- 641 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Gecenin Saçlarını Ört Üzerime
Suya asırlardır yazı yazar sevenler, ay karanlıklara saklanır
Aşk kuyularından sular çeker yüreği yananlar, içtikçe harlanır
Su akar, sözcük kalır, aşkın gözü kördür, hep suda dalgalanır
Gecenin saçlarından dipnotlarımıza onlarca sevdanın şiiri asılır
Ellerin düşünce avuçlarıma gözlerim yüreğini avuçladı. O an rüzgâr soluğunu çekmişti anılardan. Anların düşünde bir adam gözlerine bakamıyordu, az sonranın veda korkusundan. Bir gül kopardı dalından gül ağladı, sevdası sarılmadan gün karanlığa saklandı.
Uzun bir yalnızlık davasıdır içimizde biriken. Örülü çitlere dolanır kimi içimizdeki şiirler. Mercan gülüşlerin, suskun öpüşlerin kanatır içimi. Güller açar içimde, gecenin içinde ben seninle büyürüm. Dinle desem sesimi, kentler daralır mı yüreğinde? Seni seven kollayan bir yürek olsam, kömürüm olur musun? Unuttuğun bütün kırıklıklar adına, seven yüreğimde emsalsiz bir aşk olur musun?
Kırsak dünyanın bütün demir kafeslerini seninle, açsak sevginin kitaplarını, bir solukta okusak. Karşı dursak haksızlıklara, en yakıcı şiirler olsak, okunsak. Dönüşü olmayan bir yola benimle gelir misin? Ah kim bilir, bu terk edilmiş enkaz yığınlarını kim bilebilir?
Zamanın bitirilmiş çubukları içinde kalakaldığımızı. Bu aceleyle dönen, dur durak bilmeyen insan harmanında, kim bilebilir sevgisiz yolculukların boş bir dünyadan ibaret olduğunu?
Bir çağı daha atlatırız istersek bu kelepçeli yalnızlığımızla. Hüzün tiktaklarında yaralarımızı da sararız. Biliriz ki, yalnızlık çare değil içimizdeki büyük isyanlara. İstersen, ellerinle sök sana derlediğim bütün bahçeleri. Sığdır yaşamı içine sensiz, tık en dar odalara. Sensiz gülecekse yüzüm, ölüme bile diz çökerim önünde.
Biz ki, savunduğumuz yaşam bilgisi uğruna, sırtımızı ısıtan, yüreğimizi harlayan güneşlerden nice yazlar çağırırız gönlümüze, utançsız. Utancımız yoksulluğumuzdan, yüreğimizin varsıllığından olsa da, insanca bakarız birbirimizin gözlerine dünya dönene kadar aşkla.
Bir ucu dağlarda, bir ucu masallarda kalmış sevilerimizin. Düşlerimizde ırmaklar büyürken ve ulaştıkça denizlere, birbirimizde kalır aklımız. Sen ki, imgelerimi dingin rüyalarla ve gizemli masallarla donatırken, gizlilerimde menekşeler açar. Usumun dört dörtlük yetkinliğinde acımasız karanlıklarında seninle gizlerim ruhumun en söylenmemiş sözcüklerini.
Seni düşündükçe yıldız tepelerinde elimdeki yalnızlığı dudaklarıma sürüyorum. Yüreğimin üşümüşlüğünü aya anlatıp gönlümün sarhoşluğuyla avunuyorum. Ayaklarımın altında kalan bu koca şehirde bir tanem, sensizliğin ismini koyamıyorum. Seni düşünüyorum yine gül yüreklim, gözlerindeki gülüşlerin büyüsüyle yaşamaya çalışıyorum.
Büyülü bir suskunluk konserinde, önce yüreklerimizin kuyularından çelik sular içtik. Gürül gürül ırmak boylarında ilahi bir aşkın şiirli koylarından el ele geçtik. Düşlerimizin yırtık çığlıklarıyla toprağa taşlar düşürdük. Sararmış yaprakların üzerinde dans ederek hüzünlerin matrak müziğiyle biz birbirimizi sevdik.
Kıyasladıkça yaşanmışlıkları hayatın patikalarından düze iniş yorar bedenini. Kelimelerin yürekten döküldüğü sevda şelalelerinde kutsanmayı hak etmişse yürek önce avuçlarındaki suda izlemeli yansımayı. Billur düşler köpüğüyle harlanan gönüllerin iç hesaplaşmaları bir gün yine kendine döner ve özlem bendini yıkar geçer. Hikâyen senin olmalı anlayacağın, anlatacak biri değil, anlayacak birileri olmalı.
Dünün en koyu huzmelerinden sızan anıların yorumlarına direncimizi yüklemezsek bugünü yaşamak ülkümüzü yitiririz. Oysa yine de yeni karelere yüklemeliyiz yürek yangınlarımızı, yarınların mutlu gülücüklerini zomlayarak. Kapı sürgülerimizin ardında titreyen yüreğimiz varsıl korkularla beslendikçe gül yüreklim, kendi sesimiz olmayı başarırız ve yaşam tuşlarından şiirce dökülerek hayatı cesur ve onurlu adımlarız.
Selahattin Yetgin