- 693 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DİRİLİŞ
Yağmurlu bir gündü, 112.Jandarma Er Eğitim Alayı olarak Çanakkale’den, Gelibolu’ya her hafta sonu ziyarete giderdik. Bu o gidişlerin ilkiydi . Heyecan iliklerime kadar işlemiş,tir tir titriyordum.Her adım attığımda saniyede binlerce kurşunun havada çarpıştığı o anı yaşadım.O zaman ki kurşuni gökyüzüyle bu gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağan gökyüzü aynı gökyüzü müydü?. Kurşunun havada kurşunu delip öylece kaldığını,yırtık ayakkabının içinde kopmuş topuk ile el,ayak,kol ve daha neler neler...onları görünce daha bir titredim şanlı destanın günümüze yansıyan yüzü o müzede. Gelinmeli,gezilmeli,ibret alınıp öğlece yaşanmalı bu topraklarda diye düşündüm.
Yağmur azaldıkça tüm masumiyetiyle güzellikler büründü bu güzelim zümrüt topraklara. Yağmurun yumuşattığı toprağın kokusuna, şehidimin kokusu da karışınca ürpertim arttı iyice. Saatlerce kendime gelemedim,kilometrelerce kazılmış siperi gezerken. Settülbahir, Kanlı tabya, Mecidiye tabyası ve daha neler neler beni benden alıp götürdü Seyit onbaşının 250 okkalık topu attığı yere.. .Bir milletin var oluş destanının bilincine varmanın yolu o toprakları gezmekten geçer diye düşündüm yine . Seyit Onbaşı , Ezineli Mehmet,Mehmet Çavuş,Şefik Bey’in şahsında tüm kahramanlarımı yaşadım şu zavallı halimle.
Güneşle beraber başak başak doğdu bir devrin en yüce tarihi. Daha gün yüzü görmemiş tazeler ve onların kahraman yavuklularıdır yürek yürek çarpışan. Allah Allah diye yeri göğü inletenler o destanın bilinen isimsiz kahramanlarıdır. Bir destanın ilk sayfalarıdır 57. ve 27.Alaylar , aman Allah’ım o ne yüce terrenüm, o ne latif bir duruş. Şefik Bey ve kınalı kuzularıdır, dalga dalga düşmana devasa bir ordu gibi görünen.
Kıyılara vuran cesetler, kızıl rengi boğaz ve kurşuni bir hava. Ocean,Agamemnon ve daha niceleri geçme de boğazdan aheste aheste .Gurur,teknik ve mağruriyet’in timsalidir saçtığı top’lu ölümler.Her şey hesap dahilinde ilerlemektedir.Sağa sola ölüm kusan bu koca demir yığını gemilerle hedef çok yakındır onlara göre.Arşa yükselen şehâdet nidalarıyla...Yürüyün, durmayın vurun Allah aşkına emirleri gökyüzüne yükselen en değerli duadan daha değerliydi yüce makamda. Envai çeşit beden parçalarının her biri yere düştüklerinde gül bahçesine dönüşmekteydi o şanslı topraklarda.
Kırmızı gülleriydi o toprakları süsleyen şehidimin kanı. Su su diye inlerken, yanında bulunan arkadaşı içmeden kendisi içmeyen ve nihayetinde bu nezaket yüceliğinde ikisine de nasip olmayan o suyun ahirde ab’ı Kevser olduğunun bilincindeydi Mehmetlerim.
İngiliz’i, Fransız’ı,İtalyan’ı,Anzağ’ı tamamda ne işi var Afrika zencisinin,Hindu’nun,Arab’ın benim topraklarımda…Haçlı zihniyetine teslim,sömürülen korkak ruhlu güruh’un verilen mücadele karşısında kendine gelme zaferidir aynı zamanda bu destan.Hesapçılar bilemediler inancın işgale galip geleceğini. Göremediler, görünmeyen görünenleri. Hakk’a giden yolun, vatan toprağını korumaktan geçtiğini bilemediler her şeyi bilen işgalci zihniyet !
Mustafa Kemal’in ifadesiyle; "Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperlerin hiç biri kurtulmamacasına kamilen düşüyor. İkincidekiler onların üzerine gidiyor. Fakat ne kadar şâyân-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur göstermiyor. Sarsılmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şâyân-ı hayret ve tebrik edilecek bir misaldir.
Emin olmalısınız ki, işte bize Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur " .
Boğazlarına takılmıştı inancımın zaferi , inancımın karşısında dar boğaza girdiler bu Dar Boğazda.Yüce bir milletin yoklukta,açlıkta ve zorlukta neleri aşabileceğini kendileri yazdılar sonrasında.
Ey Türk Gençliği !
Asla unutmayın, asil kanınızın asaletini
Asla unutmayın,üzerinde yaşadığınız Vatanın kıymetini..
Asla unutmayın tüm dünyaya karşı koyan Dedelerimizin Çanakkale Ruhunu
Ne olur unutmayın,unutturmayın…