- 677 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnançları Terörize Etmek 10
10-]Bizler bu bilgileri, bu tarihi toplumsal nesnelliğin süreçlerini, bilmezden, görmezden gelişlerle; inanca değin olanı sanki topluma değin olanlar gibi oluşla göstererekten; inançları da, bir toplumsal hak gibi bir toplumsal özgürlük gibi sandırışlarla ajite edip, değerli inançlarımızı bu konuya değin kendi savunmaları içinde oluşturuşlarla bulundurmamızla, bizleri biz; terörizme etmekteyiz.
Nasıl toplumun bir özgür eşme olayı olan, arabasına, uçağına içinizde taşıdığınız inanmalarınıza rağmen binişle; araba ve uçağa; inançlarınızın değil de, araba ve uçağın uzay zamana bağlı kendi devinmeleri egemense; bu koşullarda inanç taşımanızın ve inancı özgürlüğünüzün bir kıymeti harbiye si de yoktur. Burada tamamen fiziki, aero dinamikti, uzay zamana bağlı, nesnelce tutumların bilgisi ve ona değin olan hava yastıklı, paraşütlü vs. giyinmelerin hükmü devranı sürer.
İşte toplumda da okula, öğrenci olunmayla gidilir. Eğer, öğrenci olmanın uzay zamana özgü kuralında örtünme varsa örtünürsünüz. Bu bir hak ve özgürlük olmayıp, o işin gereği oluşla, gerekli bir şarttı bir zorunluluktandır da ondan. Bir sağlanış toplumsal talebi içeriyorsa, o hakkınızdır. Bir topumsa alanda çeşitli nedenle bulunuşla, kurallara uymanız, hak değil bir zorunluluktur. Bunun özgürlüğü hiç olmaz!
Toplumsal kural, o sektör alana dek tutumsak gerekliliklerdir. Değilse bir hakkın bir özgürlüğün keyfe keder panayırcı, bayram şölenli gösterisinin yapıldığı, halksa oluşa seyir geçit özelliği taşınan alanlar değildirler.
Hak diye sarf ettiğiniz istekler, toplum güvenliğini ilzam edici (cevap veremez duruma getirme, susturma; söz ya da laf kalabalığı tartışmasında galip gelmek) olmamalıdır. Ve bu gibi söylemlerin; yurttaşlarını, binlerce yıllık insanlık tarihine dek olumsuz anlamalarının zamandan zamana taşınıştı, davranıştı, kuşkuya düşürür hareketlerinden kaçınılacağı ve bu tür taşımaların kıymeti harbiyesinin olamayacağı da açıktır.
Bunlar, üzerinde ittifakı yapılmış, toplumsal yapı ve anlamalar, değildirler. Sizin insan hakkı ve kadın özgürlüğü diye tanımladığınız başörtüsü; bir sosyal hukuk prensibidir. Yine bir başkasına göre kadının köleliğidir. Erkek egemence bakışla, kadına cinsel obje yaklaşmasının, kadını giydirmesidir. Ve yine bir başkasına göre bir mezhebin, diğer mezhebe, mezalimini çağrıştıran toplum huzurunu bozan algılama gibi gelmektedir. Yani sosyal öznellikler, toplumsak nesnelce egemenlikler taşıması, olamaz. Siz bir topluma ürettirip, üretileni dağıtamıyorsanız, inançların birleştiriciliği mavalını anlatırsınız.
Sünni ortamlara girip te; ‘ başörtülü hâkim ve öğretmen sizi rahatsız eder mi?’ sorusuna yüzde bilmem kaçla; ’etmez’ cevabını almanızın, sosyalce ilzamı; akıl ve bilimsel ölçekli toplumsal bağdaşma değildir. Araştırma yönteminiz bilimselse de, araştırmayı bilimsel olmayan bir izam (abartma edişle, büyütme) edişle yapmak, bilimsel değildir. Elbette aynı halkçı görüşü taşıyan insanların bir hemşerilik anlayışları gibi oluşla duyguca birbirine sempati ve yakınlıkları söz konusudur. Bu bir sosyal aidiyet duygusudur. Zıt halktı görüşlerin içinde olan insanların da, birbirine hoş olmayan sosyal duygulu aitti kanaatlerle, bir yargılayan ve yargılanan olacakla, bakacağı da olasılıkla açıktır.
Burada kimi yargılayanlar başörtüsü takmadan da, kişileri konuşmasından yakalayarak, öznel yakınlık ve öznel nefretle kişileri yargılayabilir diyeceksiniz. Bu da her zaman olasıdır. Ancak sizin daha başta halksa(inançsa) anlayışlarla, güven bunalımı yaratmamanız gerekir. Toplumsal normlara göre giyinmiş bilinirlikle, kişi orada halksa değil de, toplumsa nedenlerle yargılanacağını daha baştan bilmelidir. Değilse yargıç karşısına çıkan bir davalıyı, davalıda yargılayanını, daha ilk etapta onun falan inancın filan mezhebinde olduğunu algılamamalıdır. Bu bir tam ilzamdır.
Bu işlerin birde siyasi erk sarhoşluğu vardır. Demokrasilerde parlamenter rejimlerde meclis her şey değildir. Ve meclis her şeyin üstünde de değildir. Demokrasilerde HUKUKUN üstünlüğü vardır. Yani toplumsa nokta burada, hukukta birleşir. Toplumsal nokta, burada hareketlenir ve burada dallanır çatallanır. Geri beslenme şartları gereği, icraatın çıkışları bu noktaya yönelişle, referansça sistem kontrolünü yaparak aykırılıkları, kırpılışla giderilir. Bu nokta yanlışa düşebilir. Bunun düzenlemesini ve denetimini yasalar dahilinde parlamento (yasama) yapar. Bu bir bağıl özerk dönüşmedir.
Yürütme, hukuk içinde siyasi ve özgür olmalıdır. Sosyal hukukunuz kâle alınırsa da, sosyal hukukunuz toplumsal hukukunuzun içinde her zaman bir insan hakkı, bir insan özgürlüğü gibi yürümeleri esas değildir. Eğer inançlar bir insan özgürlüğü ise, insanları kurban eden inanç ve inanma uygulamasını nereye koyacaksınız!
Sosyal hukukunuzda oruç tutmayana; belli yaştan itibaren namaz kılmayana; zekât vermeyene kendi inancınızın içinizde bir müeyyideniz (yaptırımınız) olabilir. Ancak bu yaptırım toplumsal hukuk açısından anlamsızdır. Çok hukukluluk, sosyal yaşamın kendi öznelliği içinde vicdani bir eza cefa arınması ve yaptırımı olabilir. Bunların, toplumsal hukuk içinde mütalaası dahi, soytarılıktır.
Çünkü çok hukukluluk insanların insanlık tarihinin bir döneminde, yan yana oluşturduğu ittifaklar dönemi başlangıcına değin oluşmuş, her bir sosyal birliğin kendi gelenekti özel ve özgün çatışmacı aktarımlarıdırlar. Söz gelimi böyle bir sistemde yönetime kâh o etnikten (çok kültürden), kâh bu etnikten yöneticiler, belli aralıklarla, belli süreliğine hükümdar oluyorlardı. Tarihi süreç içinde, gelip geçici işlev olmuş çok kültürlü hukuk, toplum yaşamına gelişen süreç içinde bir hayatiyet vererek, zorunlu oluşla, sahneden çekilmiş bir durumdur.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.