her gün bir başka doğar güneş-3-
Ayfer sinemanın karanlık dünyasında bambaşka bir pencereden bakarken, kendi yaşamına –sorunlu sandığı bir yaşamdı bu- ışık tutacak küçük bir esinti bekliyordu belki.
Sinemaya giden her kadın gibi bir mucize olsun istiyordu. Az sonra bu gerçekleşecek . Yönetmen her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplamış.
Film kareleri ardı ardına akıp gidiyordu.
Kadın kahraman tutkuyla her gün sinemaya gidiyordu. Sevdiği adamı bir kere daha görebilmek için. Hiçbir beklentisi olmadan, hiçbir ümit beslemeden sabırla koşuyordu perdedeki aşkına. Gözlerindeki mutluluk görülmeye değerdi.
Fakat Ayfer gibi kadınlar, aşkın içinde aşkı özlerler. Çünkü onu kaybetme olasılıkları neredeyse sıfırdır. Çünkü aşkın doğasında dinginlik yoktur.
Ayfer, sevdiği adamla evliydi. Onu her gün görmek için imakansız yollara başvurmuyordu. O biricik aşkı yanıbaşındaydı. Her sabah uyandığında gördüğü yüz sevdiği kişiye aitti.
Yine de mucize bekliyor Ayfer. Damarlarındaki kan hızlanmalı.
‘’mucize’’ dediğimiz şey,beklenmedik anda gerçekleşen güzelliktir.
Oysa ayfer de, filmin kadın oyuncusu da bekliyor bu mucizeyi.
Ayfer bile bile hayretle izliyor şimdi. Erkek oyuncu , kendisine aşk dolu gözlerle bakan bu kadına bir şeyler söylüyor. Yani filmin olağan konusundan çıkıp seyircisi olan güzel kadınla iletişim kuruyor. Herkes şaşkın; filmin oyuncuları, seyirciler ve bu tuhaf filmi izleyen herkes.
Sonunda filmdeki erkek oyuncu, kendisine aşık kadının kolundan tutup perdeye çekiveriyor. Diğer karakterler şaşkın. Oyunun replikleri altüst oluyor. Adam sevgilisinin elinden tuttuğu gibi şehrin capcanlı sakaklarına doğru sürüklüyor onu(filmdeki şehir.) Kadın geniş , aydınlık ve mutlu bir yüzle teslim ediyor ellerini sevdiği adama.
İşte Ayfer, o anda filmin sonunu beklemeye gerek görmeden fırlıyor yerinden. Sinemadan çıkıyor.
Sokak bıraktığı gibi yağmurla dans etmekteydi. Gökyüzü esmer. Bulutlar bu sümbüli atmosfere yakışan ağırlıkta sanki kayarcasına salınmaktalar.
Ayfer tekrar bir tabloya bakar gibi bakıyor etrafına. Ressam fırçasını cömertçe sallıyor. İstediği her şey var şimdi resmin çerçevesi içinde. Ayfer şaşkın bakıyor tabloya. Bu kadar çok şeyin sığdığı bir resim görmemişti hiç. Damlalar her nesneye dokunmak için yarışıyorlar. Her nesne bu dokunuştan kıvançlı. Her şey tam …hiçbir şeyin eksiği yok…
Ayfer koşmak istiyordu önce . Bir an önce eve varmak ve kaldığı yerden devam etmek hayatına. Fakat yavaşladı. Çünkü, nasılsa onundu her şey. Damlalara ayıp olmasın. Bu anın tadını çıkarmalı iyice.
Bugün benim doğum günüm. Oysa her an, her şey yeniden, yeniden doğuyor. Ben az önce yine doğdum. İnsanın senede bir kere doğduğunu hisstmesi ne büyük bir yanılsama.
Ne anlamsız bir seremoni . Hediyeler, pastalar, mumlar; beklentiler, küsmeler, hayal kırıkları…
Her gün her gün kutlamalı insan doğum gününü.
...son
…
f.a.