- 738 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Damal'ın unutulmaz bir şahsı/ Ardahan öyküleri 166
""Satılmış tahtaya daire çiz! Merkezini göster! Hani çapı be oğlum?"
Satılmış:
" Efendim öğretmenim!"
" Daireni yar. Eşitle!"
Devamla,
" Bismillah! Yüzümüzün sağı solu... bu yan göz, karşısı göz."
Kulak... kulak.
Kaş... kaş.
Güzel ne güzelsin simetri olmayı olmayı...
Name geldi bana. Dost ellerinden; dost elinden.
Binali Erdoğmuş’tan istirham etmiştim.
Sultanhan ağa’yı çocuk devrimden duymuştum.
Gıyaben biliyoruz.
Dost diyarından name’de yazılanlar aynen şöyle:
"Yalçıner bey! Merhaba. Sultanhan YILMAZ Damal merkezden (Y. Damallı)...
Daha önce yazdığınız Macivetli İsmail ağanın döneminde yaşayan ve Kuru dere’de öldürülen faili meçhul Damallı Şahin Beyin oğlu Sultanhan YILMAZ’dır. Ankara’da... Kızılay’da... 65- 70 li dönemlerde bürosu bulunan milletvekili Turgut GÖLE ile dost, ’72’de Damal’da belediye kurulmasında çalışan Damal’ın ilk belediye başkanı kişi Dursun YILMAZ ’65’li Yıllarda Ardahan da köprü başında otel işletirdi. Dursun’un eşi Halilefendiden Kösi ve zabıta Şeref’in kız kardeşleridir.
Sultan amca yakışıklı, Güven Partisi’nin Damal’da temsicisi, ilk belediye kuruluşunda hizmet binasını yaptıran, belediye’ye ait pikapla dolaşan, at binen, silah taşıyan yakışıklı görgülü, dönemine göre bilgili bürokratlarca tanınan çevrede aile ve siyasi kişiliğince etkili, işret muhabbetleri meşhur, renkli kişlikli bir zat-ı muhterem (Ardahan da iyi at binicisi Kayinat beye benzerdi.) ’90-’93 arası vefat etti . Ankara’da yaşayan iki oğlu bir kızı var.
Asıl, babası Şahin efendinin hayatı roman konusu olacak bir kişilik.
Hatta İsmail ağayı yazınca bu konuyu size bildirme ihtiyacı duymuştum.
Çünkü İsmail ağa ile Şahin bey arasında müthiş bir çekişme yaşanmış Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında..."
Cavulun tepesinde gün doğdu. Güneş bedir başına. Sarı altın kolye zinciriydi dolunay ... daire şekline halkalarla sarılımıştı. Ve fakat som sarıydı.
Gül ağacına tünemiş şeyda bülbül ötüyordu. Ötme bülbül şen değil bağım, ne gezersin? Çünkü şakıyan bülbül figan ediyordu. Çünkü ötmüyordu.
Sarrafın elinden; sarı güller.
Altın zinciri açtılar. Değirmi kolyeyi. Çapını ölçecekler. Tam gerdi kolyeyi, işlenen adamlar: "Sultanhan ağanın başında talihkuşu, bülbülmüş meğer!" deyişip:
" Ham da çalışıyon! Nörüceen çalışmayıp?"
Zinciri kalemle çızmışın gibi dağ’a açtılardı. Çapını nereye çizdilerse. Eşit simetrikti.
Ulu kişiler: "Eşit parçaların tekine bişey yazın karşısına ne gelecek?" diye sordular.
"Saskara yaz ulen!"
Yetişti bir öğrenci "Saskara" yazdı.
Simetri karşısında kalan alanda Saskara’nın muadili: "SAKKARA." çıktı.
Eğitmen Hakkı Efendinin sınıfın kapı açıktı. Simetri konusunu işliyordu. Tesadüf buya.
Çocuklara anlattığından simetri lafları her taraftanişitiliyordu.
İtiraz başladı. Başlamaz mı?
Hakkı Efendiye bağırdılar tez gelsin diye.
Sultan amca "Gelsin!" diyordu tabii. " O hallaştırır. Hallaştırsa hallaştırsa insanları."
" Daireyi çapından bir doğruyla böldük." İki eşit alan husuletti.
Hakkı Efendi, o da: " Ey dedi! " Allah razı olsun mülayim insandı. Herkesin hayına vayına erinmez yetendi.
... alanın birine ne yazarsan yaz! Boş olan alan, eşitini hemen gösteriyordu.
"Ne dersin?" dediler." İnsanların tomarı.
" Saskara yazdık SAKKARA çıktı. Bu yer Mısır’da mıdır, nedir? Daha iyisini sen bilirsin ya?"
" He tabii de bilirim. Bugüne bugün eğitmenim yani pilot öğretmenim. SAKKARA Mısır’da krallar vadisi denen yerdir. Hayır olsun nedir ki?"
Devam etti...
" He bu ne ki! Alanın birisine allahıza, bahtıza dediklerimi yazın! neler göreceksiniz neler?"
" Ur-Ardahan, Bağdat-Ardahan, Rabat-Ardahan, Şuşa-Irak, Samara-Irak! Haritada da çızın ola!"
Haritacı çocuk vardı. Hakkı efendi böylesi dar zaman için onu hususi yetiştirmişti. Öğrenci Hazar denizi merkezli çizimi yaptı.
Gök şakkıldadı aniden! Sultan amca dor atın üstündeydi. Dağdan daha yüksekti.
Yağmurmuş... yağdı... kesti. Yağıştı bitti.
Dairede haritalı yazdıklara karşılık aşağıdakiler çıktı?...
İvedilikle görmeğe koştular.
Gördükleri:
Basra denizi merkezli eski Sumer şehri: UR- BASRA, BAĞDAT-IRAK, SUSA- AZERBAYCAN, SAMARA-RUSYA , RABAT-FAS.
Huddem tası gösterir gibi gösterdi çizli daire. Dairenin bu yarısına yazdıkları Ardahan köy isimleri meğer başka yerlerde varmış. Başka yerlerde olan isimler bir başka yerde de mükerreren varmış.
Hiç kelam etmeye yeltenmedi Hakkı Efendi. "Dağınık kalsın," berbere denir öyle tutum tutundu.
Şirinlik olsun diye çocuklara sağdaki alana şunu yazın dedi. Karşılığını merak etmişti.
" NE SEN BENİ UNUT... " hemen yazdı çocuklar.
Daire hiç bekletmeksizin simetriye şunu gösterdi.
"...NE DE BEN SENİ!"
Şimdi:
Sultan amca yaşarken Damal’ı unutmadı. Damal’da onu unutmaz!
"NE SEN BENİ UNUT NE DE BEN SENİ!"
YALÇINER YILMAZ
05-03-2011
GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.