- 1147 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KÖY VAR UZAKTA...(7)
Her akşam Mehmet amcanın yanına gidip, onu ziyaret etmem lazım. Eğer bir iki gün uğramasam, küsüyor. Benim şakalarıma alıştı ya;beni görmeden duramıyor.Ondan başkasının misafiri olmak da mümkün değil. Başkasının yanına gittiğimi görse güceniyor,çocuk gibi bir ruha sahip.Yaşlılık psikolojisi içerisinde kendini hissediyor.Yalnız kalma fobisi, şimdiden sarmış benliğini.
Eşime:
- Ben, Mehmet amcanın yanına gideyim, şöyle yarım saat gönlünü alayım, diyorum.
- Fazla kalma diye tembih ediyor.
Ev olarak kullandığımız okulun sınıfından gecenin karanlığında gökyüzüne bakıyorum.Yıldızlar,parıldıyor. Saman yolu belirginleşmiş. Ay, bulutların arasında kısa süreliğine kendini gizlese de hemen çıkıp,o mahzun haliyle gözlerimin içerisine bakıyor sanki. Kendimi o denli yakın hissediyorum ki; yukarıya doğru zıplasam sanki yakalayacakmış gibi bir his var içimde.
Büyük oğlum Mithat, çok yorulmuş. Orman da nasıl odun kestiklerini, eşeğe nasıl yüklediklerini anlatıp duruyor.
- İki tane çatallı tille kestik.Eşeğin yan taraflarındaki ipleri,tilleyle kaldırdık,sonra da kestiğimiz odunları,her iki tarafa yükledik.Güzelce,sıkı sıkıya bağladık…
Doğaya alışıp alışmadığını ölçmek için:
- Ayı, falan görmediniz mi, ya da kurt?
- Yok baba ya! Görmedik ama görsek de ne olacaktı sanki. Elimizde balta vardı nasıl olsa …
Kendi kendime “Helal olsun lan sana. Valla benden cesaretli çıktın” diye içimden geçiriyorum. Demek ki; korkuyu çocukken yenecek, kafandan silip atacaktın. Yoksa benim yaşımdan sonra olacak iş değil…Ormana kırk yaşında girersen, çalıyı bile adam gibi hayal ederdin işte…Neyse yavaş yavaş kendi benliğimi kazanacağıma inancım tamdı…
Birazdan Mehmet amcanın evindeydim. Tek katlı odalar, güney tarafına bakıyorlar, ortada uzunlamasına büyük bir salon var.Salonun bitiminde ocak duruyor. Benim geleceğimi bildiği için közün üzerinde çayı hazırlatmış bile.
Ocağın yanından ayağa kalkmasına fırsat vermeden hızlıca gidip ellerine sarılıyorum.
- Aman rahatsız olma Mehmet amca ,diyorum.
- Gel, otur karşıma ziraatçı,diyor.
Eşi, çok iyi bir kadın.Hamarat biri.Bu köyden değil. Aşağı köylerin birinden. Çerkez de değil. Çerkezceyi, bu köye gelin geldikten sonra öğrenmiş…Bazen ima yollu:
- Teyze, Mehmet amca ile hiç sorun yaşadın mı? Kendisi haşin birine benzer de, diye takıldığımda,
- Hiç yaşamadım,ziraatçı bey! Ben, onu hep sevdim, derdi.
Bu köyün en hoşuma giden tarafı;haremlik,selamlık alışkanlıkları olmamasıydı. Bazen olurdu ki; kadınlar odaya dolaşırlar,Çerkezce bir şeyler konuşurlardı yanımda…
Mehmet amca, tam bir sigara tiryakisiydi. Tabakasından sarma tütünü çıkarır, aheste aheste inceden inceye sarardı.Sonra da dilinin ucuyla kağıdı ıslatıp yapıştırırdı. Sigarayı ağzına almasıyla birlikte de başlardı öksürmeye…
Askerden gelen büyük oğlu Halil,tek gözle bana bakıp duruyor. Diğer gözünü arılar halletmişti. Şişkinliği hala devam ediyor.
- Halil,güzelleşmişsin valla...
-Bırak Allah’ını seversen abi ya. O gün ,soluğu köyde aldım ama arı gözümü sokana kadar peşimi bırakmadı.Kendimi şamarladığım da işin cabasıydı…
Küçük kardeşi Hadi, kıkır kıkır gülüyordu. Hadi, Turhal’da İmam hatip lisesinde okuyor. Akıllı bir çocuk…
Karşı duvarda Şeh Şamil’in siyah beyaz resmi asılı. Resme baktığımı Mehmet amca, farkına varıyor.
- Ruslara meydan okuyan manevi liderimiz, diyor…
Şeh Şamil’le ilgili bir kitap okumuştum. Harika bir otobiyografiydi…Şamil’in Ruslara karşı direnişine hayran kalmıştım…
- Peki Mehmet amca, Hacı Murat’ı nasıl buluyorsun?
- O,sattı kendini Ruslara. Çarın emrine girdi…
Tarih bilgilerimi yoklayıp koyu bir sohbete hazırlanıyordum ki; kapıdan gürültüler,gelmeye başladı. Biraz sonra köyün muhtarı Hüseyin aksayarak içeri girdi.
- Ziraatçı,ben de seni arıyordum!..Telaşlıydı…
- Hayırdır?
- Aşağı köyün sığırlarından bir kaçı ,bizim köyün,tarlalarına girmiş,yakalayıp ahıra hapsettik… Bu gece hapis kalacak, vermeyeceğiz hayvanları. Yarın illaki o köyün adamları, buraya damlarlar!
- Gelsinler ya, niye korkuyorsun Muhtar! Ben burada eşek başı mıyım. Hayvan başı ceza kesersiniz. Köy kanun kitabın var, nasıl olsa. Ben de ,destek veririm sana…Burada devletin temsilcisi var…
- Öyle de; o köy belalıdır!
- Boş ver muhtar.Belanın üzerine üzerine gitmezsen başına öyle bir bela olur ki;ağaca da çıksan kurtaramazsın kendini… Yarın ben hallederim bu meseleyi…
DEVAM EDECEK!..
YORUMLAR
Anlatımın farklı bu öyküde. Ben beğendim. İlgiyle izliyorum seni...
En detaylı yorumumu seriyi bitirince yapacağım. Karar verdim, bundan sonra serilere en son bölümde eleştiri yazacağım. Böylece öyküyü genel olarak ve adaletli bir biçimde ele alabilirim.
Merakla okumaya devam..
Saygılar.