Mavi Gülüşlü Kız
Annesinin sesiyle bir anda irkilerek kalktı.
Yüzünde bir gülümseme ve birde hüzün vardı.Gördüğü rüya karşısında umutlanmıştı ama biliyordu ki bu bir rüyaydı.Hisleri ve duyguları mantığını eziyordu birşey düşünemiyordu.
Rüyasında onu,ellerinden tutmuş okyanusun ortasında yürüyorlardı.
Rüzgarın melodisi,dalgaların hırçınlığı aşk şarkısına dönüşüveriyordu.
Gökyüzü masmaviydi.
Göz kırpıyordu onlara,gökyüzünde periler aşk şarkısına eşlik ediyorlardı.
Bir an gözgöze geldiler,nefes alış verileri hızlandı ve nefesleri birbirine karıştı.
Dudak dudağa geldiler,iki aşkın buluşması olacaktı ki bir anda heşey gözlerinde akıp gitti. Bu onun için bir hüzündü.
Kendine kızıyordu,annesine kızıyordu.
Düşünceli bir şekilde odasından çıkıp mutfağa doğru gitti.
Annesi sofrayı hazırlamış,çayı demlemiş onu bekliyordu.
--Günaydın Oğlum.
--Günaydın Anne.
--Yüzün solgun gibi,hastamısın yoksa?
--Yok hayır hasta değilim,sadece biraz geç uyudumda ondan,şimdi kendime gelirim.
Gördüğü rüyanın etkisinde düşünce deryasında boğuluyordu.
‘’Keşke uyanmasaydım ama hep o uyku içinde kalsaydım’’
Diye kendi kendine söylendi.
Üstünü giydi ve dışarı çıktı,dalgın bir şekilde yürüyordu,arkadaşlarının çağrışmalarını bile duymamıştı.
Deniz kıyısında bir bankın üzerine oturdu,Denize ve uçuşan martılara derin bir soluk çekerek baktı.Hava soğuktu ağzında duman tüter gibi buhar üflüyordu.
Rüzgar estiğinde yerdeki kurumuş yapraklar ve kağıt parçaları havada uçuşuyordu.
Biraz yürümek istedi gözleri bir anda gökyüzünde bir kuş gibi süzülen uçurtmalara takıldı,bir an gözleri doldu çünkü onunla her yıl sonbaharda kışın gelişini böyle kutlarlardı.Ve saatlerce rengarenk olan uçurtmalarını gökyüzünde havalandırırlardı.
Hava soğuktu Deniz dalgalıydı ve her dalgalandığında sanki yüreğinden bir parça koparıyordu.
Boğuluyordu.Koskocaman dünyaya sığamıyordu,etrafına bakıyor,dolanıyor,insanlara bakıyordu.İnsanlar baharın verdiği çoşku ve sevinci yaşıyorlardı ama o hiç sevinemiyodu çünkü yeryüzü sonbaharını yaşıyordu ve yaza kadar solgun ve ölü olacaklardı.
Çiçekler filizlenmeyecek.Güneş umut yüklü sıcaklığını vermiyecekti Dünya’ya.Kuşlar ötmeyecek,aksine Yeni ve sıcak ülkere göç edeceklerdi.
Zorunlu göçler insan yaşamında da büyük etki bırakmıştır.Tanıdığın,ısıttığın,sevgini koyduğun yerleri zorunlu olarak göç etmek,herhalde bu insan yaşamında nekadar yeni birşey olsada çok zor olması lazım.Çocuğunu kayıp diyarlara vermek gibi birşey herhalde.
Güneş cansız ışıklarını Dünyaya vurmaya başlamıştı.Oda yavaş yavaş veda ediyordu gökyüzüne,yerine karanlıkları bırakıyordu.
Hiç sevmiyordu bu karanlıkları,dev bir canavar olup hapsediyor ve ölümcül duygular yaşamasını sağlıyordu.
Yaşamında tek tutanağı,sevdiği ve ömrü boyunca hep seveceği aşkının ölümsüz diyarlara gidişinin 1.yılıydı bu.
Evet bundan 1 yıl önce bugün yüreğinin acımsız dayanılması zor ayrılığının yıl dönümüydü.
Bir türlü kabulenemiyordu.Nerde bahsedilse,adı anılsa gözlerinde bir damla yaş akar orayı ya terkederdi yada onun adını ağzına alanlara bir anda öfkelenir,bağırır çağırırdı.
Yaralıydı ve bu yaranın merhemi yoktu.Yarası çok derinde taaa yüreğinin benliğinde ve yaşam hücrelerine kadardı.
Bir an ölüm diyarına bir mektup yazmayı düşündü,yaşadıklarını,korkularını,acısını hepsini yazacaktı.
Çalışma masasına oturdu,eline kalem aldı ve defterine baktı. Biraz bekledikten sonra yazmaya başladı.
Merhaba Mavi Gülüşlü Kız
Bugün gidişinin tam 365.Günü ve ben 365 gün boyunca hergün her saat,her dakika ve her saniye ölüyorum.
Hatırlıyormusun bana birşey demiştin ‘’ikimizden birine birşey olursa ne olur diye’’ ve bende düşünmesi bile korkunç demiştim.
Sen bunu söylerken ben düşünüyordum aslında,düşünürken korkuyor,ürküyor ve titriyordum ve daha o anda karanlıklar dev bir canavar oluyordu boğuluyordum.
Ellerinin ellerimde kayıp gittiği andan itibaren elinin
sıcaklığı hala ellerimde ve bugüne kadar hiç kimsenin elini tutmadım merhabalaşmadım.
Gidişin nekadar acı versede yaşamaya çalışıyorum ama senin yokluğunla değil anılarınla yaşıyorum,sanki her an gelecekmisin gibi umutla bekliyorum.
Sen güldüğünde deniz kıskanırdı ve dalgalarını bir tokat gibi kayalara vururdu.
Gülüşün mavi idi.
Sen gittiğin günden beri yüzüm hiç gülmüyor,çok az dışarı çıkıyorum elimde olsa sensiz olan sokakları yakardım.
Hep odamdayım sadece düşünüyorum bazı günler sen varmışsın gibi davranıyorum ve kendi kendime konuşuyorum.Bu durumum ailem tarafından korkuluyor,delirmişim gibi davranıyorlar,ama ben delirmediğimin farkındayım.
Geçen gün annemin baskısı ile psikiyatriye gittim.Doktor bana neyin var dediğinde bense ona
‘’Siz hiç yüreğinizi okyanuslara bıraktınızmı’’dedim .
Yaşadığım bu yerler seni anımsatıyor,yürüdüğüm yollar,sokak lambaları,rüzgarın uğultusu,gecenin ayazı,sabahın dondurucu soğuğu ama herşey seni anımsatıyor.
Şu an özgürlüğünü demir parmaklıklar ardına bırakmış,yaşamını ve umutlarını dar ağacına asacak bir idam mahkumu gibiyim.
Ben bunları yazarken dışarda yağmur yağıyor,dışarının pisliğini temizleyen bahar yağmurları yağarken,ben sensizliğin kirlenmiş haliyle sadece yanlızlığım var yanımda.
Ben umudumu yitirmeyeceğim herzaman sen varmışsın gibi yapıp ve herzaman sen gelecekmissin gibi yaşayacağım Mavi Gülüşlü Kız...
Serdar ÖZDEMİR
26 Ocak 2011/Çarşamba
Saat:19:32