- 676 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Etnik Ve Kültürel Özgürlük 1
Doğa, önüne aldığı bir sistem koşulunu, öylece korumak ve sürdürmek gibi bir sür git eğilimi taşımaz. Böyle bir eğilim, bilinçli öznel anlamalarla, özel koşullarla olasıdır. Bu süreç dahi, Hüdai nabit değildir. Böyle bir görece durum, doğanın şartları içerisinde de kendiliğinden olasıdır. Örneğin; doğada, çürüme esasken; doğadaki görece özel koşula denk düşen organikler, özel koşulları içinde, milyonarca yıl çürümeden kalabilmektedirler.
Burada şunu demek istiyorum. Sosyal olaylar içinde de, etnikti bir oluşma, ila nabit sürer gider bir yapı değildir. Bu süremezliği siz insan hakkı, özgürlük gibi insansı anlamalarla dahi başaramazsınız. Ama görece, öznece diri tutmanın gayretleriyle, gelişememe seyirli ve mevcut topluma aykırı oluşla bir bilmezlik sorunu olacaktan sürer gidersiniz.
Doğanın ikinci bir kuralı daha vardır. Doğanın şartları içindeki bir oluşma, gelecekteki oluşmaların içinde kuvvetli olasılıkla içerilerekten kullanılırlar. Böylece doğa önüne aldığı olayın, eskiden işlev olup faal olanı koruyup, yeni birikmelerle değişip dönüşen, dış etkilere cevap veren organizeliklerini pek çok kez evrime uğratarak, ileri doğru süreç eşmesine de eğilim verirdir. Kullanılamayanlar da, ya yok olurlar, ya güdük halleri ile ilişkilerini, benzer gruplanmalarla sürdürürler. Bu süreç sosyal olaylarda da sıkça böyledir.
Tarihin kendi koşulları içinde, insanlık tarihi; önce zorunlu bir etnikti inanç dönemleriyle ortaya çıkmışlardır. Etnikler, o etnikti anlayışın, tekli mantığı olmuşturlar. Her bir etnik yapılar, kendi sosyal yaşamlarını, birbirine göre; benzer devinmeler içinde ve farklı faz zamanlı ve farklı bakış açıları ile zıttı oluşlarla, süreci oluşturmuşlardır. Yine etnik yapılar çevrelerini, bu farklı oluşun zıt ve kendine özgü tekli mantıki anlayışlarıyla yorumlamışlardır. Çevrelerinde etnik sosyal birlikler kadar farklı, etnik tekli anlama ve anlatım mantığı vardı.
Bu bir zenginlikti. Bu zenginlik insanlık tarihinin uygarlaşma adımını tetikleyecek olan bir başlangıç adımıydı. Bu dönem için etniklerin birbirinde izole oluşları esastı. Genel anlamda aynı olan bir yaşam görece ve türlüce farklı anlamaların etnik oluşumuydu. Bu etnik oluşumlar bir çeşit, ilerideki toplum ve halk gibi sosyal hücre yaşamların, hayati işlevi olacaktan, organ el işlev yapılarının embiryosunu oluşturuyorlardı. Ama bu zenginlik o dönemin koşullarında her bir etnik yapının rağbet ettiği bir kullanım olan, çoklu mantık da, değildiler. Aksine, ayrı ve aykırı olmanın, farklı bir deneyimci oluşla diretmenin, birikmeli olan işlevgenliğiydi.
Ne zamanki deneyimci birikmeler toplumsal yapıları ortaya çıkarttı, işte o zaman önce biyolojik etnik yapılar dejenere olmaya başladı. Sonra da sosyal etnik kültürler, dejenere olmaya başladı. Buradaki dejenere olmak, bozulma ve yok oluş anlamına değildir. Aksine çok olumlu ve insanlık adına hayırlı bir gelişmenin ve yeni yapının devinim alanları, bu etnik yapıların bileşimi olan yeni toplumla, yeni sosyaldi halk kültür yapısı içindeki, her biri bir yansımalı ve etkimeli girişmesi ile ileri doğru akışla bileşen süreçtiler.
Yeni sosyal yapı ve toplumsal konfedaratif yapı bileşiminde, toplumlar ortaya çıktıktan, neden sonra; her bir ittifakı etnik yapının, tekli anlama ve anlatım mantığı olan ve o etnik yapının, kendi etnik aitti dokuları, seçme ayıklama girişmelerine tabii oldular. Ve kırpılmalı bileşmelere uğrayarak, yeni sürece katıldılar. Bileşik sürecin, gelişme evrimi hızlandı. Diğer posa etnik yapıdı anlayışlar, yeni yapının düzen kılan yapısı ile zaman içinde işe yaramayanı elimine edilişlerle, işlev olanını da yapı taşı inşası olaraktan, şimdiki bileşenlikle sürmektedirler. Artık o eski aykırı oluşun tekli mantığı, dışlanmıştır.
Yeni bileşik yapı, hiçbir etnik yapının, kendi başına asla ulaşıp, gelişip, devinemeyeceği karmaşıkça bir ağ uygarlık kompleksidir (entegresi, bütünleşiğidir). Bu yapı, bir etnik yapının, kendi koşulları içindeki süreği sonunda olgunlaşmanın, uzun süreçlerle nitelikçe dönüşümü ve zamanın ileri akmasıdır.
Bu nedenle günümüz toplumlarında özgürlükler adına, kimlikler adına da olsa; eski tekil, güdük, kısır anlayışları sürdürür olmak ve etnik hak olarak sürmesini istemek; o sosyal birimi, öyle istiyorlar diye kendi kısırlıkları içinde bırakmak, bir utanç ve insanlık ayıbıdır. Yeni oluşlarlan, evrimsel çoklu mantıklı kimliğini ve yaşantılımını oluşturamayan gerici sosyal birimler, sömürülmenin içinde kalmaları için kendi kısır kültür ezilmesi ile kontrol altında tutulurlar. Aydınlar da bunu, yani girişip etkileşmeyen, gelişemeyen; güdüklüğü; çok kültürlülük gibi ne idiğü belirsiz bir tanımlama ile savunurlar! Hem de burjuva ideologları, savunulabilir bir kimlikle, kişisel ve sosyal serbestlikler adına, bunu böyle isterler.
Oysa bugünkü yeni kimlik hiçbir etnik yapının kimliği değildir. Hangi etnik yapı, öznelce gücünü bu kimliğe vurmuş olursa olsun; yeni yapı, tam anlamıyla; asla o etnik yapının kimliği değildir. Ama bir etnik yapı, yeni birliğin içine daha fazla kimlik (gelişmişlik öğele) unsurları ve emek gayretlerini bu yeni yapıya taşınmış olabilirler. Bu bir belirginlikse de, sürekli ileri doğru akar, egemenlik sağlar olan bir üstünlük değildir. Bunların başatlığı, zamanla; birbirinin yerini alan, tonlara ve ayrılamazlıklara dönüşürler.
Elektriği kim buldu? Ya da kendisinden önceki, her biri bir başkasına ait, yüz, iki yüz seneden beri olan bilgiler olmasaydı, acaba Markoni radyoyu vücuda getirebilir miydi? Nasıl bir televizyon ya da bir bilgisayarın gelişmesi içinde; onlarca yılların süreğinde, çeşitli toplumsa ve etnikse kişilerin, her birinin ayrı ayrı zamanlarda ve farklı sahalardaki katkıları ile bir insanlık emeği sürekliliğini ortaya koymuşlarsa; sosyal yaşam ve toplumsal yaşamlar da, geçmişten günümüze birçok etnik yapıların kaynaşan, birleşir olan, süren evrimleri ile bu günkü toplumların, ortak ataları olmakla yeni toplumu ortaya çıkmıştırlar. Tekrar bunları geri düzleme doğru ayrıştırmak, uygarlığın yıkımına olan bilmezlikle hem sosyal, hem de toplumsal gericilikti, bir ihanettir.
Kocaman kocaman ayrılıklar paralanır ufkumuzda.
Hem de toplumun yarattığı özgürlükler adına!
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.