- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DENGE AVE TE( SUYUN SESİ GELİYOR)
Denge Ave Te
Başlıktaki sözün Türkçesini yazının sonunda söyleyecem…
Karı bilirimsiniz? Hani şu kışın habercisi olan, bembeyaz olan, beyazlığı ile saflığın ve asaletin sembolü. Sıcaklığın sembolü.
Evet yanlış okumadınız sıcaklığın sembolü.Karın sıcaklığı nasıl mı olur. Anlatmaya çalışayım; bir memleket düşünün, adeta bir gelinlik içinde bütün doğasının, dağlarının, taşlarının beyazlara büründüğü. Gelinlik, saflığın, heyecanın, coşkunun ve yeni ümitlerin hayallerin,geleceğin sembolüdür.. Bu tablo elbette ki yürekleri ısıtır, insana sıcaklık verir. Kar kışın habercisi olsa da, değimli ki sonda bahar var. Ve güzelliklere ulaşmak için çekilen sıkıntıda kutsaldır.
Evet dostlar ben Güzel Ülke’min karlı köşesinin çocuğuyum.karın her şeyi saf bir perdeyle kapladığı belki de gizlediği bir başka ifade ile bahara hazırladığı toprakların çocuğu.
Soğuğun ne demek olduğunu, üşümenin nasıl bir şey olduğunu hep biliriz. Yüzümüzdeki hüzünlü gülümseme ondandır beklide. Beklide biraz sert tabiatlı oluşumuzda ondandır. Ama bu sertliğin tam aksine yüreğimiz, yumuşak ve sımsıcaktır. Dostuzdur, dostluğun kıymetini biliriz. Zulme rıza göstermeyiz, haksızlığa tahammülümüz yoktur, mazlumun yanındayız hep canımız pahasına. Hakkın yanında olmaya, Hakkın bendesi olup, peşinden gitmeyi yaşamımızın gayesi biliriz. Dün böyleydi, bugün de böyledir.
Evet dün böyleydi; tarihler 1071’i gösterirken, Malazgirt denilen yerde devrin süper gücü olan Bizans’a meydan okuyan Büyük Kumandan Alparslan’a yardıma koşan on bin atlı bizdik. Ayrımız gayrımız yoktu. Hele ki gelen çağrı, Allah için, din içindi. Seve seve canımızı vermeye hazırdık.
Sonra binlerce yıl böyle geldi, tavuklarımız birbirine karıştı, kız alıp verdik, akraba olduk. Et – tırnak olduk. Biz olduk, bir olduk.
Devran döndü; başımıza çorap ördüler. Yedi düvel birden kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela, üşüştüler üstümüze.
Urfa da, namus günüdür vurun ulan vurun dedik, kolay ölmedik..
Gittik Allah u Ekber dağlarında yüz bin can verdik, Canan’a En Sevgili’ye feda olsun diye…
Bedrin Aslanlarını kıskandıracak kadar- dünya tarihine geçmek adına olmadan kastımız- Allah için, Din için,Namus için Çanakkale’de can verdik…
Kışın karların erimesi ile baharın müjdecisi, berfinlerin, kardelenlerin başını karların altından uzatması ile, uzaklardan bir ses duyulur; karın erimesiyle bir şekilde yolunu bulup akan suların sesi. Suyun sesi, baharın müjdecisi, sıkıntıların bittiğinin habercisi olan; SUYUN SESİ, DÊNGÊ AVÊ…
Ve yine sıkıntılı anların yaşanmaya başladığı, oyunların oynandığı, kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir anda,
Bembeyaz karın her tarafı kapladığı ama bembeyaz olmadığı bir anda, uzaklardan su seslerini duymaya başladık.
Uzaklardan bizi neden unuttunuz, emanetimize neden sahip çıkmadınız, gelin yanı başımıza sizi beceriksizler,neler oluyor, niye birbirinize düştünüz, ne diye bu anlamsız düşmanlığınız, sesleri gelmeye başladı Çanakkale Şehitliğinden.. Dedelerimizin yan yana yattığı yerden…
Ve çıkıp geldik oralardan buralara. Doğudan batıya, doğudan güneye, doğudan kuzeye,veya her yerden doğuya,
Yaşamımızın nedeni olan, sus sesi gibi, ab-ı hayat misli, hoş ve çekici bir sesin cazibesine kapılıp geldik.
Toprağın bağrında sıradağlar gibi yatanların sesine kulak vermeliyiz.
Memleketimize bahar gelmiş, inanın, görün ve duyun…
Bakın suyun sesi geliyor…
DÊNGÊ AVÊ TÊ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.