KALEM ERBABI VE AYDIN
Eli kalem tutanı bir şeylere benzetmek gerekir mi? Yahut doğrumudur? Düşünmeden yazıyorum bunları.
Şiir yahut iyi kaleme alınmış bir düzyazıyı okumanın keyfini anlatmak imkansız. Her gün onlarca şiir eklendi okuduğumuz kitapların arasına. İşin güzel yanı şu ki hayatımın önemli bir zaman dilimini ele geçiren bu şiir okumaları güncel şiirler. Yani şairini tanıyoruz ve içinde bulunduğu ruh haline dair iyi kötü bilgi sahibiyiz. Vesileyle yazdığı şiirle ilgili satır aralarına ulaşmak çok daha kolay oluyor. Bir gün üzerinde durulduğu takdirde ismi bilinir insanlar olacaklarından emin olduğum bir keyfin ilk adımlarının üzerinde olduğunu bilmekse tarifsiz bir mutluluk.
Bugün itibariyle okuduğum bir şiir şunu düşündürdü: “Şiir balta olsa şairde iyi bir oduncuysa kütük inmişti çoktan toprağa…”
Yapılan tüm eylemlerimiz ölçülü biçili olmuyor olamıyor. Duygusal mahluklarız zira. Çok zaman duygularımızın arkasında takılıp gidiyoruz. Gitmek denilebilirse bu sürüklenmeye. Aklı ön plana çıkaralım diyenlerin hayatlarına baktığımda hayatın tadını kaçırdıklarını fark ediyorum. Hâsılı ikisinin arasını bulmak biraz da güç galiba.
Kişinin öz güveninin olması hayatını kolaylaştırmak adına son derece önemli olduğu aşikar. Fakat bunun derecesi olmalı muhakkak. “Ben” lik kibirle enaniyetle birleştiğinde son derece üzücü neticelere sebep olabiliyor. Esprilerin dozu kaçıyor. Sohbetler seviyesizleşiyor.
Kendine ait kötü tecrübeler sebebiyle toplumu rencide edici yaklaşımlarını ulu orta yafta yafta savuranların sonları da kendi insafsızlıkları derecesinde oluyor elbette. TDK listesinde en sevmediğim kelimelerden biri olsa da mevcudiyeti sebebiyle sıkça işittiğim “Yobaz” kelimesi canımı sıkıyor uzun zamandır. Kelimeyi kullananların içini doğru şekilde dolduramadıkları kanaatindeyim. Ama bu tarz rencide edici kelimeleri kullananların kendilerini bir zirvede görmeleri zanları hasebiyle kolaylıkla kullanmaktan hoşlandıklarını düşünüyorum. Hele de kelimeyi bir kılıkla örtüştürenleri ayağa kalkıp yazıklar olsun bakışlarımla alkışlamak istiyorum.
Dar kafalılığın bir sınırı olmadığına inancımda ne bir eksiklik ne bir fazlalık var hâlihazırda. Umud ediyorum aydın olmasını beklediğim kalem sahipleri iki mum fazla yakarlar ve okudukları kitaplardan hiç değilse bir cümlelik bir netice çıkartabilirler bir ara.
YORUMLAR
gecenin bu saatınde nasıl bir çırpıda okudum ve alkışladım ki seni...
"Umud ediyorum aydın olmasını beklediğim kalem sahipleri iki mum fazla yakarlar ve okudukları kitaplardan hiç değilse bir cümlelik bir netice çıkartabilirler bir ara."
nefis bir son, bugün yaşanan bazı olaylardan sonra yazın öyle güzel oturmuş ki...ellerine sağlık..sanki içimi okumuşda yazmışsın...
sen sen ol bildiğin yoldan şaşma, gittiğin yol doğru yoldur sakın unutmayasın...
kalemine sağlık işte burada denir...
kutluyorum...
Yobaz nedir, çeşitleri nelerdir?
Yobaz, bütün hakikatler kendisine gösterildiği hâlde, kabul etmeyen, kendi indî ve hatalı görüşünde körü körüne ısrar ve inat eden kaba, cahil kimse demektir.
Her mesleğin, her ideolojinin yobazı olur. Meselâ din yobazı, fen yobazı, devrim yobazı, evrim yobazı, siyaset yobazı, laiklik yobazı gibi çeşitli yobazlar vardır.
Yobazların en zararlısı, mal, para, makam elde etmek için yabancı ideolojilerin, dinde reformcuların ve mezhepsizlerin propagandalarını yaparak, milletin imanını, ahlâkını bozan, satılmış, din, fen ve siyaset yobazlarıdır. Bu yobazlardan bazılarına birer misal verelim:
1- Cahil yobaz: Din ve dünya bilgilerinden mahrum olanlardır. Bunlar, bölücülük yaptıkları gibi, din düşmanlarına çabuk aldanıp, zararlı yollara kolayca sürüklenebilir.
2- Din yobazı: İlimleri biraz varsa da, sinsi maksatlarına, mala, mevkiye kavuşmak için, bilmediklerini veya bildiklerinin tersini söylerler ve yaparlar. İslâmiyetin dışına çıkarlar. Kötülükte, dinî yıkmakta, cahillere örnek olur, rehberlik ederler.
Dinde büyük yara açtılar
Bunlar, müslümanların din duygularını sömürerek, dinîmizi içerden yıkmaya çalışmışlardır.
3- Fen yobazı: Gençlerin imanlarını bozmak, bunları dinden, İslâmiyetten ayırmak için, uydurdukları şeyleri fen bilgisi, tıb bilgisi, ilericilik olarak anlatıp, “din kitapları bu bilgilere uymadığı için yanlıştır, bunların gösterdiği yolda yaşamak gericiliktir” derler.
4- Devrim yobazı: Devrim deyimi, Batı dillerindeki revolution deyiminin çift anlamını taşımakta ve hem dönüşme, hem de zorla değiştirme, [ihtilâl] anlamlarındadır. Diyalektik maddeciliğe göre, evrim ve devrim birbirine kökten bağlıdır. Devrim, evrimin zorunlu sonucudur. Devrimci yobazlara göre, bütün dünya, dinden uzaklaşarak mutlaka komünist olacaktır.
5- Evrim yobazı: Kimi ilk insanın bir hücreden, kimi maymundan, son olarak da ayıdan geldiğini ileri sürenler çıktı. Bilimsel olarak, bunların (Maymun veya ayı dölü) olmadıkları isbat edildiği hâlde, kabul etmez, kendi yanlış görüşünde körü körüne inat edip, maymun dölü olduğunda ısrar eder.
6- Siyaset yobazı: Kendisi iktidarda olmadığı müddetçe, diğer partilerin hepsi demokrasi düşmanıdır, ülke ise baştanbaşa sefalet ve karanlık içindedir. Muhalifleri iyi bir şey yapsa da desteklemez. Onun vazifesi iyiye köstek olmaktır. Seçimi kaybetse de, zafer yine onundur.
7- Laiklik yobazı: Önce laiklik nedir? Laikliğin ne olduğunu yetkili bir ağızdan, Anayasa hukuku profesörü Ali Fuat Başgil’den öğrenelim:
Ord. Prof. Başgil diyor ki :
(Laiklik, Batı hukukunda, din ile devletin ayrılması, devletin din, dinin de devlet işlerine karışmaması, dinîn ma’nevî hayatın nizamı olarak hüküm sürmesidir. Laikliğe bağlı olarak üç türlü devlet sistemi vardır:
1- Laik olan devlet sisteminde: Din ve devlet birbirinden ayrılır ve biri diğerine karşı muhtar (autonome) bir vaziyet alır. Devlet din bezirgânlığı yapmadığı gibi, din düşmanı da kesilmez. Böylece laiklik en iyi bir itidal ve muvazene sistemidir. Din hürriyeti, ancak laik bir devlette gün görüp yaşayabilir.
2- Dine bağlı devlet sisteminde: Bu sistemde, bir zamanlar Batı’da olduğu gibi, din görevlileri memurlaşır, birtakım hurafe ve taassuba kapılabilir.
3- Devlete bağlı din sisteminde: Diyanet siyasete kurban edilir. İktidar, din adamlarına hâkim olur. Dinî kurumları onlar kurup, onlar kapatır. Maaşını, mükâfat ve cezasını onlar verir. Din adamları memurlaştırılarak emir kulu hâline sokulur. Hiçbir muhtariyet ve salâhiyeti kalmaz. Dinsizlik, din ve din adamları ile alay etmek moda hâline gelir.)
Laiklik birinci maddede bildirildiği gibidir. Fakat laiklik yobazları, üçüncü maddedeki sistemi uygulamaya çalışırlar. Din yobazları dine düşmanlık etmekte, laiklik yobazları da laikliğe düşmanlık etmektedir.
Ne yobazı olursa olsun, yobazlık aşırılıktır. İslâmiyet aşırılıktan uzak orta yoldur.
Bu meyanda bize düşen de hakperestliğin bir gereği olarak, hak ve hakikate taraftar olmak ve her kimden veya kesimden doğru olan fikirler ve düşünceler sadır olursa ona taraftar olmaktır. İnancı ve ideolojisi ne olursa olsun, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, her türlü haksızlığa ve istibdada, her çeşit zulüm ve adaletsizliğe karşı çıkan; doğru olanı söylemekten çekinmeyen, zalime karşı mazlûmu savunan, demokrasi, insan hakları ve fikir hürriyetinden yana tavır sergileyen, cesur ve gözü pek gerçek aydın yazarları alkışlamak da bizim vazifemiz.
Tebrikler asran gerçekten güzel bir konuyu sayfana taşımışsın yürekten sağol.