- 3248 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIN IŞIKLARI YANINCA
Birçok şeyin nasıl çalıştığı hakkında bilgi sahibi olsam da nasıl çalıştıklarını aklım almıyor. Zorla değil, almıyor işte. Beyin, bunların en başında geliyor. Beni en çok hayrete düşüren yanı da susmazlığı. Susmuyor. Hiç durmadan konuşuyor. Bir saniye olsun, durmuyor.
Belki bu yüzden en büyük hayalim de bir makinenin icat edilmesi. Öyle bir makine olmalı ki beynimi, kafamı, içine yerleştireyim ve bir süreliğine beynimi sustursun. Hem ben dinleneyim, hem de o dinlensin.
Hayal, işte. Olacak şey değil biliyorum ama istiyorum. Bu isteğim gerçekleşinceye kadar bulduğum yol ise; Okumak. Bir kitaba daldığım zaman, beynim susuyor. Onun kelimelerinin yerini, kitabın kelimeleri alıyor.
Ben, mutlu oluyorum. Beynim, mutlu oluyor, sanıyorum.
Her konuda, elimden geldiğince, tevazu sahibiyimdir ( ya da kendimi öyle biliyorum ) ama söz kitap olunca işin şekli değişir.
Bir odasının duvarı, boydan boya, kütüphane olan biri olarak; kitaplar ve yazarlar ( tabi ki takipçisi olduğum yazarlar ) hakkında söz hakkım var diye düşünüyorum.
Hele ki söz konusu yazar; Paulo Coelho veya Richard Bach ise… Kimse kusura bakmasın, sözü kimseye bırakmam. Yapar mıyım? Yaparım…
Serdar Özkan ile tanışmam ilk kitabı Kayıp Gül aracılığı ile olmuştu. Yazarın, Paulo Coelho ile karşılaştırılması hatta eşdeğer görülmesi, beni kızdırmıştı. Bana göre, hiç alakası yoktu. “ Hadi canım “ deyip, geçmiştim.
Deyip, geçmiştim ama yazarın ikinci kitabı çıktığını duyunca da ilk alanlardan biri oldum. Serdar Özkan’ın haberi yok ama bu, ona tanıdığım son şanstı.
İyi ki almışım. İşte bu kadar da dürüstüm, dikkatinizi çekerim.
…/…
Hayatın Işıkları Yanınca.
Yazarı: Serdar ÖZKAN
Yayınevi: Altın Kitaplar
Basım Tarihi: Şubat 2011
Türü: Roman
Sayfa: 208
Fiyatı: 12TL
"Hayat mucizesi üzerine zarif bir roman."
VOGUE - İTALYA
"İlk romanı Kayıp Gül onu 50 ülkenin kitapçılarına taşıyan bir yayıncılık olayıydı. İkinci romanı Hayatın Işıkları Yanınca ile onun ismi şimdiden Paulo Coelho, Richard Bach ve hatta Saint Exupéry ile birlikte anılıyor. "
Corriere della Sera – İTALYA
Öykü, Ege Denizi’nin sessiz bir köşesinde, birbirine yakın konumlanmış yedi şirin adasında başlıyor. Yaşlı bir adam, yıllar önce ona teslim edilmiş kitabı – Ümit Kitabı - teslim edeceği çocuğu arıyor. Bu aramaları sırasında da Ömer’le karşılaşıyor ve aradığı çocuğu bulmuş oluyor. Kitabı Ömer’e teslim ediyor.
“ Bu kitabın yeni sahibi sensin, ama kitaptan hiç kimseye bahsetmeyeceksin ve sana söylenene kadar kapağını açmayacağına yemin edeceksin. Ayrıca kitabı hiç kimsenin bulamayacağı bir yere gömeceksin ve açma zamanı gelene kadar orada bırakacaksın.”
Öykünün diğer kahramanları: Küçük Ömer, Büyük Ömer, Yunus Ömer, Kuğu Ömer.
Ömer, küçük yaşta sıra dışı bir çocuktur. Kendi meleğini arayan bir çocuk. Sürekli çağırmasına rağmen onu göremez. Ve bir gün melek değil de kendi benzeri olan, onu onun gibi anlayacak bir dost edinmek ister bu konuda da bir yunusta karar kılar. Yunus ile konuşmayı başarır.
Yunus, Ömer’e bir öykü anlatır: “Dünya yaratıldığı anda her şey sonsuzmuş ve teker teker buranın sahipleri gelmiş. En son da ise akıl gelmiş. Onun gelmesi ile diğer sakinler yani mutluluk, güzellik, sevgi ve benzerleri bu dünyanın sonsuz olamayacağını anlayıp terk etmişler. Şu an gerilerinde bıraktıkları ise sadece onların gölgesiymiş. Onlar; dünya yok olduğunda, ışık boyutunda, asıllarıyla buluşup sonsuza kadar yaşayacaklardır. Ve gerçekten bunları bulmak isteyen kişi önce kendi ışığını bulmalıdır.”
Kendi ışığını bulmanın yolu ise; Sevgi’den geçmektedir. Birini karşılıksız sevmek.
“ Karşılıksız sevgi derken tam olarak ne demek istiyorsun?” diye sorar Ömer, yunusa.
“ Birbirimizi birçok şey için sevebiliriz, değil mi? Birbirimize benzediğimiz için, birbirimize iyilik yaptığımız için, birlikte mutlu olduğumuz için… Ama böyle bir sevgi “ ben “ içindir ve Ben Canavarı bu şekilde evcilleşmez. O yüzden seni kendim için değil, seni senin içindeki için sevmem gerekir. İçindeki ışık için. “
Birini karşılıksız sevebilmek içinse içimizdeki canavarı evcilleştirmemiz gerekir. O canavarın ismi: BEN dir.
Nedir BEN denen şey?
Yunus, kuyruğunu hızla deniz suyuna vurur.” Havadaki şu su damlalarına bak “ der Ömer’e. “ Her biri ayrı damla olduğunu düşüyor. İşte, Ben Canavarı onları ayrı birer damla olduklarına inandıran şey. Kimisi büyük, kimisi yüksekte, kimisi çok güzel bir damla olduğunu düşünüyor… Ama eğer Ben Canavarını evcilleştirip “ damlalıklarından “ vazgeçebilirlerse, havada olsala bile, tekrar “deniz” olabilirler.”
Ömer’in anlamayan gözlerle baktığını görünce, bir daha denemeye karar verir:
“ Şimdi denizdeki şu ışığa iyice bak. Gözümüz suda ışık görüyor, değil mi? Oysa o ışık suya Ay’dan geliyor. Yine gözümüz Ay’da ışık var sanıyor. Oysa o ışık Ay’a Güneş’ten geliyor. Üç farklı yerde, üç farklı şekilde görünse de, aslında hepsi aynı ışık. Eğer sudaki ışık, kendisinin aslında güneş ışığı olduğunu biliyorsa sorun yok. Ama Güneş’ten geldiğini unutup, “ Ben ayrı bir ışığım “ diyorsa, işte o konuşan Ben Canavarı’dır. “
Ömer, yunusla bir olur. Ancak yunus, ondan önce ışığını bulur ve Ömer’e gideceğini söyler. Aslında bu, ölümdür ama ölüm sadece bir aracıdır. Onu öldürecek olanlar ise onun ışığa gitmesini sağlayacaklardır. Yunusun bu vedası onu çok sarsmıştır. Bir sonraki gün kitabı gömeceği yere giderken yunusun cansız bedenine şahit olur. Büyük bir travma yaşar. Ve o yaza dair her şey hafızasından silinir.
Ve Büyük Ömer devreye girer.
Ömer, büyümüştür. Hayatla ilgili sorunları vardır ve hastadır. Bu yoğun bunalım içinde intihar etmeye karar verir. Dedesinin teknesiyle açılır. Demirlediği yerde hapları sırayla yutmaya başlamıştır ki Ölüm Meleği ile tanışır.
Ölüm meleği ona o kayıp yazı hatırlatır. Böylece Ömer intihardan vazgeçer ve kitabı daha öncesinde rastladığı ve gözlerinde ışığı yakaladığı bir çocuğa vermeye karar verir.
Bu arada Ölüm Meleği ve Ömer arasında geçen konuşmalar da oldukça düşündürücü. Örneğin, Tanrı’nın adaleti üzerine yaptıkları bir sohbette Melek şöyle der:
“ Bu dünyada kötülük görüyor musun peki? Hırsızlık, iftira, sömürü, cinayet, tecavüz… Ve bunların, yapanların yanına kaldığını, karşılığını bulmadığını gördüğün oldu mu?”
“ Çooookkk.”
“ Peki, her şeyi yapabilecek gücün olsaydı, bunlara göz yumar mıydın?”
“ Yummazdım tabii ki.”
“ Peki, o zaman “ dedi Ölüm Meleği. “ Her şeye gücü yeten, senden daha adil olduğuna inandığın Tanrı bütün bunlara neden göz yumuyor? Ölüm ötesinde hayat devam etmeyecek olsaydı, hiç bunlara göz yumar mıydı? “
Bir alıntı daha yapacağım. Sonra susacağım ve tercihi size bırakacağım: Okumak / Okumamak.
“ En büyük mucize karşılıksız sevebilmektir. Bunu yapabilirsen, hiçbir mucizeye ihtiyacın yok ve gözünde tüm mucizeler olağan olur. Ve en güzeli de, bizi tekrar buluşturmak Tanrı’nın tutkusu olur. Tanrı sevgidir çünkü.”
Rica: İlk kırk sayfa direnin, vazgeçmeyin. Kırk birinci sayfada, Büyük Ömer’in “Ümit” tanımlamasına geldiğinizde, okuduğunuzda kulaklarımı çınlatın! ( Bayıldım ) Sonrasında kendinizi kitaba bırakın.
Kitapsız kalmayın.
Eser Akpınar
10.03.2011
İzmir
YORUMLAR
Benim kitap derdim falan yok bu aralar... Benim derdim başka...
Selam ve saygılarımla Eser Hanım...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Selamlar, saygılar.
Hani ne derler içim gitti...
Kesinlikle bulup okumalı... Ki yarın ilk işim bu olacak...
teşekkürler...
Eser Akpınar
Sevgiler, selamlar.
Belki bu yüzden en büyük hayalim de bir makinenin icat edilmesi. Öyle bir makine olmalı ki beynimi, kafamı, içine yerleştireyim ve bir süreliğine beynimi sustursun. Hem ben dinleneyim, hem de o dinlensin."
alıntı yaptığım paragrafa dair ben eskiden hep şöyle derdim:
beynim bir sünger olsa sıkıp kurulasam ve her sabah güne sıfırdan başlasam...mümkün olmadı tabii...ama makine fikri daha uygun ve daha olası bir şey...
tacettin hayatımagirdikten sonra ne sünger ne makine hiç biri çare olamaz artık.bozar o makineyi ve bana yapacağını yapar yine...
sevgi ve sayg ile
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Saygılar, selamlar.
Bence;yapılan kitap tanıtımları çok faydalı. Yazmaktan ziyade okuma eksikliğimiz olduğuna inanıyorum(kendi adıma söylüyorum tabi)
Eğer alabilirsem okuycağım.Şu anda elimde Dostoyevki'nin "Delikanlı'sı" var...
Selamlar.
Eser Akpınar
Ağır bir eser okuyorsunuz. Sonrasında dinlendirici bir kitaba ihtiyacınız olacaktır.
Saygılar, selamlar.
yarın izmirdeyim ilk işim bu kitabı almak bulamazsan okumak için ödünç alırım....24 saat sonra iadesi mecburen...çok merak ediyorum dost saygılar.....sen yazar değilde kitap eleştirmeni olsaydın.....KEŞKE......saygılar ustam
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Saygılar, selamlar.
BİR KİTAP KURDUNA BÖYLESİ GÜZEL BİR KİTABI TANITTIĞIN İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM SEVGİLİ ESER. ÖYLE GÜZEL ANALİZ ETMİŞSİN Kİ, KİTABI OKUMUŞ KADAR OLDUM.
TEBRİK EDERİM....SEVGİMLE
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum Emine. Sevgilerimle...
Kızıma kitap alırken ona on tane kendime iki tane alıyordum.Koşturma içinde okumaya fırsat bulamıyordum.Kitap durdukça beynimi kemiriyordu.Şimdi istediğim kadar kitap okumaya vaktim var.Galiba emekliliğin en güzel tarafı bu.En kısa zamanda alıyorum ve okuyorum.Hatta hemen yola çıkıyorum.
Teşekkürler ve sevgiler
Eser Akpınar
Sevgilerimle. İyi okumalar, şimdiden.
Harikasınız Eser Hanım vallahi imrendim şimdi. Çok güzelmiş. Mutlaka alıp okuyacağım. Teşekkürler paylaşımınız için. Sevgilerimle..
Eser Akpınar
Sevgiler, selamlar.