- 758 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Senra ve şehir!
Çekilir karlı dağlar gibi dizili bulutlar.
Dağların eteklerine dayanır sevda( aydınlık)
Bilen, duyan var mıdır seni?
Soğuk gecelerin, ışıksız günlerin günahı Senra…
Tanrı seni ne güzel yaratmış
sensiz doğmaz hiçbir gün!
Sensiz karlı, buzuldur şehir…
Hangi karanlıktır ki sana dayanan,
sislerle barikatlar kuran?
Derin gözlerine vurulmuş bu dünya
adım adım, tane tane her şeyindedir hayat!
Aşığındır güller, sular ve doğa
biliyor musun sensiz gecedir Senra!
Ey gözlerimi aydın eden bahar
Yaşadığın yerde karanlık zaman var mıdır?
Tanrılar bugün bir kez daha çıldırmış galiba! Yağmura inat toprak yağıyor göklerden. Şehir istilaya uğramış gibi her taraf toz toprak içinde. Rüzgâr bile topraktan yana çöl gibi, çöl havasında esiyor…
Şehir masunca boyun eğiyor yağmurlar gibi yağan toprağa. Çiçekler bile bugün öksürüyor, gündüz iken gece oluyor gibi. Her yer rengini topraktan aldığı sarımsı renge bürünmüş, sular bile bir tuhaf akıyor, kuşlar salaklaşmış gibi sağa sola çarpıyorlar…
Sanki kıyamet kopacak gibi doğa, şehir ve insanlar istilaya maruz! Rüzgâr şehir etrafında zikzaklar çizip, yakılmış bir köy misali hastalık yağdırıyor! Sarı çiçekler ( güneş ) bir türlü açmıyor aksine kendini rüzgâra teslim ediyor…
Tanrı yasak koymuş Senra"ya gözleri bulutlardan ( toz dumanından ) görünmüyor!
Nefes alırken bugün toprağı ciğerlerime çekiyorum katil sigara gibi!
Sen şehrin çiçeği( güneş) hani bize aydınlığı verdiğin kirpiklerin? Nerede kaldı huzur veren gözlerin, nerede ışığınla toprağa döktüğün gözyaşların( yağmurun)? Ben ve şehir sana hasret…
Yabancısın sen gözyaşlarına, acı çekmeye ve sınırsız hasrete!!
Bir yemin etmişliğin, kalpsiz bir acının çektirdiği günlerdir gözlerimizle ve yüreğimizle büyüttüğümüz! Şehre güneş, bana aydınlıkla gelen adı "sen". Sen ve güneşin tanrısı, tanrıçası sen_ra!!
Manahos"un durgun sularıyla sürüklenen, ışıltısıyla bir zıpkın gibi bedenime saplanmış, bedenimde yaralar açan Senra… Bu şehir sana yenik, yüreğimdeki nüfusu belirsiz kent gibi!
Yalnız bıraktığın her şey yok olup, boğuluyor görmüyor musun?
Beni sessizliğinle boğan ışığın, şehri de mi boğacak Senra?
Küçüktür şehrim bedenim gibi! Belki uzak, belki fakir ama tarihsiz, zamansız ve sonsuz sevgiyle sana tapıyor Senra…
Kır şehrimin toz toprak dağlarını; ulaş bana, ona… Sanadır yukarıya bakan, gökleri adres bilen gözler ve yürekler… Sanadır özenle açacak nergisler, güller ve ağlamaktan gözyaşlarından saklanan ters laleler…
Ölüyoruz sen hala uzak mısın Senra?
(Geçtiğimiz gün çöl rüzgârının içinde kalan şehrin nefessizliğini gördük. Nefes alamıyordu şehir çünkü güneş bir türlü doğmuyordu. Rüzgâr farklı esiyor, sanki sol yanından kalkmış gibiydi. Kısa bir süre yaşansa bile bu çile, gerçekten güneşe özlem duydu bu şehir ve hala hasretler içinde!
Bu karanlık sisler içindeki günü kendime benzettim. Aydınlığıma, güneşim ve hayat ışığıma. Şehri bu halde görünce yüreğimde saklı ışığa olan hasretim gözlerimde canlandı. Adını "Senra" koyduğum!
Kent ve kentin içindeki canlılar güneşi hasretle bekliyor ben ise yüreğimdeki tanrıçamı… Şehir beni oynuyor gibiydi bu kısa filimde! O güneşi ben ise her an Senra"yı bekliyorum başrollerde…)
29.04.2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.