ağır bedelleri ile birleşince hatalar zinciri kaçınılmaz oldu. Düzenli bir özel hayatı yoktu Tatlıses’in. Farklı iş kollarına girdikçe aldığı riskte büyüdü. Öyle bir zaman geldi ki 2000 kişinin ekmek kapısı oldu Tatlıses şirketleri. Radyo, Gıda,Tekstil,Turizm,Havacılık,Basın sektörlerinin yanı sıra; Köşe Yazarlığı, Talk Show, Yönetmenlik, Yapımcılık,Prodüktörlük, Aktörlük, Sunuculuk ve Şarkıcılık yaptı. Mesleği ile ilgili konularda her yaptığı ses getiren Tatlıses, iş hayatında yeterince başarılı olamadı.
İbrahim Tatlıses’in beyni ile duyguları farklı hareket ediyordu. Bir bakıyoruz kadın haklarını savunuyor, bir bakıyoruz illegal ilişkileri ve şiddet uygulamaları ile gündemde! Kontrol edemediği öfkesinden nasibini alan kadınların sayısı oldukça kabarık. Üstelik gerekçeleri de kabullenilebilir cinsten değil. Feodal düzenin büyükşehir uzantısı adeta! Bildiklerimiz basına yansıyanlar. Derya Tuna ile beraber olduğu için karşı çıkan Perihan Savaş’ı dövmüştü. Derya Tuna’yı da Asena’ya karşı çıktığı için! Asena’yı da Bodrum’a giderken mola verdikleri benzincide ! Rivayet odur ki yine hayatına giren bir başka kadın için…Adalet Hanım konuşacak olsa kim bilir neler anlatır.
Kadınlara bakış açısını, tanık olduğum bir hadise ile pekiştirmek istiyorum. Yıllar önce Gar gazinosunda sahne alıyor. Öğrencilik yıllarım. Çarşamba günü öğlenden sonramız boş. Arkadaşlarımı kırmamak adına(!) kadınlar matinesine gittim. Sahneye çıktığında, kadınlar her zaman ki taşkın davranışları ile İbrahim Tatlıses şarkı söylerken, sahneye çıkıp beraber resim çektirmeye çalışıyorlar. Haklı olarak kesti okumayı. Bu bir tepkiydi bana göre ve anlayana yeterdi. Anlamadılar mı kulise dönersin. Ortam sanatçı kişiliğine yaraşır hale gelir yeniden çıkarsın. Bunu yapan bir çok dev sanatçı gördü bu ülke. Öyle yapmadı Tatlıses. “Ben sizin neden burada olduğunuzu biliyorum. Fingirdemeye geldiniz. Kabahat sizin kocalarınızın. Siz benim kadınım olacaktınız da görecektiniz. Tey tey tey…” dedi ve arkasından büyük alkış koptu! Ben o gün bu gündür beni /kadınları aşağılayan adamı bir daha izlemedim. Keşke benim kaybımı giderecek gayreti sarf etseydi de onu alkışlayanlar yüzünden bunca şey kaybetmeseydi…
2000 yılı Ocak ayı. Ali Kırca’nın yaptığı işe saygı duyduğum yıllar(!) Siyaset Meydanı konukları Can Dündar ve İbrahim Tatlıses’ti. Can Dündar ;kadın dövmesini, cehaleti övmesini, çetelerle ilişkisini, silah tutkusunu, operayı aşağılamasını eleştirdi. Örnekler verdi. Tatlıses başını öne eğerek hak verdi Dündar’a.
Sahip olduğu sesin, kendisine kazandırdıkları ile yetinmeyi bilebilse ve 41 senelik emeği sadece sanatına yapsaydı; bu gün hastanede ölüm kalım savaşı vermeyecekti!
İbrahim Tatlıses bu güne nasıl geldi? Nasıl bir ortamda ve ruh halindeydi ki arayışları onu ölümün eşiğine getirdi?
-Tatlıses, 1981’de İzmir Fuarı’nda polise hakaretten tutuklanıp cezaevine girdi.
-1990’da da kokain operasyonunda adı geçen ünlüler arasındaydı. Bu davadan 1994’te beraat etti.
-1990 yılında Maksim Gazinosu’nda sahnedeyken bacağından vurulmuştu. Saldırganlar Ramazan Yetişen ve Fuat Aslan, vurma gerekçelerini “Bize kaset sözü verdi ama yapmadı” diye açıklamışlardı.
-1990’ın başında yapımcı Şehmuz İlgin’le kaset yüzünden ihtilafa düştü. Etiler’deki villası kundaklandı.
-1991 seçimlerinde ANAP istemeyince Şanlıurfa’dan bağımsız aday oldu. Seçim kampanyasını silahıyla havaya 5 el ateş açarak başlattı ancak TBMM’ye giremedi.
-8 Nisan 1995’te Hilton Oteli’ndeki Hasan Heybetli’nin yeğeninin sünnet düğününde ’meskûn mahalde ateş açmak’tan gözaltına alındı.
-1996 yılında Şanlıurfa’da Halıcılar Çarşısı’nı dolaşırken tartıştığı Ahmet Toptan, yeğeni Fevzi Tatlı tarafından vurularak öldürüldü.
-22 Ağustos 1998’de Tatlıses’in otomobilini kurşunlayan Hasan Bora’nın adamı Abdullah Uçmak, kurşunlanarak yaralandı.
- Eski menajeri Hasan Bora ile arası 1999’da Şule Çatak yüzünden açıldı. Bora’nın müzik şirketi Tatlıses’in oğlu Ahmet Tatlı, kardeşi Hüseyin Tatlı ve adamları tarafından basıldı.
-6 Ekim 2000’de şoförünün kullandığı otomobilde ruhsatsız iki tabanca yakalanınca kelepçelenip gözaltına alındı.
-2000’in Kasım ayında emekli pilot Nusret Ertürk’ü tehdit ettiği iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı’nda ifade verdi.
-Derya Tuna 15.Ekim.2002 yılında silâhlı saldırı sonucunda dizinden vuruldu.
-7.Ocak.2003 Asena (Onur Çakmak) uğradığı silahlı saldırı sonucunda topuğundan vuruldu.
-13 Aralık 2007 .Seyrantepe’de inşaat çalışması yapan Çağlar Karamanlı ve Cumhur Ataselim, çalışmalarına engel olduğunu ileri sürdükleri İbrahim Tatlıses’ten şikayetçi olunca, Şişli Cumhuriyet Savcılığı yaptığı soruşturma sonunda ünlü türkücü İbrahim Tatlıses hakkında "Hakaret, Basit yaralama, iş ve çalışma hürriyetini ihlâlden” bir yıl ile beş yıl arası hapis istemiyle dava açtı. Çalışmalardan rahatsız olan İbrahim Tatlıses’in olay tarihinde inşaat alanına geldiği belirtilen iddianamede, "Çalışmaları durdurun, makinalar çalışmayacak" diyerek inşaat çalışmasını durdurduğu dile getirildi. Aynı gün içerisinde çalışmaların gece devam etmesi üzerine yanında korumaları ile birlikte tekrar gelen Tatlıses, çalışmalardan sorumlu olan Çağlar Karamanlı ile konuştu. İbrahim Tatlıses, bulunamayan silahını eline alarak, "Siz beni ne zannediyorsunuz lan, ben size çalışmayacaksınız demedim mi? Sizi değnek manyağı yaparım" diyerek darp etti.”
-28 Aralık 2007 .Kamuoyunda Sauna Çetesi olarak bilinen davada tutuklu yargılanan Kasım Zengin, 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye edilmişti. Sauna Çetesi davasında aralarında İbrahim Tatlıses, Kasım Zengin, asker ve polislerin de olduğu 18 kişi şike ve haraçtan yargılanıyordu. Mahkeme başkanı Rüstem Çiloğlu, 5 dakikalık aranın ardından, sanıkların tutukluluk süresini göz önüne alarak tahliyesine karar verdi. Cumhuriyet savcısı Mustafa Kelkit, sanıklar hakkında, silahlı örgüt kurmak ve yönetmek gibi birçok suçtan, 31 yıldan 74 yıla kadar değişen hapis cezaları talep etmişti.
Bu liste uzayıp gidiyor ve birisi çıkıp son noktayı koyma kararı veriyor!
İbrahim Tatlıses’in doğup büyüdüğü bölgenin bazı karakteristik özellikleri vardır. Örf ve adetler siz istemeseniz de sizi öyle bir kıskaca alır ki yaşamınız size ait olmaktan çıkar! Feodalite’nin ağırlıklı olduğu bu bölge insanı için aş veren işveren onun ağasıdır, atasıdır. Sorgulamaz yaptığı şeyi. Öl de ölür. Saygıda asla kusur etmez! İbrahim Tatlıses’te onlar için ağaydı. Binlerce insana istihdam sağladı. Yatırımlar yaptı. Bu bir yandan manevi bir haz yaratırken diğer yandan ağır bir sorumluluk yükledi! İşte bu sorumluluk duygusuyla, her geçen gün daha da güçlenmek amacıyla yanlış işlerde, farklı kulvarlarda koşmaya başladı ki bu da ona bu sonu hazırladı…
Beden dilini, TV programlarını, çıkışlarını, konuşmalarını irdelediğimde hep şunu gördüm. Çelişen bir ruh hali, özgüven eksikliği ve öfke!
Göz önünde ve popüler insanların en büyük şanssızlığı çevrelerindeki dalkavuklardır. Kimse kimseye zorla bir şeyi yaptıramaz ama zayıf noktanızı hissettirdiğiniz noktada sizi istedikleri noktaya çekerler. “Senin yapanlardan ne eksiğin var?” ne bilip ne bilmediğini bilen insanlar için kışkırtıcı bir anlam ifade etmez, fakat bilmeyenler için tahrik unsurudur. Türküleri ve şarkıları ile kendine eziyet çektiren, acı çeken insanlar ona İmparator lakabını taktı! O bunu kabul etmedi ama himayesindeki insanlar her geçen gün katlayarak çoğaldı, korumasız, zırhlı araçsız gezemez oldu. Kimsenin yerinden oynatamayacağı bir tahta oturmuştu sanki. Dövüyor, sövüyor,kafa tutuyor, tehditler savuruyor, bunları yaptıkça da daha çok sevilip sayılıyor. İbo Show’da telefonla sinirlendiren bir adama öfkesini “Ulan adi herifler” diyerek milletten çıkarıyor; stüdyoda ki seyirciler hayran hayran alkışlarken program ertesi gün reytinglerde birinci sırada yer alıyor! Uyarılar, şikâyetler durdurmuyor onu. Hakareti iltifat kabul eden hayran kitlesinin şişirdiği egosu ile eğitim,tecrübe,bilgi birikimi kısaca alt yapı gerektiren her işe soyundu İbrahim Tatlıses. Şunu kanıtlıyordu sanki. “Mağarada doğdum, cahilim. Fakat param var. Artık güçlüyüm.Her işi , herkesi satın alırım.Kimse bana bir şey yapamaz!” Köşe Yazarı oldu, diplomasiye soyundu.İlerleyen günlerde de iyileşecek ve siyasete de girecek. Milletvekili dokunulmazlığına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum… Can Dündar’ın Tatlıses’le ilgili güzel saptamaları vardır.
“Hem ahaliye hem devlete göz kırpan bir kurnazlık...
Şiddetin abasını her daim etek altında gizleyen bir duygusallık...”
İbrahim Tatlıses yoğun bakımda ve birileri aleyhinde sürekli bir şeyler yazıyorlar... Bu kadar mi insanlıktan uzaklaştık? Bu kadar mı yüreklerimiz nasır tuttu? diyerek serzenişte bulunanlar oluyor. Peki neden şimdi? Yazılanlar eleştiri mi iftira mı? Tek bir nedeni var bana göre. İbrahim Tatlıses’in de kurduğu bir korku imparatorluğu var! Racon kestiği ve racon kesecek çevresi var. Türkiye’de yaşayan herkesin çok bildik olduğu bir manzara!
Çoğumuzun ve de benim savunduğum bir ilke vardır. Toplum önünde olan insanlar rol modeldir. Ona göre davranmak zorundadır. Zırhlı araç ve özel harekâtçı korumaları olan, ölüm tehditleri alan bir insan bu konuda sınıfta kalmış demektir. En azından ve en basitinden resmi nikâhlı karısına rağmen yaşadığı birliktelikler ve kadına uyguladığı şiddet onu “en erkek adam” yapmış olsa da hakaretlerini iltifat kabul eden hayran kitlesi için kötü örnek olmuştur.
Yaşanan vahim olay göstermiştir ki İbrahim Tatlıses kanunlar önünde sade bir vatandaştan çok farklı bir statüdedir. Özel ilgi ve alâka gösterilen mümtaz bir şahsiyettir(!) Güvenlik kameralarının görüntüleri, polisin araştırmaları ve gelişmeler belli bir süre basınla paylaşılmamıştır. Medya mensupları, Emniyet mensuplarını didiklememiştir! Deliller karartılmamıştır. Hastane içinden görüntü alınmamıştır. Birlikte olduğu kadınların ve aile fertlerinin görüntüleri basında yayınlanmamış,servis edilmemiştir. Failler en kısa sürede yakalanmıştır. Hükümetin ve muhalefet partilerinin grup toplantılarına konu olmuştur. Başbakanlık ve bakanlık düzeyinde ziyaretçilerinin yanı sıra; vali’den, Emniyet Müdürü’ne kadar bizzat ilgilenilmiştir…Dünyanın hiçbir ülkesinde en ünlü ses sanatçılarına dahi böyle bir protokol ziyareti nasip olmamıştır…
Bundan da anlıyoruz ki nasır falan tutmamış, insanlığımızı kaybetmemişiz…Kaz gelecek yerden, tavuğu esirgemiyoruz tam seçim Arefesinde!
İbrahim Tatlıses, zeki,çalışkan ve yetenekli bir sanatçı. “Fırat” türküsünü dinlerken gözlerim dolar. “Hasret kaldım”ı dinlerken hüzünlenirim. Dünya’nın her köşesinde konserler vermiş bir Türk göğsümü kabartır. Ama bu kadar. Sanatını iş edinmiş ve doğru yapan insanı taktir etmektir bana düşen. Bana göstermediği saygıyı vermek değil. Sevginin aşırısı, en az sevgisizlik kadar zarar verir karşı tarafa. Hatalar yok sayıldıkça, zaman içerisinde normal bir davranışmış gibi süreklilik arz etmeye başlar ve gereksiz hoşgörü karşı tarafı kontrolsüzleştirir. Sanatçı hayranlarının bu hususu gözden geçirmelerini diliyorum.
İbrahim Tatlıses’e şifalar diliyor, tüm sevenlerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Az kalsın unutuyordum! Berkant Göztepe Eğitim ve Araştırma hastanesinde yoğun bakımda. Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hocası, büyük üstat Münir Özkul bir aydır yattığı hastaneden taburcu oldu. Türk Sanat Müziği’nin efsanesi, Diva’sı Müzeyyen Senar da yattığı hastaneden dün taburcu oldu… Şifalar diliyorum.
17.Mart.20111
Nurcan Çelik Yalun