- 2275 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KORKULARIN TUTSAĞI OLARAK YAŞAMAKTAN VAZGEÇ !!!
“De ki: sabahın Rabbine sığınırım.
Yarattığı şeylerin şerrinden,
karanlığı çöktüğü zaman gecenin
şerrinden, Düğümlere üfüren-kadınların
şerrinden ve haset ettiği zaman,
hasetçinin şerrinden.” Felak 1-5
Korku, endişe ve kaygıların bir sonucudur. Endişelerin ve
olağan dışı kaygıların yoksa normal hayatının akışının dışında, korkmana
ne gerek var o zaman. Korkular tedirgin ve ürkek yaşatır
insanı. Hayat bir korku senaryosuna göre çizilmiş, bu dünya da,
bizler de birer figüran gibi onu yaşarken, hep ödümüz patlar acaba
nerde yanlış yapıyoruz diye. Be insan sen bir figüran değilsin, ama
seni nerde görmek istiyorlarsa sana öyle bir rol vermişler, sen de bu
benim gerçek hayatım diye ona sarıldığında, işte o zaman başlıyor
senin hayatının korku üzerine kurulu, kıyametinin kopması.
Korkusuz bir hayat olur mu diyebilirsin, ama şunu bil ki,
hayat korkusuzca olduğu zaman, insan özgürleşir. Tüm esaret zincirlerini
kırar ve özgürlüğün doruğunda, kulluk mukavelesine imza
atar. Bir esirin iradesini kullanma imkânı var mı ki, özgür bir kul
olduğunu anlatsın… İnsan Rahmanın kölesi değil, Rahmanın kulu
olmalıdır. Kulluk bir seçimdir, kölelik ise gözleri bağlı iradesi
alınmış zoraki karanlıkta yaşamaya mahkûm edilmiş sıradan bir
varlıktır. Bu gün kölelere armağan edilmiş bir dünya da, bu kölelik
bağlarını kırarak, özgür insanlardan oluşan bir dünyanın temellerini
atmak için, herkesi esaretin karanlığından kurtarmaya çalışıyoruz.
Esaret altında bulunan beyinlerin, vücut metabolizmalarının coğrafi
mekân değişikliği yapması, onun özgür olduğunun kanıtı asla olamaz.
Özgürlük korkusuzluk üzerine kurulan bir yaşamın, olmazsa
olamazlarından birincisidir.
İnsan bu gün öyle bir hale geldi ki, hayatında insanlıktan bir
eser kalmadı sanki. Bunun nedenlerini ayrıntılı olarak sorgulama
taraftarı değiliz, ancak bazı ipuçlarını verip diğerlerini siz değerleri
dostların sorgulamasına bırakacağız. Hayatın anlamsızlığını sorgularken,
neden böyle diye gerekçe aramaya kalkarsak, mantığa uygun
birçok bahaneler ileri sürüp, geçici bir süre kendimizi belki gerilimlerden
kurtarabiliriz; ama şunu bilelim ki, bu gerekçeler uzun vadeli
yaşamda bizi bizden alıp, bizi bir nesne olarak bırakıp giderler.
Modern yaşamın açmazları, insanı öyle bir açtı ki, her gün açıp da,
bir sonra ki gün yok olan kabak çiçeklerine benzetti hayatı.
İnsan Rahman’ı dikkate almadan atacağı her adımda, korkularının
sayısını arttırır sadece o kadar. Bir düşünürün
deyimiyle”Tanrıyı hesaba katmayan hesabı şaşırır.”Hesabını şaşıranlardan
olmak istemeyen ve hayatı huzur ve mutluluk üzerine oturtmak
isteyen dostlarla bazı hakikatleri paylaşarak biraz daha başınızı
ağrıtacağız. Gündelik yaşamlar enine boyuna iyice irdelenmeli ve
nerede tümör varsa oradan koparılıp atılmalı. İnsanı en çok
endişelendiren ve korku nöbetlerinin kuşattığı zamanlar, gelecek
endişesiyle baş başa kaldığı anlardır. Bu endişeler diğer korkuların
tümünün temelini dinamitler. Çünkü gelecek endişesi insanı hayatın
her noktasında olmaya götürür, bu çırpınışlar beraberinde korkuların
sayısını artırmaya başlar. Benim hayatım bir düzene girmezse, bol
para kazanamazsam herkes beni nasıl karşılar, çocuklara karşı bakacak
yüzüm olmaz, gittiğim yerde kimse beni adam yerine koymaz,
hanım bile bizden nefret etmeye başlar, ondan dolayı daima kazanmalıyım,
kazandıkça bunları kaybetmemek için yola çıkıp daima
koşmalıyım. Koştukça ivme kazanacak adımlarım, derken artık freni
patlamış bir araç gibi kimse önüme çıkamaz, ya sonrasında ne olacak
diye düşünmek istemiyorum, çünkü aracın üzerinde bulunan
benim, ama araç benim kontrolümden çıktığı için bende de haliyle
bir korku başlar. Bu duruma gelelim de onu sonra düşünürüz diye
kendini yiyip bitirirken birde bakarsın, hakikaten bitmişsin de
farkında değilsin. İşte ben sana, o tükenme dönemi ile karşılaşmaktan
korkarak kaçtığın, bu korkuların hayatının bir gerçeği, bunları
dikkate alarak yaşaman için bu gün karşına çıktım ve avazım çıktığı
kadar bağırmaya devam ediyorum. Modernitenin açmazından, kurtulup
özgür bir kul olman için…
Seni senden alan her şey senin düşmanındır bunu
unutma.”Allah’ı unutup da Allah’ın da kendilerini kendilerine unutturduğu…”
kimselerden olmak istemiyorsan, özgürlüğün tadını
çıkarmak için bağımlılıkların hepsinden kurtulmalısın. Yaradan
aşkına bunların ne olduğunu çok iyi bilirsin, neler benim
özgürlüğümü sınırlayabilir ki diye, kendini avutma boşuna.
Kaybetme korkusu, günümüzün yalnızlaşan insanın en karakteristik
yanıdır. Yalnızları oynayan bu varlıklar aslında bayağı sıradan kalabalıklar
içinde yaşarlar, ama sadece kendi iç dünyalarına gömülür
kalırlar, bunların korkusu hep kaybetmeye dayanır. Yandaşlarını,
parasını, geleceğini, sahip olduklarını, yarenlerini unutulmaz
sandıklarını, daha neleri neleri kaybedeceğini düşünmez ki… Bu
korkuların esiri olarak yaşamak nasıl insana mutluluk bağışlar ki,
mutlu ve huzurlu olmanın yolu; tüm kaygı ve endişeleri yenerek,
korku nöbetlerinden kurtulup özgür bir kul olarak yaşandığında
ortaya çıkar.
Yıl:2010 haziran
Çengelköy/İst.
EROL KEKEÇ
YORUMLAR
İnsan Rahman’ı dikkate almadan atacağı her adımda, korkularının
sayısını arttırır sadece o kadar. Bir düşünürün
deyimiyle”Tanrıyı hesaba katmayan hesabı şaşırır.”
Evet bundan öte söz yok sanirim.
Allah korkusu olmayinca özgürlük bile basa beladir.
Özgürlük beyinde basliyor akil ve irade varsa ölcü var denge var ama korku yok hayata ve yarinlara dair.
Egitim eksikligi birazda korkulara sebep.
Kaybetme korkusu, günümüzün yalnızlaşan insanın en karakteristik yanıdır.
Bence kaybetme korkusunu emin olmayanlar yasar ya da dürüst olmayanlar yasar daha cok.
Bu insan hayatinin her alani icin gecerlidir..
Düsündüren güzel bir yaziydi
Yüreginize saglik
Saygilarimla
hicbitmez tarafından 3/3/2011 10:23:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
Korkularımızla yaşıyoruz, yaratan bir yana yaşadığımız insanlarla, ya da en yakın arkadaşlarımızla, ya da ailemizle...
Bundan kurtulmamız gerek ...Bir sorun var, ve O sorunu bireysel olarak çözmemiz gerek...
Bizler özgürüz şartlar ne olursa olsun, biz insanız...
Düşüncemi paylaştığım bir yazı okudum...Teşekkür ederim..
Saygımla.