- 951 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Birol
BİROL
Harzem’le Birol yavaş yavaş yürüyor. Harzem kadınlardan bahsediyor. Birol’un dili dışarıda pür dikkat Harzem’in ağzından düşen her kelimeyi topluyor. Harzem’in anlattıkları dışında görmüyor, duymuyor. Harzem karşıdan gelen otobüsü görünce şimşekler çaktı, elma düştü kafasına. Planı karşıdan geliyor, gümbür gümbür. Birol kadınlarla meşgulken kocaman otobüs daracık yolda hızlıca geliyor. Harzem şeytani planı için hazır. Yaşamak için sadece durmaları yeterli olacak. Sıradan bir kural, otobüs geçip yol boşaldıktan sonra yolun karşısına geçilecek. Basit, ama yaşamda kalmak için önemli. Harzem durdu ve Birol’a ‘koş’ diye bağırdı, Birol ani emirle refleksine yenildi koştu. Birol ne olduğunu anlamadı kadınlara öyle dalmanın cezasını yolun ortasında son sürat otobüsle karşılaşarak çekecek. Yine kadınlar ve yine tehlike… Ah otobüslerin altında kalasıca, boyu posu devrilesice Birol bedduaları, Harzem’in sayesinde kabul olacak. Şoför deli gibi basmış gaza nasıl dursun otobüs? Geliyor! Tanrının tekerleri, fırsat yüklenmiş beddualar bekliyor. Harzem’in, düşündüğü gibi oldu. Birol hayatındaki diğer emirleri hiç sorgulamadığından mı? Birden atladı yola. Evet, Tanrı Birol’un beyin kısmına yanlışlıkla beton dökmüş olabilir.
Birol yola aniden çıkınca, otobüs şoförü bastı frene, yol koştu, Birol koştu. Birol koştu, yol koştu, şoför bastı frene. Frenin gücüne yenilen ablalar, ağabeyler arka taraf boşken öne yığıldılar. Otobüsü birçok yolcu birden sürmeye çalıştı. Şoför kucağında üç yolcuyla frene hiç basmamışken, bastı. Muavin, yaşlı bir teyzenin kucağında anne güveninin arayan masum çocuk, teyze muavine sarılmış çocuğu kabullenmiş hatta şoföre çıkışacak “ne parası şoför bey o daha çocuk.” Otobüsün içerisi o kadar ciddi değilken, dışında durum vahim. Nefesi ağzında kaldı Birol’un. Nasıl kalmasın ki! Derinden gelen fren sesi sala sesi oldu ciddiyeti okudu. Azrail’in bir eli Birol’un yakasında.
Yol yol olalı böyle macerası olmamıştı. Macerasının kısık ateşinde malzemeleri; kayıp gelen otobüs, yüz yolcu, yüz hayret, zavallı Birol ve katil adayı Harzem yavaş yavaş pişiyor. Görünmeyen kahramanlar; Birol’un arkasından bunca zaman bedduasını esirgemeyen Tanrı sever kullar…
Birol yolun ortasında. Birol’un gözleri kapalı, tüyleri diken, dili Tanrının tekrarında. Üzerine karabasanlar çöktü. Ağırlaştı ayakları, kıpırdayamıyor, bağıramıyor öylece kalakaldı. Artık yapılabilecek her şey otobüs şoföründe. Fakat şoförün aklı beş karış havada. Geçim sıkıntısı ondan önce şoför mahalline oturmuş. İyi yanı ise reflekslerinin hızlı olması. Hızlı refleks karşısında Birol’u aniden görmesiyle, olayın ciddiyetiyle ağzına gelen küfrü hiç gevelemeden, değiştirmeden birinin annesine sövdü. Kimin annesine küfredildiğinin bu olayın ciddiyetinde pek önemi yok. Yolcular anneye sahip çıkmadı, küfrü yadırgamadı. Anne ne yapsın, annelik işte her zor durumda olduğu gibi yine ilk akla gelen imdat çağrısı… Otobüsün hacısı duruma uygun dua bulamayınca bağırdı, dışarıya sesi yetişti Allah, fakat ortalarda kimseler yok. Yolcular öyle kucak kucağa ki! Olayı lehine çevirmekte ustalar cepçi, fortçu oldu. İçimizdeki saygınlar, beyefendiler durumu yakalayınca birer azmış, kudurmuş. Fakat durumdan kimse şikayetçi değil, sanki bir ömür böyle yaşayabilirler yeter ki otobüsün önünde ne olduğunu görebilsinler. Başına ne gelirse meraktan geleceklerin yolculuğu yani ne sağcı ne de solcu bunlar sadece yolcu...
Birol can kavgasını verirken olaya anında tepki verdi yüz mimiği. Sonra yüzü soyundu. Yüzünde sıfır kıl kaldı, erkekliğin göstergesi bıyık, kirli sakal ilk tehlikede yüzü terk etti. Peki, kaşa, kirpiğe ne demeli. Yazık, götünün kılı kadar olamadılar. Birol’un kılsız hali felaketi oldu ama ağlamadı. Ve tıp dünyası öğrendi ki yüz kılları delikanlı değilmiş, sıkıyı görünce dökülüyormuş. Araştırma faresi Birol… Kıllarının terk etmesiyle beyazlar içinde kaldı Birol. O, kıllarının ihanetine uğrayan tek adamdı. O’nu terk edenler arasına canı da aldığı nefesi de girmek üzereyken otobüs durdu.
Ne yazık ki beddua sahipleri çok üzgün ki Tanrının tekerlerinin altında Birol yok, Birol bir süre daha yaşayacak. Bir can daha çalacak, kaçacak, küfredecek bir can daha yaşayacak ve oksijeni azaltacak. Son nokta ne zaman konur bilinmez.
Otobüs içinde çorba olmuş yolculardan cüzdanını kaybedenler, aklını kaybedenler, birinin öldüğünü göremeyenler, elektrik faturası ödemesini hatırlayanlar sinirlendi. Üstelik hayatın içinde bir kişinin eksilmediğine de çok sinir oldular. Yolcular kıyafetlerini düzeltirken o kadar yerde kaldık karşılığında bunu mu izlettirdiniz diye hızlı reflekse burunlarından soludular. Yolcunun biri tutamadı kendini bağırdı “yavaş olsana kardeşim”, bir ses daha ileri gitti “senin süreceğin arabanın…” bu sese otobüsün duyarlı sesi “ o çocuğu, düzgün söv bayanlar var” dedi. En yüksek ses duyarlı yolcudan geldiği için başka söze gerek kalmadı. Birol’u görenler “o kadar frene değer mi, yaşamasa da olur ” dünya görüşündeki yolcular kısa ve öz Birol özetini bakışlarıyla yaptılar.
Birol adrenalini hissetti. O an korku ve ilgiyi yaşadı ne böyle bir korku ne de böyle ilgi, hiç yaşamamış hatta bu ona önemli olduğunu hissettirmişti.
Gördü ki otobüsün altında kalma tehlikesi adrenalin demek…
Birol otobüsçü efsanesi oldu. Otobüs şoförleri birbirlerine Birol’u anlatmaya başladılar, otobüsün önüne nasıl atladığı konuşulur oldu. ‘Dün akşam beyazlar içinde kılsız, zayıf, çelimsiz bir genç sırtında orağıyla aniden yola atladı. Frene yüklendim, son anda atladı kurtardı kendini…’
Taşkın Eroğlu
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.