- 1129 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Facebook'ta Okuduklarım-19
Zaman ve emek harcayarak internet ortamında bu değerli yazıları bizlere okutmaya çalışanlara; bilgi paylaştıkça çoğalır, ilkesi ile davrananlara teşekkürler.(ÖFH)
**
FİNCAN TAKIMI
Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: "Eski gazeteniz var mı bayan?"
Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim.
Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti
bir an ve başımı uzattım içeriye.
Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu... Erkek çocuğu bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu,gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi.
Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı.
Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı.Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi... Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim.
Çocukların sandaletlerinin çamur izleri,halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur unutuveririm ne denli zengin olduğumu...
Ekleyen: Edebiyat kulübü
**
Eğer sevgi bir çiçekse,saygı onu koruyan saksıdır..Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin saksı mutlaka çatlamıştır...
Erich Fromm
**
Memleket İsterim
Memleket isterim
Gök mavi,dal yeşil,tarla sarı olsun;
Kuşların,çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne baştadert,ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
M:emleket isterim
Ne zengin fakir,ne sen ben farkı olsun;
Kış günü hekesin evi barkı olsun.
Memlekt isterim
Yaşamak,sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bi şikayet ölümden olsun..
Cahit Sıtkı Tarancı..
Ekleyen: Edebiyat kulübü
**
Üç Heykel
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.
Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı.
Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.
Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi.
Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.
Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver."
Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı.
Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama
aralarında bir fark göremediler.
Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.
Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.
Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.
İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı.
Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı.
Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan
öteye gitmiyordu.
Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:
"Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir.
Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul
değildir.
En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır
Ekleyen: Edebiyat kulübü
**
Hayat ve 5 Top Felsefesi
Hayatı; havaya fırlatıp yere düşürmeden tutmaya çalıştığınız 5 top gibi hayal edin. Bu toplar; iş, aile, sağlık, dostluk, değerleriniz olsun. Bunları devamlı havada tutmak mecburiyetinde olduğunuzu farz edin. Çok geçmeden anlayacaksınız; “İş” bir lastik toptur. Yere düşünce zıplayıp geri döner. Ama diğer 4 top kristal ...camdır. Herhangi bir yere düştüğü vakit tamiri mümkün olmayacak şekilde hasar görür. Hiçbir zaman eskisi gibi olamaz.
Dolayısıyla hayatta önemli ve öncelikler iyi tespit edilmeli ve dengeler iyi kurulmalıdır.
Oysa hepimiz o lastik topu tutabilmek
uğruna diğerlerini KIRIP dökmez miyiz?
Dostlarınızı çantada keklik sanmayın.
SIKICA asılın onlara,
TIPKI hayata asıldığınız gibi...
Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır.
Hayatı çok HIZLI KOŞMAYIN,
Nereden geldiğinizi ve
nereye gittiğinizi unutmayın...
Hayatın bir YARIŞ değil,
her saniyesinin tadı çıkarılması gereken
güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan ÇIKARMAYIN...
DÜN TARiH OLDU...
YARIN BiR SIR...
BUGÜNÜN KIYMETiNi BiLiN...
Ekleyen: Şaban Aktaş
**
Keops Piramidinin Özellikleri
Kahire’de bulunan " Keops piramidi " nin 12 ton
ağırlığında iki buçuk milyon bloktan oluştuğunu, günde on blok yerleştirilmesi halinde yapımının 664 yıl süreceğini, Piramidin üstünden geçen meridyenin karaları ve denizleri tam eşit iki parçaya böldüğünü ve piramidin dünyanın ağırlık merkezinin tam ortasında
bulunduğunu, Yüksekliğinin (164 mt) bir milyarla çarpımının güneşle dünyamız arasındaki uzaklığını verdiğini, Taban alanının, yüksekliğinin iki katına bölünmesinin pi sayısını verdiğini, Piramitlerin içerisinde "ultrasound", radar,sonar gibi cihazların çalışmadığını,
Kirletilmiş suyun bir kaç gün piramidin içinde bırakıldığında arıtılmış olarak bulunduğunu, Piramidin içerisinde sütün birkaç gün süreyle taze kaldığını ve sonunda bozulmadan
yoğurt haline geldiğini, Bitkilerin piramit içerisinde daha hızlı büyüdüklerini, çöp bidonu içindeki yemek artıklarının
hiç koku yaymadan mumyalaştığını,Kesik, yanık, sıyrık ve yaraların piramidin içinde daha çabuk iyileştiğini,
Piramidin içinin yazın soğuk, kışın sıcak olduğunu,
Piramit kimin adına yapıldıysa onun bulunduğu odaya yılda 2 kez güneş girdiğini ve bu günlerin doğduğu ve tahta çıktığı günler olduğunu, biliyor muydunuz?
Ekleyen: Matematik Öğretmenleri
YORUMLAR
"EĞER SEVGİ BİR ÇİÇEKSE/ SAYGI ONU KORUYAN SAKSIDIR/ ÇİÇEK SOLMAYA BAŞLAMIŞSA DİKKAT EDİN/ SAKSI MUTLAKA ÇATLAMIŞTIR..."
2007 yılında antoloji.com sitesinde "sevgi ve saygı" başlığıyla yayınladığım ve "hayat dediğin nedir ki" isimli kitabımın da kapağına koyduğum bu sözüm ( küçük dize) farklı kişiler tarafından yüzlerce sitede paylaşılmış. Tamam altına ismimi düşmemişler eyvallah, ama ERİCH FROMM'a mal etmişler ya pes doğrusu!...
Sami Bağcı
Sami Bağcı tarafından 6/30/2012 11:29:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ömer Faruk Hüsmüllü
siteminizde haklısınız.
Söz gerçekten çok güzel. Sizi kutlarım.
Sizin başınıza gelen benim de başıma geldi: Benim bir sözümün başına "Ey Efendiler", sonuna da atamızın adı yazılıp aylardır internet sitelerinde paylaştılar. Bunun atamıza ait olmadığını gördüğüm yerlerde söyledim, ama hızla yayılmasına maalesef engel olamadım.
İnternetteki bilgi kirliliğine sizin ve benim yaşadıklarımız küçük bir örnektir sanırım. Kim bilir daha neler var?
Selam ve saygılarımla.
Sami Bağcı
"Hayatı; havaya fırlatıp yere düşürmeden tutmaya çalıştığınız 5 top gibi hayal edin. Bu toplar; iş, aile, sağlık, dostluk, değerleriniz olsun. Bunları devamlı havada tutmak mecburiyetinde olduğunuzu farz edin. Çok geçmeden anlayacaksınız; “İş” bir lastik toptur. Yere düşünce zıplayıp geri döner. Ama diğer 4 top kristal ...camdır. Herhangi bir yere düştüğü vakit tamiri mümkün olmayacak şekilde hasar görür. Hiçbir zaman eskisi gibi olamaz."
Eğer "iş" bir lastik topsa, bu yaşıma kadar o lastik topu tutabilmek uğruna
kimseye ödün vermedim, kimseyi de kırmadığıma inanıyorum.
Hele hele kimsenin yalakası asla olmadım.
İşten atılmak pahasına, hep doğru bildiğimden şaşmadım.
Her birinin okunup, ders alınması gereken bir yazılar...
Emeğinize sağlık. Sevgi ve saygıyla...
Ömer Faruk Hüsmüllü
Değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Doğru bildiğiniz yolda ilerlemenizi lütfen sürdürün.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Ömer Faruk Hüsmüllü
Moral verici telkinlerine çok teşekkür ediyorum.
Yorum yazma konusunda ben maalesef özürlüyüm. Beceremiyorum. O nedenle sen ve diğer arkadaşlar lütfen benim kusuruma bakmasınlar.
Selam ve saevgilerle...
selam...gerçektende güzel bir yazı olmuş tebrkler iki defa okudum beynime kaydolsun diye kutlarım efendim...sagolunuz
Ömer Faruk Hüsmüllü
Değerli yorumunuza teşekkür ederim. Ben bir şey yapmadım, sadece kopyalayıp yayımladım. Asıl teşekkürür bu güzel yazıları yazanlar hak ediyor.
Selam ve saygılarımla.
"Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir.
Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul
değildir.
En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır"
Merhabalar
Az önce sayfama bir öykü koydum.Rahmetli büyükbabam bu sözü çocukken o kadar tekrarlatırdıki bende bu gün kullandım.Rastlantı aynı güne dek geldi.Umarım okuyan çok olur.Paylaşımlarınız çok güzel.
Selamlar
Ömer Faruk Hüsmüllü
Yorumunuza teşekkürler. Öykünüz için de kutlarım. Okuyan tabii ki olacaktır. Az veya çok olmasına kafasınızı takmayın. Siz yazmaya devam edin, çünkü yazdıklarınız bir gün mutlaka hak ettiği yeri bulur.
Selam ve saygılarımla.