ÖZLEMEK GÜZELDİR
“Neyi, kimi, neden , özleriz ? “ gibi sualler insanın fıtratında zamanı gelince kapıyı çalan birer duygu seli midir, kalbin hasreti dillendirmesi midir yoksa yüreğe düşen kor bir ateş midir tam olarak bilinmez.
Kimi zaman yürek diyarı mahzun ve biçare kaldığında sığınabileceği en güzel liman oluverir, bazen geçmişine apansız dalışlara dair yol olur, köprü olur ve fırtına , boran misali benliğini çepeçevre saran hazin bir bulut ve bazen de göz nurlarını buğulandıran hasret dalgası… Aslına bakarsak hüzün bir matem değil , yalnızca hasretlerimizin zirveye ulaşmasıdır. Bizleri yaşam mücadelesinde zerre miktarınca dahi olsa mutlu ,umutlu kılan özlem değil midir aslında ?
Minik bedenin ve kainata sığmaz bir hayal alemin esrarını taşıyan çocukluk anıları
ne de tatlı ve de vazgeçilmezdir dönemine has masalları , oyunları ve oyuncakları, buram buram unutulmaz anılarıyla.
Ve kendisine vaat edilen menzilde yol alırken zaman , azmin , neşenin , heva ve heveslerin doruğundaki gençliğimizi vakti geldiğinde “Hey gidi günler!” dedirten ve kimi zaman yürek burkan kimi zaman da tekrar yaşanılması için dua edilen özlemler misafir eder.
Bizi hattatvari işleyen , benliğimizin mimarları ve gönül dünyamızın daimi misafirleri olan aile,eş, yarenleri ırak olduklarında özlemek de var , ebediyete yolculuk etmişlerse onları hatırlatan buruk tebessümler de…
Varlığını Hakk’a teslimiyet boyutuna ulaştırmış , aşkı özümseyip alemleri aynı anda yaşayan ve kainata mistik bir atmosferden bakan Mevlanalar için “Onları özledim.” diyen önderine mukabilinde ala bir vuslata köprüdür özlem.
Gönül pınarından akan ve hayal selini manidar kılan bu duygu özlemeye dair olan her şey için anlamlı , özeldir daima. Velhasıl özlemek güzeldir, özlenen daha güzel…