- 920 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
iki yarım soluk
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mevsim, ilkbahara akarken ben de sana geliyorum bahar yağmurlarıyla. Elimde yokluğun yüreğimde suskunluğunla sana geliyorum sevgilim. Ilık bir Eylül gecesi kentin yorgun kaldırımlarında tanıdık kelimeler arıyorum sevdana dair. Sana dair tek bir kelime yeterdi bana. Tek bir nefes bile gülümsemem için yeterdi bana.. Sensizlikte kanarken sol yanım, ben hep seni düşledim, zembereği kırılmış zamanın avuçlarında. Seni aradım güneşin sıcak alnında, senin ellerini aradım yağmurun ıslak dualarında.
Sana gelirken toprak yağmur kokuyordu sokaklar ise yalnızlık... Sana çıkan tüm yollar arsız dikenlerle süslenmişti sanki. Ayaklarım kan revan… Bir yanım uçurum bir yanım sensizlik ama her şeye inat sana geliyorum. Hava puslu, etraf sensizlikle yankılanıyor...
Dikenlere aldırmadan yalınayak yürüdüm gecenin dar sokaklarında. Yüreğimle ezdim tüm engelleri, Her şeye inat sana geliyorum bir elimde mevsimlerin koynundan çaldığım ılık bahar, bir elimde bulutların saçlarından çaldığım rüzgar ile... Bir ömür uzaktan sana geliyorum… Bir elimde bir avuç gülücük, karakışlarda güneş bil diye, bir elimde bir yudum umut zifiri karanlıklarda aydınlığa sımsıkı tutun diye. Sana geliyorum sevgilim…
Unutmadan sevgilim; sana uzak bir şehirdeyim diye meteliksiz bir intiharın ayakuçlarına boynunu büken bir kukla olmadım hiçbir zaman. Gittiğin gün kansız ve acımasız bir ihtilalin demir kelepçeli zamanlarından kaçıp sen diye ipsiz uçurumlara sığındım. Yokluğunda kimi zaman bir çocuk gibi koynunda ağladım kimi zaman kirpiklerinden ıslak yağmurlara kaçtım. Sensizlikte her gece arsız fırtınalarına göğüs gerdim ve zaptedilmez yangınları sen diye koynuma alıp, yüreğimde közledim yalnızlığının ıslak çığlıklarını. Kendi şehrime döndüğüm gün sen kokan kelimelerim çıplak kaldı dudaklarımda. Yüreğim gözyaşına asılı kaldı gözkapaklarımda. Ama hiçbir zaman boynumu bükmedim yokluğuna. Pes etmedim sensizlikte kıyılarıma vuran hasret dalgalarına. Direndim, savaştım yalnızlığınla. Kan revan içinde kalsam da, bilmediğim fırtınalarda sensiz savaşsam da ben hiçbir zaman “ yalnızlığına “ yenilmedim sevgilim...
Kendi şehrime döndüğüm günden beri tek bir kelime konuşmadık kendimle. Dönerken sende kaldı taze baharlarım. Yetim kaldım mevsimlerin koynunda. Gözlerindeki sıcaklığı aradım güneşin sınırsız coğrafyasında. Seni sordum memleketimden göçen turnalara. Ama bulamadım seni. Yüreğimin derinliklerinde. Kaybetmiştim seni. Aldığım nefeste, hayata bıraktığım her gülüşte seni aradım. Bulamadım işte. Ucube binaların nemli duvarlarına dayanıp sana ağladım. Dudaklarımı kapatıp kelimelerimle yalnızlığına ağladım. Ama hiçbir zaman ne kadere ne de sana isyan etmedim. Seni “ sen “ diye sevdim ben. Varlığına inat yokluğunda bile sevdim seni. Sana duyduğum sevgim bir günlük olsaydı eğer; seni “ sensizlikte “ bile kendi canımdan can katıp yaşatmazdım sevgilim. Ben yüreğindeki sıcaklığı, tenindeki saklı baharları ve gözlerindeki ıslak gözyaşlarını sevdim. Seni hep aldığım nefes bildim. Yüreğime dokunduğun için, yarım bir adamı sevginle tamamladığın için sevdim seni...
Yokluğunda seni aradım yorgun gecenin gri sabahlarında. Yalnızlığında kanattım fakir kelimelerimi. Dilimde birikmiş ve bir kaç cümleyi geçmeyen itirafım var sana yârim. Sen benden uzaklarda iken bensiz zamanlarda işleyeceğin her günaha bedenimle kefil oldum. Körpe ve filizlenmemiş acılarını satın aldım ömür defterinden. Evet, tüm günahlarını ve bensiz yaşayacağın tüm acılarını satın aldım karşılığını yüreğimle ödeyerek…
Bir gün Cennetin taze baharlarında, buluştuğumuzda giyineceğin beyaz duvağı süslemek için en parlak yıldızları çalacağım gecenin kirpiklerinden. Sen benden “ bir ömür uzaklıkta yaşarken sensizlikte bile sen varmışçasına sevdana nefes alıyor olacağım. Her gece günahlarınla sevişip güneşle beraber perdelerine gelip yüzüne ilk gülümseyen ben olacağım sevgilim... Sen bana uzak olsan da ben seni yüreğimde yaşatacağım. Uzaklarda bir yerde yaşıyor ve nefes alıyor olmanı en büyük mutluluğum bilip acılarına delicesine yanacağım. Közlenmiş yüreğimle, bir sonbahar gecesi ıslak saçlarına yağacağım avuçlarımda güller ile. Gözbebeklerinden yuvarlanıp ayakuçlarına serileceğim. Gülüşlerini nefesim bilip sensizlikte bile sana yaşıyor olacağım sevgilim. Adını yüreğime vurulmuş bir mühür bilip dudaklarında anılan dua olarak hep seninle nefes alacağım sevgilim…
Çünkü sen benim; Bedelini yüreğimle ödediğim En masum günahımsın…
Beni düşündüğünde Özlemin bir damla umut oluyorsa kestane karası gözlerinde Sakın umudunu kâğıt bir mendille silip çöpe atma! Gün gelecek; Acılarınla büyüttüğün sevda çiçeğin tomurcuklanacak gözyaşlarımızda Güneş bir başka doğacak ve yağmurlar umutla yağacak sana söz tomurcuklarımız çiçek açtığında yanında olacağım, İşte o zaman hayallerin pembe bir düşten ziyade, Beyazlar içinde bir gerçek olacak, Umudunu hasretine yenik düşürme sakın.
Senden ayrıldıktan sonra, hep yazmak için uğraştım. Daha ilk sözcükte ’Bu da olmadı diyerek pek çok sayfayı buruşturup attım. Sana duygularımı yansıtayacak bir mektup yazmak öyle zor ki. Mektubu yazamadığım her gün, benim de sabırsızlığım arttı. Sanki duygularım sana ulaşmayınca, yüreğindeki sevgi susuz kalacak, beslenemeyecek gibi geldi bana.
Sana duyduğum özlem her geçen gün artıyor. Denizin köpüren dalgaları kıyıya vurdukça çıkan seste, sabahları ağacın dalında öten, günün doğuşunu müjdeleyen kuş cıvıltılarında, esen rüzgârın ağaçlar arasından süzülürken çıkarttığı ıslık sesinde, güneşin parlaklığında, bulutlardan aşağıya şakırdayarak akan yağmurda hep seni düşünüyorum. Çevremdeki doğal güzellikler senin doğal ve saf birer parçanmış gibi görünüyor. Ah! Bir birleşseler hepsi burada yanı başımda bir araya gelseler, canlanıverse diyorum. Seni çok özledim...
Seni düşünürken, yüreğimi kaplayan bir sıcaklık, duygularımın sıcaklığı ile öyle hafifliyorum ki kanatlanıp uçmak, bir an önce sana ulaşmak istiyorum. Belkide bunun için mektubumu sevgiyi simgeleyen beyaz bir güvercinin kanatları arasında yazmaya başladım. Kalbimden kalemime, oradan yazdığım sözcüklere akan sevgim, mektubun satırları arasında sana ulaşsın, onu okuduğunda yüreğinde yeşeren sevgiyi sulasın, onu büyütsün...
Gözlerimi kapayınca, düşüncelerime giren görüntün, önümde gülümseyerek belirince, seni tutup kucaklamak, yüreğimde alev alev yanan aşkıma sarmak isterim. Senin sıcaklığın onu beslesin, bizim sevgimizi büyütsün...
Gözlemini kapatınca, önümde ışıl ışıl parlayan görüntün, o göz kamaştırıcı görüntün, benim için bir pırlantadan daha değerlidir. O kadar değerli ve o kadar güzel ki, senin sevginle işlenmiş, çevreye saçılan parlaklıktan gözlerim kamaşır. Bu parlaklık beni kör eder. Yüreğimdeki sevgi gözlerini yitirir. Işığınla körelen sevgim, yalnız seni görür, yalnız seni duyar...
Bakışlarındaki sıcaklığı düşünüyorum. O soğuk Ankara ayazında üzerime bir şey almadan kendimi sokağa atardım, gecenin karanlığında lapa lapa kar yağan günlerde içim ısınırdı bakışlarını düşündükçe, beni üşümekten kurtarır bedenimi ateşe verirdi... Gerçi buralarda soğuk karlı günler, senin gibi benden uzaklardalar ama yağmur yağarken, şimşek çakıp gökyüzü dünyaya darılıp karardığında, çevreyi bir korku ve dehşet sararken, beni, senin bakışlarının sıcaklığı korur. O sıcacık sevgi dolu bakışların, beni sarıp fırtınalarda ıslanmaktan kurtarır, yine ateşe verir...
Sevginin özlemi ile yanıp tutuşurken, sana ulaşacağım günleri iple çekiyorum. Günler yaklaştıkça duygularım gelişiyor, sevgim yüreğimde kat kat kabarıyor, sonra yüreğime de sığmıyor taşıyor… Seni kucaklamak, sıcaklığını benliğimde duymak, sevgi pınarından kana kana içip susuzluğumu gidermek için sabırsızlanıyorum. Kanatlarımı çırpıp bir an önce uçmak, sana doğru uçmak, sana kavuşmak istiyorum.
Yüreğinden kopup, dudaklarında biçimlenen gülümsemeni öyle özledim ki... Onu yakalamak, avucumun içinde sıkıca tutmak, yumruğumu sıkmadan gülüşlerini öpmek, öpmek istiyorum. Avucumu açmak istemiyorum, o dudaklarında hayat bulan gülüşlerin kaçmasın, uçup gitmesin diye…