- 2345 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Aptallaştırılmış Toplumlar ve Uyutulan İnsanlık
İnsanı derin ve içinden çıkılmaz durumlara sevk eden soru aslında şu;
Neden, Niçin?
Yaşadığımız evrende her gün yaşanan bu dram, her gün yaşanan ve sonu gelmeyen bu ıstırabın nedeni ne esasında?
Bir türlü çözüm üretilemeyen düşmanlıklar, ortası bulunamayan küskünlükler, nedeni bilinmeyen kadim savaş...
Devletlerin devletlere düşmanlıkları, insanlığın tabiata, tabiatın insanoğluna çektirdiği bu azabın temelinde yatan, bir türlü bitmeyen, bitmediği her gün biraz daha sona yaklaştıran, gittikçe daha da yaşanılmaz bir hal alan dünya düzeni.
Tüm bunların nedeni ne?
Niçini ne?
Hastalıklar üretebilen ama deva üretemeyen insanlık bunu yapmaktan aciz mi gerçekten yoksa bu döngü ölüm nihayetiyle tanışmak zorunda mı bırakılıyor.
Güneşin evreni ısıttığı ve aydınlattığı her güne inat karanlıklar duvarlarımızdan bilinçli bir savaşın neticesinde mi düşemiyor.
Karanlıklar gayrimeşru çabaları kamufle etmekte kullanıldıkları için mi bu kadar revaçta ve aslında her ıstırabı her umutsuzluğu ve dökülen her damla kanı kara dönüştürebilmenin hesabını yapan derin güçler bu doyumsuz iştahları yüzünden mi batağa gömüyor geçen her günde dünyayı. İnsanlık tarihinin en kadim çağlarından beri alışılagelmişin dışında bir hızla akıyor hayat. Değirmen taşları insanlığı öğütüyor sert kabuklarında. Un ufak olan umutlar ve çoktan bitmiş olan dirayet karşı koymaksızın teslim oluyor kapitalizmin zalim pençesine.
Değişen dünya düzeninde halkları birbirine düşüren ve kavgaların gölgesinde karlarını katlayan şirketler aslında kanla beslendiklerini bildikleri halde bunu umursamıyorlar, çünkü bir aslan insan eti yemese de bir kere onun tadını aldımı ve o ete ulaşmanın kolaylığını yaşadı mı asla vazgeçemiyor bu kolay avdan.
İnsanoğlu en zalim ve en açgözlü aslanların kafesinde biçare, en acımasız kartalların pençesinde umutsuz, en zehirli yılanların koynunda bihaber.
Şeytanın sadık yaverleriyle kuşatılmış bir evrende gücünü tüketen insanlık birlik olabilmenin şuurundan ve iştiyakından da çoktan uzaklaştırılmıştır.
İnsanlığı siyah beyaz diye ikiye, Müslüman, Hristiyan ve Musevi diye üçe, Kürt Türk Çerkez Alman Fransız Rus diye sonsuza bölmeyi başaran kapitalist sistem güçte birleşemeyen bu
türü karda birleştirmeyi başardı. Globalizm diye adlandırdıkları ve renkli jelatinleriyle süsledikleri bu düzen 21.yüzyıl insanının gizli ve sinsi katili olmayı başardı.
Dünyayı tek elden yönetmenin gayretinde olan Kapitalist Elitist taban dünya kaynaklarının tamamına el koydu. Buna hiç hakları olmadığı halde yerin altında üstünde ne varsa paylaşıldı.
Peki insanoğlunun tamamının doğuştan haklarının bulunduğu bu kaynaklar kimin, kimlerin ellerinde.Hangi hakla ve yetkiyle bu kaynaklara sahip oldular. O kaynakları satanlar hangi yetkiye dayanarak ulusların hakkını devredebildiler. İnsanlığa ait bu kaynaklar nasıl oldu da dünyadaki bir kaç ailenin şahsi edinimi haline gelebildi. Tüm bunlar olurken insanlık neredeydi, neden bu talana mani olmadı?
İhtiyarlarımız, yetişkinlerimiz, gençlerimiz, çocuklarımız neden dur demediler bu soyguna.
Neden?
Yoksa bütün bunlar yaşanırken biz hala sağ sol diye mi çatışıyorduk,
Sovyet-ABD diye mi çatışıyorduk,Doğu-batı bloğu diye mi çatışıyorduk,
Türk-Kürt diye mi çatışıyorduk, Vietnamlı-Amerikalı diye mi çatışıyorduk,
AKP-CHP diye mi çatışıyorduk, Burjuva-patron diye mi çatışıyorduk,
Şii-Sünni diye mi çatışıyorduk, Laik-dinci diye mi çatışıyorduk,
Müslüman Yahudi, Yahudi-Hıristiyan diye mi çatışıyorduk.
İnsanlığı her grupta türevleyen, alt kümelerine ayrıştıran bu matematik dehaları, sevgiyi bile bölmeyi başardılar. Bölünebilirlik kuramı insanlığın her safhasında uygulandı ve başarıya ulaştı.
Televizyonları başında uyutulan, morfinlenmiş zihinler, tek sahip oldukları gücün varlığını bile unuttular. Kafataslarında beyin taşıdığını unutan bir insanlık üretildi.
Sadece bilmemizi istedikleri kadarını bilip, bilmememizi istedikleri şeyleri merak dahi etmeden asırları devirdik. Düşünenleri silahla susturanlar, namluların ucunda insanlığı susturdular.
Siyaset insanların yaşam standardını yükseltmeyi ilke edinmişken ideolojilerin çığırtkanlığına soyunuverdi birden, beyaz maskelerin altından siyah gölgeler fışkırıyordu ama biz bunları göremeyecek kadar kördük. İnsanlar fikirlerini söyleyebilmek için vekil seçmeye mecbur bırakıldı. Asgari yaşamların savunuculuğuna soyunan devler, gölgelerinde karanlığa mahkum etti halklarını.
Kapitalizmin tek silahı olan para, insanlığın tüm kalelerini zapt etti ve özgür köleler dünyasını yarattı.