- 707 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
PERONDA AYAK SESLERİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
PERONDA AYAK SESLERİ
Haber başlıklarına şöyle bir göz atması yetmişti. Kararıverdi adamın içi.
“Tutukluluk süreleri cezaya dönüştü.”
Tam elini uzatıyordu ki bir başka el alıverdi gazeteyi. İnce, zarif bir el… Döndü. Işıltılı bir yüzle karşı karşıya kaldı. Tanır gibi oldu yirmili yaşlarda, uzun sarı saçlı, ince yapılı, yeşil mantolu kızı. Oysa onu ilk kez görüyordu. Güldü. Beceriksizce güldü. Hafifçe yana çekildi.
“Buyurun…” dedi.
Titrekti sesi.
“Kusura bakmayın, trenim kalkacak da,” dedi kız; kasaya yöneldi. Bir ara, parayı verirken, esmer tenli, biçimli yüzlü adama baktı.
Adam, gazetelerin önünde öylece duruyordu. Etkilenmişti. Böylesi durumlarda bir çeşit soylulukla kaçırdığı bakışlarını bu kez denetleyemiyordu. Hatta bir an, çok kısa bir an, konuştu, bir şeyler söyledi bakışları.
Yanından geçerken,
“Teşekkür ederim,” dedi kız, gülümsedi.
Adam,
“Rica ederim,” derken, kız, yumuşak adımlarla çoktan kapıya varmıştı.
Adımlar!
Birden irkildi adam.
“Bu sesleri tanıyorum ben!” dedi. “Aynı ayak sesleri… O bildik adımlar…”
Hep içinde duyardı bu sesleri.
İçinin derinliklerinde yürürdü adımlar sanki.
Hafifçe basardılar. İncitmekten korkan, ağırlığını duyurmayan, buna karşın, belki de asıl bu yüzden, belirgin bir duyarlılığı yansıtan bir ses vardı bu adımlarda. Yadsıması, ilgisiz kalması mümkün değildi. Binlerce adım arasından seçebilirdi bile.
İlle de geceleri ve çıplak gelirdi adımlar.
Ve tüy gibi yumuşak.
Yatağında yalnızlık büyütürken,
“Buralarda geziniyor, yakınımda…” derdi, öyle olsun isterdi. “Bir gün karşılaşacağız ve ben buna hazırlıklı olacağım. Hoyrat, aceleci adımlarla gelen düş kırıklıkları yaşamak istemiyorum artık. Duruldum; beklemeyi, kaderi zorlamamayı öğrendim. Bir gün, hiç umulmadık bir anda…”
Birden elindeki gazeteyi bıraktı.
“O gün, bugündür,” dedi. Yüzü aydınlandı. “Ya da… ya da yoktur öyle bir gün!”
Hızla kapıya yöneldi.
Gözleri peronları taradı.
Göremedi, bulamadı kızı. İstasyon kalabalıktı.
Gözlerini yumdu. Sıkı sıkı yumdu.
Ayak seslerini işte yeniden duyuyordu. Sese doğru yürüdü. Geniş adımlarla yürüdü. Oraya buraya çarptı; koşuşan, mendil sallayan, kucaklaşan insanlara çarptı, yürüdü.
Ayak sesleri kesildi sonunda.
“Şimdi oturuyor olmalı,” dedi, gözlerini açtı.
Genç kız karşısındaydı.
Hemen önündeki trende, pencere kenarına oturmuş, sevgi uyandıran gözlerle dışarıya, kendisine bakıyordu.
İçi ısındı.
“Ancak o böyle bakabilir,” dedi, coşkuyla. “Bu, o!”
Cama yaklaştı.
Kız, pencereyi açıp,
“Gazetenizi almamışsınız,” dedi, yine aynı gülümsemeyle.
Adam gözlerini kızdan ayıramıyordu.
“Sizinkini okurum,” derken mutluluktan uçtu. Tanrım, bu kız hep gülmeli!
“Korkarım bu gerçekleşemeyecek,” diye yanıtladı kız. “Trenim kalkıyor.”
Trenin hareket etmekte olduğunu işte o zaman gördü adam. Nasıl da duymamıştı lokomotifin havayı yırtan düdük sesini!
“Bu trenin bir dönüşü olmalı, mutlak olmalı!” diye haykırdı. Artık koşuyordu da.
“Nerede? Ne zaman?”
Kız bir şey söyledi.
Tren hızlandı.
Kız duyuramadı sesini.
Tren uzaklaştı.
Adam, bir süre, uzun bir süre, zamansızlığı yaşadı.
Günlerce istasyona gelip kızın dönüşünü bekledi.
Yanılmadı.
Bir gün kızla birlikte döndü tren.
Yaklaştıklarında,
“Geleceğinizi biliyordum. Kolay olmadı bugüne ulaşmak. Niçin geciktiniz?” diye sordu adam, örtülü bir sitemle.
“Hemen gelemezdim,” diye açıkladı kız. “İnsanları tanıştıran, yaklaştıran hep bir neden olur. O nedeni anlamak için bekledim.”
“Ben de…” diyebildi adam. “Ben de bekledim.”
“İnanın gelmeyi çok istedim,” diye devam etti kız. Yutkundu. “Bakın gazeteyi de yanımda getirdim. Zaten okuyamamıştım. Bakışlarınızı beraberimde götürmüşüm meğer. Her açışımda sayfalarında gezindiniz.”
Adam, hafif fakat kararlı bir sesle,
“Birlikte gezinelim,” dedi, elini uzattı.
“Birlikte…” diye karşıladı kız; kendini uzatılan ele güvenle bıraktı.
İstasyonu terk ederlerken adımlarının sesleri kentin gürültüsüne karıştı. Ancak bu, birbirlerinin yürek çarpıntılarını duymalarına engel değildi.
Sonraları da olmadı, hiç olmadı.
YORUMLAR
"Alnımın yazısısın" dedikleri bu olsa gerek... Evet bazen yıllarca gelecek o sevgiliyi bekler dururuz ve hiç ummadığımız bir anda karşımızdadır. Çünkü o bizim kaderimizdir...
Akıcı bir üslup, bir solukta okutturdu kendini. Bu arada, aramıza hoş geldiniz.
Kaleminiz daim olsun. Sevgi ve saygıyla...
Hoş geldiniz. Güzel bir yazıyla iyi bir başlangıç yaptınız. Akıcı ve samimi bir diliniz var. İnsanı sıkmayan, hep bildiğimiz olayı dahi farklı bir üslupla okura sunan başarılı bir öykü...
"Oysa onu ilk görüyordu." Cümlesindeki " ilk" kelimesinin arkadaşı olan "defa" unutulduğu için size küsecek...
Kutluyorum. Ve daha nice başarılar diliyorum.
aynur engindeniz tarafından 3/14/2011 9:58:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sizi kutluyorum... Güne gelmeseydi böyle güzel bir öyküyü kaçırmış olacaktım.
Sonu acılı biten öyküleri okuyunca genelde üzülüyorum, kızıyorum. Ama; Keşke,
Tren uzaklaştı. deyip bitirseydiniz...
Biz okuyanların yürekleri yansaydı...
Ama sizin yüreğiniz el vermedi tabii.. Buluşturdunuz onları...
Böylede çok güzel ...
Tebriklerimle....