Hece ve Serbest Arasındaki Çatışma
Hece/serbest ayrımı elbette ki yoktur. Ancak diğer taraftan kişisel olarak ben, hece biçeminin, çok yerleşik kalıplar hariç, yapay kurgulara gebe olduğunu düşündüğümden, çoğu şiirin serbestteki kadar etki bırakmadığını, yani şair sayısınca iyi hece şiiri bulunmadığını algılarım hep.
Hece/serbest kavgası, çoğu kez biçem tartışması olarak gözükse de, bazen sanki eskici/yenici gibi algılanır olsa gerek ki; birinin sürekli olarak üvey evlât davranışı görmesini toplumsal nedenlere bağlamak, daima kolay bir yol olmuştur. ’Hece’nin, geleneklere bağlıların / politik olmayan anlamda muhafazakârların tarzına yamandığını, ‘serbest’inse neredeyse imparatorluğun geleneklerine karşı çıkan biçemleri savunan evrilgen / devingen / daha doğrusu sanatsal devrime inananların cephesine dönüştürülmesini gözlerim hep.
Ya ‘hece’, sadece ‘serbest’in neredeyse geometrik simetriği dâhil manzum biçimi ise?
Gerçekte durum nedir? aslen sanatın ifade şekilleri olan biçemler; hangi yöntemi denediklerinde daha çok etkin olurlar toplumun gelişmesinde, hangisi daha çok ışık saçar? Tam tersine sanatta değil de, toplumda bir evrilgen/ devingen / daha doğrusu bilinç devrimine yarayan biçem ne olmalıdır? Toplum, sanatta dalaşanların kendi üretkenliklerini sıfıra indirenlerin ceremesini çekmeye zorunlu mudur? Yoksa sanatçılar, kendi aralarındaki savaşı bırakıp, toplum için savaşmaya ne zaman başlayacaklar? Hedefi şaşıranlarınsa, toplumu aydınlatmayı bırakın; toplumun gerisinden gelmeye alışmaları, sanat kürsülerini işgâl etmeden daha yararlı etkinliklere girişmeleri, yahut fikir arenasından uzaklaşmaları elzemdir.
Toplum, kendine katkı sağlayan olaya /çabaya ‘sanat’ diyecektir; yani kendi yaralarını tanımlayan, çözüm için devingen yapıyı ortaya koyan; durağanlığın, geride kalmak olduğunun bilincine varan ışığı sevecektir. Yani içindeki yöntemin, biçemin, görsel / işitsel (resim, yazı, canlandırma, dinleti, …) oluşuna bakmaksızın, çağdan çağa atlamak eğiliminde olacaktır. Bu açıdan ‘hece’, ses ahengini dize sonunda veren, eşit sayıdaki hece sayısı ile nefesi kontrol eden bir yapıdan öte şiir sanatına getirdiği katkı; biçimsel kaygılardan ırak bir ‘serbest’in, içinde ses ve anlam akışına özen gösterilerek yapılan kurgularından daha fazla bir içerik veya iletiyi barındırır mı?
Sanatın kalıplara dayandırılması ilkesinin, toplum için yapılan aydınlatıcı etkinliklerin verimini düşürmesi de beklenmelidir; çünkü kalıplar, verilecek iletinin topluma erişme hızını azaltabilir, sanatçı ve okuru yoran yükler içerebilir. Bu bakımdan, kalıp içeren veya biçimsel sınırı bulunmayan tarzların, çıktılarının topluma yansıyabilmesi, asıl ölçüt olmalıdır; biçemden bağımsız iletiler verilmelidir, ışık için bir kalıp öngörülmesi yerine, ışığın kolayca içinden geçebileceği sanat süzgeçleri yaratılmalıdır.
Bu yönden ‘hece’; okuyanın, nefesini de denetlediği; dize sonlarında soluk alabildiği bir okuma akıcılığı bulunan; uyakların sonda yer almasıyla da şiirsel olduğu kanıtlanmış bir tarz gibidir. Benzer etkiler ‘serbest’ içinde de yer alır; ses uyumu ile birlikte, yaşayan dilin gerektirdiği, yapaylıktan uzak kurgular, bir solukta okunabilen ve hece sayısı çok farklı birbirinden olan dizeler üretir. Yani her iki tarz da, mesajını akıcı, okunası, dimağda ses bırakıcı, derinlik etkisi yüklü kurgularla toplumun karşısına çıkar; ancak hangisinde daha çok iletiye odaklanmak ve daha az kalıp çabasına girmek çabası varsa, belki de aralarındaki tarz yarışını onun (topluma verimli olanın) kazanacağı ileri sürülebilir.
Şiir WEB sitelerinde editörler grubunda bıraktığı ve editör sayısı kadar farklı etki dereceleri dikkate alındığında, her birinden birer oy alması durumunda, iki oy ile seçilen de olabilir, ancak bunun anlamı, birinin diğerinden daha iyi olduğuna değil, yaklaşık aynı değerlerde olduğuna işarettir. Çoğu kez serbest şiir sayfası yoğun olur, okurlar da serbestin sayfasının reytingini / tıklanmasını artırırlar; belki de bu durum, genel bir tercihin sonucu olarak değerlendirilebilir.
Sanat adına kişilerin doğru yönlendirilmesi için, sanatın güme gitmemesi için özel bir çaba göstermenin zorunlu olduğu benimsendiğinden; bu bağlamda tarzların, topluma hizmet etmesi koşuluyla öncelik sırası almasının gereksizliği vurgulanmalıdır. Eğer kalıplarla sanat yapılması da aydınların topluma ulaşmalarında bazı kısıtlamalara yol açıyorsa, kalıplar da gözden geçirilmelidir; zaten hiçbir kalıp, toplumun ciddî kaygılarının önüne geçecek kadar değerli olamaz! Toplum, kültürünü işlettiği yaşayan diline en uygun olanını tarzların içinden seçer ve diğerini de ayıklar.
Bu çatışma arasında kalarak, kalıp sorununa çözüm getirmek, sanatı toplumun hizmetine sunmak, tüm şairlerin ortak düşüncesi olmalıdır. Kişisel bir tercih olarak şiir alışkanlığının getirdiği kolay kalıpları uygulamaksa, sanatın genel erişim hızını aşırı etkileyen bir seçim olmayabilir. Diğer taraftan, şiiri sadece bir kalıbın ürünü olarak görmekse; sanatın zincire bağlı kalmasına yol açabilir; özgür ifade biçemlerine üretkenliğine gölge düşürebilir, kişisel kavgaların toplumu hırpalaması sonucunu doğurabilir.
Sanatta kavga, yahut sanatla sunumda ikilik sorununun çözülmesi; tartıştığımız konunun varmak istediği sonuç da, bu idi aslında. bir yandan kavga görüyoruz, öte yanda da topluma hizmet edebilen türlerin kendi alanında başarılı sonuçlar verebileceğini.. belki kavga, biraz daha kişiselleşen tarz birikimlerinden kaynaklanmakta olabilir. ama bu çatışma, asla birinin diğerini perdelediği, gölgelediği, baskın çıktığı anlamına gelmemeli; başka kulvarlarda üreteni de kuralcı yapısı içine mahpus etmemelidir.
Öte yandan ’serbest’, zaten doğası gereği, herhangi bir biçim kaygısı taşımadan, tüm dize boyutlarını kapsayacak şekilde geniş bir geometri sunar şaire. pozitif ayrımcılığı da göz önüne alırsak, hecenin getirdiği klasik biçimin, bir şiiri kotarmak için yeter kıstaslar olduğunu da ileri sürenler olabilirdi. ’hece’, öbekler arası uyumdan bağımsız, öbek içi sondaki kafiyelerle ürün vermenin, doğal konuşma dizgesini gereksiz bırakacağından hareketle, çoğu defa tam tersine kolay görülen bir tarz olabilirdi.
Aslında şu dikkat çekici önermeyi çoğumuz gözlemişizdir: "hece şiiri yazmak, daha yetkin bir beceri ister". eğer burada gerçekten de amacımız, kimsenin yapamadığı bir işi mahir ellerimizle gerçekleştirmekse, bu kez doğru taşı kırıyoruz demektir. Çünkü ’hece’, gerçekten de kalıpların ustaca kullanıldığı, geometrik/simetrik yazı görselliğinin sergilendiği ve ancak bir sözcük cambazının başarabileceği üst düzey işlerden olmaya doğru gidecektir. Bu açıdan bakıldığında ’hece’; geçmişin aruz ariflerine benzer ve elit tarzın ürünü olmaya aday gözükür. Ayrıca ‘hece’; mahir kalemler gerektirdiği için çoğu yazarın başaramadığı bir tarzdır. Ancak bu, tarzın birini seçmek zorunda kalmak, yahut dışlamak anlamına gelmemektedir. O nedenle tarzın birini kolay, diğerini zor olduğu için ekşi/tatlı gibi sınıflandırıp, sümen altı etmek mümkün değildir. Tarzlar, ehil olanlarca icra edildiklerinden, diğerlerinin hem anlamak, hem de üretmek için kendilerine uzak bildikleri, yahut sadece okuyabildikleri biçemler olarak kalırlar. Yani tarzı ile değil, içeriğin topluma mesajı ile ilgili değerlendirmeler yapmak gerekiyor aslında.. Tarzı da, başarabilene bırakmak...
Diğer taraftan her ikisinin de toplumun sanat dillerinden birer kardeş lehçeler olarak görülüşü; asıl amacın, ses veren ağızları değil, seslerin barındırdığı iletileri sağmak olduğunu duyumsatır dimağımıza. Bu anlamda sanat, her biri diğerinden üstün görülemeyen birçok araca sahip olmuş demektir. Yani çatışan sanat hasımları değil, toplumu farklı kulvarlarda bilinçlendiren sanat hısımları olmalı; onu icra edenlerin de sanat becerilerini değil, sanatsal verimlerini öne çıkarmaları beklenmelidir.
Artıları, eksileri olan birçok alt süreç, belki de sanatın verimliliği üzerine türlü hipotezler; imbiğinden damlatacağı pek çok şeye sahip bir eylemsellik, belki de devinimin ta kendisi. Döngünün karşısında durmak mı; belki de toplumun kendi kurgusudur sanat, bir organıdır; mahir ellerde yücelerek yine kendini aydınlattığı kaçınılmaz olgusudur…
Selamla.
YORUMLAR
merhaba,
makalemin altına gelen yorumlara yanıt olarak doğan ancak, içerik olarak makalenin tamamlayıcısı olan ek düşüncelerimi; okur dostlarımın değindiği diğer bakış açılarını da ele alarak, ana yazının bir parçasına dönüştürmek gerekiyordu.
belirtilen bir nokta dikkat çekici: "hece şiiri yazmak, daha yetkin bir beceri ister". eğer burada gerçekten de amacımız, kimsenin yapamadığı bir işi mahir ellerimizle gerçekleştirmekse, bu kez doğru taşı kırıyoruz demektir. çünkü 'hece', gerçekten de kalıpların ustaca kullanıldığı, geometrik/simetrik yazı görselliğinin sergilendiği ve ancak bir sözcük cambazının başarabileceği üst düzey işlerden olmaya doğru gidecektir. bu açıdan bakıldığında 'hece'; geçmişin aruz ariflerine benzer ve elit tarzın ürünü olmaya aday gözükür.
diğer taraftan her ikisinin de toplumun sanat dillerinden birer kardeş lehçeler olarak görülüşü; asıl amacın, ses veren ağızları değil, seslerin barındırdığı iletileri sağmak olduğunu duyumsatır dimağımıza. bu anlamda sanat, her biri diğerinden üstün görülemeyen birçok araca sahip olmuş demektir. yani çatışan sanat hasımları değil, toplumu farklı kulvarlarda bilinçlendiren sanat hısımları olmalı; onu icra edenlerin de sanat becerilerini değil, sanatsal verimlerini öne çıkarmaları beklenmelidir.
selamla.
Yazının girişindeki cümlelere tamamen katılıyorum. Serbes ve hece... Ne olursa olsun, yazanın duygularıdır, kalemden çıkanlar.
Ama benim görüşüme göre, hece şiiri yazmak, serbes şiir yazmaktan daha zordur.
Bu yüzdendir ki, Kalıplaşmış cümlelerden uzak kalarak üretmek, her şairim diyenin yapabileceği bir tarz değildir.
Bir bütün olarak şiir, şairin o konuyla ilgili duygularını aktarmasıdır. Hece ya da serbes, hepsi bizim şiirlerimizdir.
Kaleminize sağlık. Saygıyla...
merhaba,
evet, makalemizde tartıştığımız konunun varmak istediği sonuç da, bu idi.
bir yandan kavga görüyoruz, öte yanda da topluma hizmet edebilen türlerin kendi alanında başarılı sonuçlar verebileceğini..
belki kavga, biraz daha kişiselleşen tarz birikimlerinden kaynaklanmakta olabilir. ama bu çatışma, asla birinin diğerini perdelediği, gölgelediği, baskın çıktığı anlamına gelmemeli; başka kulvarlarda üreteni de kuralcı yapısı içine mahpus etmemelidir.
öte yandan 'serbest', zaten doğası gereği, herhangi bir biçim kaygısı taşımadan, tüm dize boyutlarını kapsayacak şekilde geniş bir geometri sunar şaire. pozitif ayrımcılığı da göz önüne alırsak, hecenin getirdiği klasik biçimin, bir şiiri kotarmak için yeter kıstaslar olduğunu da ileri sürenler olabilirdi. 'hece', öbekler arası uyumdan bağımsız, öbek içi sondaki kafiyelerle ürün vermenin, doğal konuşma dizgesini gereksiz bırakacağından hareketle, çoğu defa tam tersine kolay görülen bir tarz olabilirdi.
selamla.
Bana göre şiir olayları, hayalleri,çevreyi v.b. dile gelenleri veya kaleme gelenleri diyelim hoş bir tınıyla sunmaktır.Bu serbestlede olur heceylede.Sadece konu anlatmak olsa bunu düz yazıylada yapabiliriz değl mi? İster serbest, ister hece güzel şiirlerde buluşmak dileğiyle...