- 1035 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ODASINA GİRDİM CD ELİNDE
Saatin kordonu ince belinde, belinde , belinde aman
Ne güzel bir türküdür değil mi?
Diyarbakır yöresinden olduğunu biliyor muydunuz?
Odasına aniden girdiğiniz kimseyi nasıl bulacağınızı bilemezsiniz.
Ya tuvalettedir, aceleyle pantolonunu toplarken yakalarsınız, ya tam bir şeyler yemek için ağzına elini götürürken yakalarsınız, yarısı yere dökülür, yarısı yalap şalap yutulmaya çalışılır, "buyur" denir sıkıntılı şekilde yutkunurken.
Son günlerde de Cd’lerini kırmaya çalışanlarla, bilgisayarlarının harddisklerini çekiçlemeye
çalışanlar yeni bir trend oluşturmak üzereler bu konuda.
Apoyla Bekaada halvet olabilmiş eski büyüklerimizden birisi bugünlerde gözaltına alınınca, eski eşi hemen yanında çalışan elemanı arayıp, kitapların arasında tarif ettiği CD yi güvene almasını tembihlemiş gazeteleirn yazdıklarına göre.
Bir başka gazetecimiz de, bir siyasi büyüğüne evinde Zeki Müren CD si bile bırakmadığından, herşeyi imha ettiğinden bahsediyordu.
Ama, odasına girilip fincanı elinde yakalananların arşivleri de şöyle böyle medyaya yansıyor, okuyucu olarak sebepleniyoruz biz de.
Her ne kadar oda sahipleri bahsedilen eşyadan haberleri olmadığını, antikacılardan ne bulursa aldığını ve sonra da biryerlerde unuttuğunu izah ediyorlar. "Peki bu ne o zaman, odanda görünüyor" şeklindeki sorulara ise "Bilmiyorum abi, tahminen mancınıkla odanın açık penceresinden içeri atmışlardır, açık olan karşı pencereden de dışarı çıkıp gitmiştir, iki pencere arasında mesafeyi geçerken, ancak 2-3 saniye odamda kalmış olabilir" şeklinde doğaçlama cevap veriyorlar.
Neden olmasın ki. Mümkündür tabii.
Tabii odaya girenler de , karşılaştıkları manzaradan şok olduklarını söylüyorlar.
Odasına girdim, ne haller olmuşşş
Kaşı ile gözü ne yaman uymuş
Mossadın Cianın yolgeçen hanı yaptığı odaları hepimiz bilirdik zaten.
Buralarda her türlü "Fabrikasyon" işler konusunda uzman olunduğunu, eski bazı fabrikatörlerin el verdiğini, sonra da odalara bir haller olduğunu da çözerdik yayılan kokulardan.
Koku eski çöplerin atılmamasından kaynaklanıyordu muhtemelen.Yıllar önce kimin kiminle, hangi gazetecinin hangi gazeteciyle ilişkisi vardı türü notları ortam şartlarında bırakırsan
orta yerlere, kokar tabii. Yoksa mürur-u zamana uğramış peynirlerden, krem peynir yapılması gibi, kokmuş notlardan da yeni yeni cicili bicili okuma fişleri mi yapılacaktı ki?
Nazlı Güneri Sev
Deniz İklimi Isır
Kemal Çöl Olmasın
Madem kötü kokular geliyordu o zaman odalar havalandırılmalıydı.
Odam "On Air" olmalıydı ama nasıl?
Halk, televizyonla odayı havalandırır mıydı acaba?
Zaten Halk başıboş görünüyordu.Sahibi kim belli değidli.
"Kardeş bu halk kimin ki" diye sorduğumuzda bazen locanın çaycısı "benim abi" diyordu, bazen de "bu Halk var ya, aslında onun" diyerek Antalyos Balıkçısını gösteriyorlardı.
Alsak mı almasak mı
Alsak da saklasak mı
İklimi yollasak da mı alsak
Havaların açmasını beklesek de mi alsak
Almasak da alır gibi mi yapsak
diye düşünürken, poyrazdan gelip Silivri üzerinden hava sahasına giren yel zaten tuttuğu gibi havalandırdı odayı da, içindekileri de.
Oksijenle tanışmış soluk belgeler ışıl ışıl yanmaya başladı.
İstanbulla Üsküdarın arasıı
Yaktı beni gözlerinin karası
Gören çarpılıyordu adeta.
Ab-ı hayattan içen abdallar, aynı koridora açılan diğer odalar, aynı göbekten kök hücre almış organizmalar şaşkındı, sarsakdı.
Tarlalarda, sokaklarda, bahçede, müştemilatta falan tamam ama, oda işi büyüktü.
Kimi stüdyo yapardı
Kimi garsonyer
En iyisi, koruyucu ailenin yanına vermekti odada kalanları.
Orada iyi yetişir, kötülüklerden arınır, güzel geleceklere hazırlanırlardı.
Bahtı açılmış halk da havalara uçardı
Coşardı
Şarkılar türkülerle kaynaşırdı...
Kaşları keman, keman
Gözleri yaman