- 487 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İnançları Terörize Etmek 07
7-]Ancak, toplumların mümini olmaz. Toplumun bireyi vardır. Toplumdaki bireyin içinde taşıdığı inancı vardır. Ama inancı toplumda aktif olamaz. İnanç toplumda bireyler içti dünyasının düşünmesidirler. Söz gelimi toplumsa üretim alanı içinde bireyler; hiç bir inanca dek olan soyut anlamaları, toplum içinde kullanamaz. İnancı anlamalarıyla kişiler toplum içinde inançlarını; ne bir vida sıkma işinde yararlanabilir; ne bir radyo devrelerini tamir ederken yararlanırlar. Ne de makinanın dişlilerini yağlarken inançları kişilerin, kullanacağı teknik bir donanımıdırlar. Kişi inançları, ne bile bir kundura üretmenin bilgisidir.
İnançlar, ne de bir eğitim öğretim alanının, eğitim öğretime hazır oluş ön koşul ilişkisidir. Ne eğitim öğretimin deneyse ve edimse, bilimsel plan, projeye dek olanla, anlama öğrenme metot ve ilkeleri içinde bir yol ve yöntemin kullanımıdırlar. Bu yüzden bir inanca dek bireyin öznel içti taşımaları, sadece toplum içinde etkin olamayacaktır. Toplum içinde inançlar, herkesçe paylaşılabilir, zorunlu bir karşılıklı yüküm edilmenin koşulu olan toplum üretimi değildirler. İnançlar, toplumsal gücün zorunluluğunu içermezler.
Oysa toplumsal olan, toplumsal gücün organizelerini zorunlu kılar. Toplumsal olan; toplumsa olanın dışında sağlanamaz olandır. Bir uçağın üretimi, bir bilimsel yasaların keşfi gibi girişmeler toplum dışı zamanların, üretebileceği bir gelişme değildirler. Bu sağlanışların kendisini direktif edenin, sizin isteminiz dışınızda olan, bir icbarı vardır. Toplumsal yüküm aksadı mı, giderek zincirleme bozulmalarla toplumunuz biter. Oysa bir inançlar özelinde, sizin türban takmanız ya da takınmamanız, toplumsal sağlayışların, bir umuru ve gereksinmesi değildirler.
Şimdi inançların topluma entegre edildiği, toplumsal bir düzenlenme alanını ele alalım. Diyelim ki inanç, toplumsal ilişkindik durumların bir parçası olsun. Siz bir süre sonra kişinin inancına dek davranışlarını toplumun içinde; zorunlu ve sindirilir olucu alışma içinde olursunuz. İnancı, icaptan bir hareketler olacaktan; sistemin bir olgusu ve parçası sayarsınız. Toplumu böylesi bir kusurla algılayıp, bunu esastan sayışla bakmaya başlarsınız! Hâlbuki ki toplumsal hareketlerin içi kimi çok ani, sal saniyelerle yarışan durumların tetiklenmeleriyle oluşabilmektedir.
Örneğin, bir işlevi; saniyeler içinde devreye sokmanız gereken bir işlev düzeneğin düğmesine basmanız gerektiğinde, olacaklara bir bakalım. Düğmeye basmakla sorumlu olan siz, haklı olacakla ve öncelikle tekerleme inancınızın gereği olan ’bir işe başlamanın, inanca değin kendi ritüelini’ yapacaksınızdır. Ve sonra düğmeye basacaksınız. Böylesi bir tutumu sergileyişte ve böyle bir inancı topluma entegre edişle, bir inancın gereğini öncelemekten tabii, ne olabilir ki?
Artık toplum içinde de, aklın öncelimi yerine, doğallıkla inanca dek olanın önceliği yer almıştır. Bu sırada düzeneğin ucundaki bir astımlı, ya da acil olan ve sal saniyeler içinde adrenalin alması gereken biri ise, sizin bu gecikmeniz nedeniyle, mevta olacaktır! Nedeni sizin inancınızı nesnel toplumsal yaşantılım içine alışla; neden sel gerekle değil de, inandığınız gibi yaşar olmanızın, gereği ile davranır olmanızdır.
Yani bu ihmal elde olan nedenlerledir. Oysa inandığınız gibi yaşama alanı olacak yeriniz, üretim alanı olan yani toplumunuzun içi değildir. Üretim alanı, özel bir yaşam alanı değildir. Zaten ilk çuvallama; ’bir insan istediği gibi yaşayabilmelidir’ denişteki sınırı belli olmayan bu genelce tanımlı olan sözle başlamaktadır. Burası, yani toplumunuz istediğiniz gibi yaşama alanı değildir! Adı üstünde burası toplumdur. Yani üretim alanıdır. İnandığınız gibi yaşama alanınız, üretileni tükettiğiniz alan olan, özel yaşantılı olan, halk alanınızdır.
Toplumun bireyleri de, toplumun değişik alanlarında, istedikleri gibi işlev eşemezler. Böyle bir karışmalı bir tutumu da; kendilerinin bireylik hakkı ve insanlık hakkı gibi yurttaşlık hakkı içinde oluşla, dayatıp talep dahi edilemezler. Toplumun malı olan bireyler dahi, toplumun diğer alanlarına gittiklerinde, toplumsa bir yükümü taşır olmalarına rağmen, işlevsiz ve atıl kalırlar.
Örneğin bir petrol mühendisi birey ameliyat hanede aktifleşemez. Ha keza bir trafik polisi de, bilgisayarı onaramaz. Bir bilgisayar onarımcısı da, inşaat mühendisi birey gibi, davranamaz. Bir din adamı da, bir mümin kişi ve inanır da, her derde deva gibisinde toplumun alanları içinde aktif olamazlar.
İnancın dayatması kendi alanı dışına sirayetledir. İnançlar kendilerini; ’bu bir insan hakkı, bu bir insan özgürlüğüdür’ gibi genelce olan ifadelerle, provokede ederler. Oysa bir durumun, insan hakkı olur olması dahi, sizin her konum ve her düzeyde ve her düzlem içinde aktif olurla o hakkı taşır oluşla yaşantılım bulacağınız; değil toplum içinde; halk içinde bile yer alışla, aktif olacağınız anlamında da, değildir.
Bir inancın inanımı, halk içinde; başka inançlar tarafından, saygın görülmeyebilmektedir. Bir inanır, halk alanın her yanında da, aktif olamaz. Sadece kişiler insan olma değeri çerçevesinde saygınlaşır ve inancı kendisine karışmalı olmadıkça, öyle bir hakkı kendi öznel kullanım alanı olan, cemaatçi topluluklar içinde taşıyabileceği, hoşgörüce edilebilmektedir.
İnsanların inançlı olacakları ve inanç hakları mahfuzdur. Ancak her inanmanın bu mahfuzluk içinde mahfuzunun gereklerinden görüleceği kabul edilmezdir. Sadece bu mahfuziyetle ancak hoş görülürler.
Sürecek
YORUMLAR
"Sofu sakalını tarayana kadar, Arif Allah'ı bulurmuş".....
Sayfalarca yazdığınız ve satır aralarında acaba bir dirhem bal varmı diye keçi boynuzu çiğnettiğiniz bu kalabalık ama hiç bir şey vermeyen emeğinizi saygıyla karşılıyorum....
KCK...PKK...ERGENEKON...DHKP-C...TİKKO...MLKP...TKP-ML...MKP.... THKO...TİT/B... Eylem kararı aldılar...ve ülke bu normalleşme ile 12 hazirana girerse hükümet yine iş başında...Mhp barajı geçmesi...DTP nin direnç kazanması için..
elden hangi puştluk gelirse onu yapacaklar...."kan...bomba..mayın..suikast...kaos..öğrenci protestoları...cem evlerine saldırı...manipulasyon...hükümeti sıkıştıracak kadar şehit cenazesi...vs.vs.vs
Bayram KAYA 1
Eleştiriniz için teşekürler.
İnsan ne aradığını bilmez ise, ne bulduğunu da bilemez.
Daha ilk parağraf metnin girişi, dirhemini aradığınızı söylediğiniz içermeuyi yapmaktadır sanırım!
Eh napalım, ne yazık ki ağdalı yazamıyorum. Bol okurlu ve balı bol yazı elbetteki harcım olamaz.
Mutlulukla...