- 1418 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İÇME SULARIMIZ
Su; insanlar, hayvanlar ve bitkiler için çok önemli, hayati bir maddedir. Vücudumuzun yarıdan fazlası su’dur. Su ihtiyacımızı karşılamak için günde en az iki litre kadar su içmeliyiz.
İçme ve kullanma sularımızı yer altı ve yer üstü sularından karşılarız. İyi bir içme suyu renksiz, kokusuz, temiz ve mikropsuz olmalı, kireç oranı çok yüksek olmamalıdır. Çok kireçli sularda sabun köpürmez.
Suyu Kirleten Faktörler: İnsan, İnsan ve hayvan atıkları, çöplükler, Deterjanlar, plastikler, Cıva, D.D.T. Ve çeşitli tarım ilaçları, tarımda kullanılan gübreler ve ilaçlar, benzin, Fabrika atık ve artıkları,konut ısıtılmasında kullanılan yakıt ve yangınlarla oluşan duman kirliliği sebebiyle asit yağmurları, gemilerin kullandığı yakıtlarla ve diğer bir çok etkilerle denizlerin kirlenmesi.
Suyu kirleten maddelerin başında insan atıkları gelir. Lağım suları, kanalizasyon sistemi olmayan yerleşim alanlarında içme ve kullanma sularına karışırsa su kirlenir. Arıtma tesisi olmayan fabrika türü yerler de kirleticilerin başında gelir. Yerleşim yerlerinin çöplüğü olarak kullanılan yerlerden dolayı da içme suları kirlenmektedir.
Ülkemizde bir günde üretilen çöp miktarı yaklaşık 50-60 bin ton.
Bir şehir çöp depolarında neler bulunur: Çöplerin içerisinde, tehlikeli atıklar sınıfına giren; nikel ve kadmiyumdan yapılmış piller, kimyasal ilaçlar ve şişeleri, boya ve boya üretim atıkları, elektrik ya da pille çalışan her türlü eşya, mobilya ve ayakkabı cilası, alüminyum içeren atıklar, klor, anilin gibi kumaş boyaları, klor, siyanürlü atıklar. Asbest, cıva gibi ağır metal atıkları, ev ve işyerlerinde kullanılan yanıcı veya yakıcı pas ve kireç sökücü gibi asitli maddeler içeren temizlik ürünleri veya benzeri kimyasal maddeler, hastanelerde veya fabrikalardan atık madde olarak çıkan radyoaktif maddeler, hasta insanlardan hastalık yapıcı mikroorganizmaların bulaşmış olduğu tıbbi atıklar, hastane ve sağlık merkezlerinin tehlikeli tıbbi atıkları, savaş artıkları ve havai fişek gibi patlayıcı madde artıkları, zehirli gazlar içeren parfüm ve böcek öldürücü benzeri atıklar.
Bunların yanında naylon ve plastik ürünler, çürümüş gıdalar, paslanmış madenler, çocuk ve hasta bezleri, orkitler, insan ve hayvanlar ve bitkilerde da kullanılan ilaçlar.
Bu örnekler daha da artırılabilir. Kısaca insanoğlunun kullandığı her şeyi bir şehrin çöplüğünde bulmak mümkündür.
Suyu kirleten kimyasal maddelerin bazısı doğada kendiliğinden bulunduğu gibi, büyük çoğunluğunu insanlar üretmekte ve bilinçsizce ve sorumsuzca havaya, toprağa ve suya bırakmaktadır.
Suları kirletici madde olarak en az 80 çeşit madde belirlenmişdir, her kirletici de vücuda alındığı zaman farklı şekilde etkiler. Bazısı vücudun hemen tepki vermesine sebep olurken bazısı da geri dönüşü olmayan hasarlara yol açıp etkisi yıllar sonrasında görülebiliyor. Bu kirleticilerden en çabuk etki edeni hastalık yapıcı minik canlılar (mikroorganizmalar) olmasına rağmen Bağışıklık Sistemi güçlü olan vücut bu mikroplarla baş edebilir.
İçme suyunda kronik etki yapabilecek kirleticiler Tarımda kullanılan pestisit denilen kimyasal bitki, sinek- böcek ve küf öldürücüler, radyum gibi radyo-nüklitler, ya da nikel, krom, arsenik gibi minerallerdir. Kronik etkililer kansere, karaciğere, akciğer hastalıklarına, böbrek sorunlarına ya da kısırlığa ve üreme zorluklarına sebep olurlar.
İnsan sağlığına ciddi zararlar verebileceği belirlenmiş bazı kirleticilerin zararları öncelikle büyüme döneminde olmaları sebebiyle çocuklara daha etkili olmaktadır. Küçük çocuklar özellikle demir ve nitrat gibi kirleticilerden gelen etkilere daha açıktır. Demirin fazlası vücuttaki çoğu organ için zararlı olsa da özellikle beyin ve yüzeydeki sinirlerde önemli hasarlar bırakıyor. Çocuklarda demir yüklemesi etkisini IQ düzeyinde düşme, öğrenme sorunları, büyümede yavaşlama, hiper aktiflik , anti sosyallik ve duyma bozuklukları olarak gösteriyor. Yetişkinlerde ise kas ve eklem ağrıları, sindirim bozuklukları, hafıza ve konsantrasyon sorunları, yüksek tansiyon ve baş ağrısı gibi etkiler gözleniyor.
Organik ve inorganik arsenik doğada bulunan bir elementtir. İnorganik arsenik diğerine göre daha zararlı olup yeraltı ve yerüstü sularında bulunabilir, erken dönemde çabuk etki etmese de sürekli vücuda alındığında deri, akciğer, idrar torbası, böbrek kanserine sebep oluyor, çeşitli cilt hastalıklarına neden oluyor.
Sularımızın ve çevrenin kirlenmemesi için, vatandaşlar olarak kendi sağlığımız, diğer canlıların sağlığı için, güzel yaşanılabilir bir dünya için; kimyasal madde içermeyen, doğal maddelerden oluşmuş, çevreye zarar vermeyen ürünlerden kullanmaya özen göstermeliyiz. Bunun yanında;
Yerleşim yerlerinin evsel veya tehlikeli atıklarının bertaraf edilmesi ya da imhasında Çevre Bakanlığının “Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği”nin yerel yönetimlerce uygulanması gerekmektedir.
Sağlıklı ve güzel günler temennilerimle esen kalınız.
Birsen ERKAN