AH,BU HAYAT ÇEKİLMEZ!
[AH! BU HAYAT ÇEKİLMEZ
KİŞİLER : SABAHAT, KAZIM
DEKOR : BİR EVİN İÇ GÖRÜNÜŞÜ
1.SAHNE
(Sabahat hanım sahneye gergin bir vaziyette girer. Sinirli bir şekilde elindeki çantayı bir kenara fırlatıp kendini koltuğa gömüverir hemencecik .Kocası Kazım bir köşede esas duruştadır.)
SABAHAT : Şu ayaklarımı biraz oğsana!
( Kazım itaatkar denileni yapar.)
KAZIM : Nasıl geçti günün hayatım?
SABAHAT :Kes traşı! Zaten kafama zonk zonk ağrılar giriyor!Aleme gıcığım zaten. Bir de sana hesap mı vereceğiz yani?
Ne yemeği yaptın?”
KAZIM : ( Gayet sakin ) Pırasa.
SABAHAT : ( Küllüğü yere fırlatır.Kazım susar )Ulen beni öldürmeye kastın mı var? Hayatta yemem.
KAZIM : Hayatım bol vitaminli. İçersinde bol havuç. Üstelik limonlu…
SABAHAT : Kes!( köşe yastığını fırlatır) Pırasanın içersinde neler olduğunu sana soran olmadı tamam mı?
KAZIM : İyi de hayatım neredeyse beş aydır yemekleri ben yapıyorum.
SABAHAT : ( Kazım’ın kulağını çeker) Ee! Ne olmuş yani sen yapıyorsan? Birde yapmıyacak mısın yani? Ulen biz çalışıp didinelim bir de eve gelip senin mızmızmızını dinleyelim? Var mı öyle üç kuruşa beş köfte?
KAZIM : Yok aşkım.Yanlış anladın beni.
SABAHAT : İşine gelmiyorsa ananın evine çeker gidersin.
KAZIM : ( Sabahat’ın ayaklarına kapanır) Haşa. Öyle demek istemedim.Yanlış anladın beni yavru kuşum.
SABAHAT :Yok yok! Yanlış anlaması manlaması yok.Ben işteyken sen doğru kahveye .O soytarı arkadaşkarınla pişpirik oynarken sana oyun arasında akıl veren çok olur ama para veren asla.
KAZIM : Doğru söylüyorsun karıcığım.”
SABAHAT : ( Kazım’ın diline asılır)Yok birde yanlış söylüyorsun de dilini koparayım.
KAZIM :(Sabahat’in ayaklarını ovmaktan vazgeçer)Ay! Ne yapıyorsun? Dilimi loparacaksın hayatım. Dur! allah aşkına dur.
SABAHAT: Kopsun da bir daha arkamdan konuşma emi?Seni körolasıca.
(Dilini karısının elinden zor kurtaran Kazım, kendini yatağa atar. Karısı da arkasından. Kazım’ ın orasını burasını mıncıklar:Siniri geçmiştir.)
KAZIM : ( Yapmacıklı)Git ya istemiyorum…Şefe kızdın yine değil mi yine?
SABAHAT : Yok. Bugün memur emeklilerinin farkları vardı. Hele o yaşlı bunaklar yok mu?”
(Kazım karısının yumuşadığını anlar ve sokulur.İlgili )
KAZIM : Öle deme kız ilerde bizlerde onlar gibi olacaz.Ee!
SABAHAT : E’ si sabahın köründe bankanın önünde kuyrukta beklediklerine inan ben bile acırken…
KAZIM : Sana ne beklesinler.”
SABAHAT :Yahu ne salak şeysin sende! Bankamatik denen şey var artık.”
KAZIM: Hayatım.Daha önca de konuştuk bunları. Onlar ne anlar şifreden filan.
SABAHAT : Yahu çocuğuna versin vekaleti. O çeksin parayı .
KAZIM: Sorun orada ya hayatım. Güven yok. Eskiden öylemiyfi ya?
SABAHAT: Evet ,herşey değişti.Gelenek görenek kalktı.Saygı hak getire. Baksana sen evde otururken ben çalışıyorum.
KAZIM: Bunda benim suçum yok ki hayatım. Bunu defalarca konuşmuştuk ya?
SABAHAT: Önceden iyi kötü çalışıyordun. Sendika diye tutturmasaydın. Kesseydin sesini.Otursaydın kıçının üstüne bunlar başımıza gelmezdi hiç olmazsa.”
(Kazım sinirlenir bu kez. Bir sigara yakar eşinin lafını bitirmesine fırsat vermez )
KAZIM: Sonra da hiçbir sosyal güvencemiz olmadan istedikleri an kapı dışarı..
SABAHAT: Böyle kapı dışarı olmadın mı sanki?”
KAZIM: Sıkıldım…Burama geldi artık…. İnan birgün sen işteyken intihar edeceğim.
SABAHAT: Deli… Sus! Bir daha ağzından duymayayım öyle şey. Hem sen benim öyle söylendiğime bakma. Malum iş stresi.
KAZIM:Böyle nereye kadar gideceK? Senin avucuna bakmak çok mu hoşuma gidiyor sanıyorsun?
SABAHAT:(Sarılır)Gideceği yere kadar.
KAZIM: Sorun da bu ya… gitmiyor ”
SABAHAT: Gittiği yere kadar dedim ya. Dert etme. Bir biz miyiz bu sıkıntıları çeken? Gazeteye göz attın mı?
KAZIM:Attım. Hep aynı şeyler. Pazarlamacı, garson bayan, reçmeci aranıyor filan. Reçmeci ne demekse?Pek Türkçeyle alakagar olmasa gerek?
SABAHAT: Konfeksiyonda etek paça kıvrımları açmak zannedersem.
KAZIM: Kadın olmak varmış anasını satayım.
SABAHAT: ( Bir yandan ceketini çıkarır)Hop Hop! Ne demek şimdi bu anlıyalım?
KAZIM: Kadın oldun mu iş çok.Bazı uyanık cingözler gazeteye:” seyahate engeli olmayan,fiziği düzgün bayan aranıyor”diye veriyorlar üstelik.
SABAHAT: Hah!Anla işte.Adam resmen kendine ucuz yollu metres arıyor.Üstelik kadınsın diye ücretini tam vermezler. Bu da yetmiyormuş gibi fazla çalıştırırlar. Eh! Tacizi de cabası (göz ucuyla Kazım’a bakıp imalı) tabii ki kadınına göre.
Kazım, karısının ellerine yapışır:
KAZIM : Allahtan devlet bankasında çalışıyorsun da bunlar senden uzak.Yoksa anam katil olurum ya!
SABAHAT: Hadi nonoşum koy bir demli çay da. Çocuklar da az sonra okuldan gelir hep beraber güzel bir kahvaltı yaparız. Ne yapalım hafta sonuna kadar böyle idare edeceğiz ikramiye alana kadar.
KAZIM: Allah devletimize zeval vermesin.”
SABAHAT: Amin. Hadi güzel kocacığım koş mutfağa. Bende duş alır sana yardıma gelirim.”
KAZIM: İstemez hanım. Sen duşunu alana kadar.Ohoo! Ben çoktan sofrayı kurarım bile.”
SABAHAT: Bak işte! Evde kalmanın faydalarından biri de bu.“
Metin İmer/İzmir/13-02-2008
italik ]
YORUMLAR
Ellerinize sağlık Metin Bey, ne güzel bir aile yaratmışsınız. Gül gibi geçinip gidiyorlar maşallah.
Tebrik ederim........saygımla