- 814 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HALKIN SANATÇISI
Erkan Yücel’ i yitireli 26 yıl oldu. Yitirdik mi gerçekten? Yitirmiş olsak, böyle derin izler
kalır mıydı ondan? Arkasında bıraktığı onca ölümsüz eser olunca, dilim varmıyor onu yitirdik demeye...
Bazı insanlar tarih yapmaya gelirler. Misyonları vardır. Işırlar, yolumuzu aydınlatırlar. Yılmaz Güney, Aziz Nesin, Nazım Hikmet gibi. Erkan Yücel’ i de onlarla birlikte anmak gerekir.
Bugün bir çoğumuz onu tanımıyorsak bu Erkan Yücel’ in değil, bizim ayıbımızdır. 41 yıllık
kısacık hayatına çok fazla şey sığdırdı. Başka bir özelliği düşleriydi. Büyük düşlerdi ve
gerçekleşmesi mümkün düşlerdi. Düşlerin insanıydı. Başka bir dünya mümkündü, onun için mücadeleye adadı hayatını. Adanmış bir kişilikti. Halkına adadı, tiyatroya adadı, sinemaya adadı hayatını.
Erkan Yücel, tiyatroyu amacına ulaşmakta araç olarak görüyor, sanatını halkı için kullanmayı seçiyordu. Kitlenin bir parçası olmak ağzından düşürmediği sözlerden biriydi.
O zamanlar Söke’ de, Kahramanmaraş’ ta, Pazarcık’ ta toprak işgalleri, kentlerde grevler oluyordu. Erkan Yücel’ de tiyatrosuyla onlara destek veriyor hem de inandığı düşünceleri
onlarla paylaşıyordu. Bunu film setlerinde de yapıyordu. Endişe filminde insanlar onu ırgatlardan biri sanıyordu. Köylere götürüyordu tiyatrosunu. İlk kez tiyatro görüyordu köylüler. Onu evlerinde yatırıp kaldırıyor, yiyeceklerini paylaşıyorlardı. Uğur Mumcu onun
için şöyle diyordu:
’ Sadece kendini alkışlayan halkının önünde eğildi.’
Erkan Yücel’ in en önemli özelliklerinden biri de çok şakacı olmasıydı. AST döneminde sahnede hata yapınca maaşından kesiliyordu. Ceza panosu asıldığında Erkan Yücel’ in
isminin yanında ceza hanesinde: Sahnede güldürmek, sahnede güldürmek, sahnede
güldürmek yazılıydı... Bunun ilginç yanı da şuydu. Hatalardan dolayı maaştan kesilen paralar, o yıllarda Ankara’ da yaşayan ve yoksul ve emektar bir tiyatro sanatçısına katkı
olarak gönderiliyordu.
Çocukluğunda mahalle arkadaşlarına cam parçaları karşılığında tiyatro oynuyordu. topladığı cam parçalarını hurdacıya satıp o parayla tiyatroya gidiyordu. Gazeteciler tiyatroya bedava giriyorlardı o sıra. Bunu gören Erkan Yücel, hemen koltuğunun altına bir kaç gazete koyup giriş kapısına yöneliyordu. Tiyatro grubu bu cin gibi çocuğu çok sevdiklerinden ’ gazeteci ’ olarak bedava girmesine izin veriyorlardı.
Erkan Yücel. İsmail Dümbüllü’ ye hayrandı. Dümbüllü ile tanışıp bir gün oyuna davet ediyor. Dümbüllü oyunu izliyor ve hayran kalıyor. Oyunu izledikten sonra sahneye çıkıyor, alnından öpüyor ve başındaki kavuğu Erkan Yücel’ e veriyor. Erkan Yücel’ in kavukluluğu da böyle gerçekleşiyordu. Yıllarca kavuklu oynuyor ve sonra gerçekten kavuklu oluyordu.
Erkan Yücel, çok acılar çekti, çok sıkıntılar çekti. Tam bir yerlere artık adım adım gelmişti ki, hem sanatının hem kişiliğinin olgunluk noktasında, çok daha fazla iş yapacakken bu seferde hayatının trajedisi ona izin vermedi. Yaşasaydı dünya çapında bir sanatçı olacaktı.
Işık içinde yatsın.