- 943 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ONLAR GÜZEL ATLARLA KANATLANDILAR !
Aydınlanmış erdeme sahip olanlar insanları memnun eder, aydınlanmamış erdeme sahip olanlar kendilerini memnun eder. İnsanları memnun edenler büyürler, kendilerini memnun edenler yok olurlar. Tarih kitaplarını daha çok okuyacağız anlaşılan, çünkü tarih yok olmuş dünlerle dolarak gelmiştir günümüze. Tarih iyi anlaşılıp ibret alınırsa, olur mu hayatlar ibret alınacak bir efsane. Demek bakılarak geçilmiş dünler, görülseydi oradaki olumsuzluklar, memnun olan insanlar artar, memnuniyetsizler azalırdı yok olacak kadar.
Aydınlanmadan geçerek geldiğimiz bu günlere, aydınlanmamış erdemleri taşıdık hep beraberimizde. Egoizmin kol gezdiği bir dünyada, başkalarını anlamak ne kadar yakışıksız olursa, aydınlanmamış erdemi yaşamakta o kadar doğrudur. Kişileri ve olayları anlatmak yabancı olduğumuz bir alan olsa da konunun daha iyi anlaşılması için birkaç örnek yanımızda taşıyarak gideceğiz bu yollarda…
Aydınlanmış erdem, sevginin zirvesinde yaşayan insanların hayat felsefesidir. Bu olmazsa onlar için her şey anlamsızlaşır. Seviyorsanız başlarsınız, bağışlarsınız, dağıtırsınız, her bir varlığın en az sizin kadar yaşama haklarının olduğuna inanırsınız. Sizin yaşamanız için nasıl ki doğal ihtiyaçlarınızın karşılanması gerekiyorsa, diğer insanlarında bu doğal ihtiyaçlarının giderilmesini düşünürsünüz. Bir tarafa yığarak piramidin tepesinde gösterilmektense, onların ihtiyaçlarına el atmayı yeğlersiniz. Çünkü evrenin varlık sırrı sevgide temellenir bu sevgiyle her şeye bakarsınız. Despot totaliter baskıcı sistemlerin, kişilerin ve düşüncelerin yok olmasındaki temel neden, kendinden başkasını memnun etmemiş olmasıdır. Peki, neden hukuka dayalı bakış açısı ilk çağlardan günümüze herkesin beğenisini kazanan tek anlayış olarak hep ilgi odağı haline gelmiştir. Bununda en önemli nedeni, herkesi bağrına basması, değişik renkleri ve ırkları farklılık göstermeden seviyor olmasından başka bir şey değildir. O halde iyi anlamak gerekir, her son habersizce gelir, giderken beraberinde karanlıkları alır ve götürür.
Totaliter ve çıkarcı anlayışların erdemlilikleri, kendi ürettikleri kanunları sayesinde oluşur. O kanunlar işlevini yitirdiği ve hukuka dayalı tüm insanları kuşatıcı evrensel karşılıklı bağımlılık felsefesine göre yaşanacak bir dünyanın filizleri açmaya başladığında erdemli olmadıkları anlaşılır. Peki, bu kadar zayıf bir erdemlilik neden yaşanadursun, aydınlığa özlem duyan, erdemliliği hayatlarının vazgeçilmez temeli gören bu kadar insan arasında… Sorgulamak gerekir her şeyi, gecenin koyu karanlığından küçük bir zerre ışığa ne varsa…
Kapitalist ve maddeci bir dünyanın insanlara bırakacağı en büyük mirasın, kendileri için maksimum lezzet minimum eziyet olduğunu biliyoruz. Ancak kendi dışındaki insanlar içinde, maksimum fayda minimum hak felsefesine göre yaşattıkları bir gerçektir. Ne kadar acı değil mi, evrensel değerlere hep ışık olduğunu söyleyen bir yaşam tarzının insanlara yutturduğu bu maskaralık. İşte sevgisi tükenmiş, verimsiz bir dünyada yaşadığımızı görmek zorundayız. Sadizmin günbegün kökleşerek yayıldığı bir çağda, tabiki kişiler öncelikli olarak kendi memnuniyetlerinin hesabını yapacaktır. Kendisini memnun eden birey zanneder ki kendisi bir adalet havarisidir. Oysa bilmez ki pusu kurarak sansar gibi sadece punduna getirmektedir.
Yalancılığın toplumsal bir fonksiyon üstlendiğine inanan bir toplumda en iyi yalan söyleyip, çok fazla öne çıkan insan, nasıl ki en doğru ve erdemli kabul edilirse, yaşadığımız çağda değerlerin dejenere olduğu bir zamanda da anlayışlar bundan farklı değildir. Ancak her şeye rağmen biz olması gerekenleri, anlatmaya devam edeceğiz rahatsız olanlar olsa da…
Irkçı faşizm, kendisinin en üstün varlık olduğunu, kendi dışındakilerin ise kendisine hizmet için yaratılmış basit varlıklar olduğunu düşünür kafasının derinliklerinde. Çünkü onun yaşam tarzı sadece kendisini egemen kılma, mutlu olmak için ne yapması gerekiyorsa tümünü gerçekleştirmeye dayanmaktadır. Hatta bir yumurtasını haşlayabilmek için, bütün bir insanlığı ateşe vermeyi göze alır. Sadist varlıkların egemen olduğu bir dünyada erdem kavramını hiç gündeme getirmemek gerekir.
Erdemin aydınlatılmış olanı ise halkla birlikte yaşayan insanların hayatını sarmıştır. Aç olanla aç, kimsesizlere kol kanat, yetimin başında bir Anka kuşu, karanlıklara bir ışık, ölenle birlikte ölen, tüm acıları yüreğinde hisseden ve mutlulukları paylaşmasını bilen insanlar, ancak aydınlatılmış erdemin altında yaşarlar. Bunların büyüklüğünü anlatacak kimsenin kelime ve kavramı yoktur. Bunlar zaten büyük oldukları için herkesin yüreğinde yaşar, kutsallaşmış birer varlık gibi algılanır. Bunlar insanları memnun etmek için adım atmazlar, onların hayatlarının üzerine oturduğu felsefe budur. Bunlar gideni az olan bir yolun yorulmayan yolcularıdır, bunların sadece kalkışı duyulur; çünkü bunlar hiçbir istasyonda konaklamadan daima yoldadır. Aydınlık erdeme sahip insanların hayatı hiçbir ekranda görüntülenmez, basit senaryoların seyircileri onları anlayamaz, çünkü onlar seyircisi olmayan bir oyunu hep oynadılar…
Aydınlanmış erdeme sahip olanlar güzel atlara binip kanatlanıp uçtular. Yükseklere çıkıp hep oradan parladılar. Dolunay altında selamlaşıp yüreğimize ferahlık saldılar. Yerle gök arasına sığmayacak kadar yükseklere çıkıp yüceldiler. Aydınlanmamış yalancı erdeme takılanlar ise kayboldular, bir rüya gibi geldiler ve bir rüya gibi gittiler. Dünya hayatının bir oyalanma olduğunu, biriktirilen mallarında şişirilen balondan farksızlığını göremediler. Göremeyince hakikati kendilerini erdemli sandılar. Yükselmek için omuzlarına bastıkları insanları birer birer kaybettiler, onlar kaybolunca kendileri de yok oldular. Öyle başlayan böyle gider. Bilinmese de karanlığın başındaki ve sonundaki kahramanlar zalimlerdir, zalimlik karanlıkta başlar aydınlıkta batar. Aydınlık erdem sahibi kişiler eninde sonunda, gecenin karanlığından sonra küçük yavrulara bir mesaj yollar; koşun çocuklar koşun sabah üstüme üstüme geliyor diye…
Yıl:13.03.2004
Saat: 10.30–16.00 arası parça parça
Kadıköy/İst.
EROL KEKEÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.