- 942 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
...
...
Aynı gökyüzünün altında farklı iklimlerde yaşıyoruz. Kimimiz yaz mevsiminin, kimimiz kış mevsiminin ortasındayız. Göçmen kuşlar ise gökyüzünün altında daima yaz mevsimini kovalıyorlar.
O yıl tam da sonbahardan kışa geçiş zamanlarında Almanya’ da kız kardeşimin yanındaydım. Memlekete kar düşmeden biz bir sabah karlı günlere uyandık Asendorf’ ta.
Soğukların iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladığı günlerden bir gün Asendorf’ un gri semalarından bir turna sürüsü geçti. O yörenin halkını kendilerine has sesleriyle selamlıyorlardı sanki. Masal evlerini hatırlatan kırmızı tuğlalı, bahçeli, dubleks villa, sivri çatılı Asendorf evlerinin üzerinden bir turna sürüsünün geçtiği o günü zaman zaman hatırlamam Marienne’ nin bu olaya gösterdiği tepki yüzünden. Turnaların giderken çıkardığı sesleri duyduğunda hemen kapıyı çalarak bize de haber vermişti. Oldukça heyecanlıydı. “Turnalar geçiyor! Turnalar geçiyor!”derken, Turnaların selamını büyük bir coşku ile alıyordu Marienne, ben ise o an ilk aklıma düşen türküdeki “Telli Turna”yı selamlıyordum .
Telli turnam selâm götür,
Sevgilimin diyarına
Üzülmesin ağlamasın,
Belki gelirim yarına, cananıma
Meğer türkülerde ne çok gurbetten sılaya, sıladan gurbete gönül köprüleri kurmuş Turna kuşları. Haberler götürmüş, haberler getirmiş iyi, kötü, tatlı, acı. Ne tarafa gitse gurbete düşen insanlarla, dertleşmiş, hasbihal etmiş Turnalar.
İnternet ve diğer iletişim araçları sayesinde şimdi ne hasretler tam hasret, ne gurbetler tam gurbet diye düşünebilirsiniz. Acaba hangisi daha iyi. Gurbeti ve sılayı tam yaşamak mı yoksa yarım yaşamak mı bilmiyorum ama o Turnalar o Türkülerde kaldı. Ayrılık acıları, aşk acıları başta olmak üzere daha bir sürü duygular yarım yaşanıyor. Her şey arafta. Bizi artık Turnalar da kurtaramaz.
Başlıktaki Kargalar nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim. Babam, yavru iken bakıp büyüttüğü kargayı bir acemi avcının vurup öldürdüğünü anlattı bugün köyde. O kargayı hatırlamıştım. Babamın omzuna, göğsüne konar, ağzından bir şeyler yerdi. Öldürülüş şeklini yıllar sonra bugün öğrenmeme rağmen çok üzüldüm. Kendisine silah doğrultan avcının omzuna konmaya çalışıyormuş.
Kargalarla ilgili bazı yazılar okudum. İnsanlarla bu kadar yakın olup hakkında onca olumsuz şeyler söylenen karga, bana insanlarla sadece hayal aleminde yakınlıklar kurulabilen Turnaları hatırlattı nedense. Kargalar için “Besle kargayı oysun gözünü” ; “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz” gibi gayet olumsuz mesajlı sözler sarf edilir. Babamın bir karga ile kurduğu dostluk bir yanda, pek çok türküye anlam üstüne anlam katan Turnalardan biri ile bile göz göze gelmeyen insan oğlunun duyduğu muhabbet bir yanda. Üstelik Kabil Habil’ i öldürdüğünde Karga’ dan öğrendi ne yapması gerektiğini.
Uzak ve erişilmez olana duyulan bu ilgi ve sevgi neden diye sorası geliyor insanın.
Karganın ne kadar zeki, hatta eğitildiğinde konuşabilen, tarlalarda zararlı böcek ve sürüngenleri yiyerek yok eden hizmetlerinin karşılığı bu mu olmalı?
İnsan ilişkilerimizde de bu yok mudur. Yakınımızdakinin değerini bilmezken uzağımızdakine anlam üstüne anlam yükleriz. Kara sevdalar erişilmez uzaklıklardan, kan davaları aşırı yakınlıklardan doğar.
Bir yerde bir yanlış yapıyoruz. Ve Kargalarla Turnalar belki de bizlere bunu anlatmaya çalışıyorlar lisan-ı halleriyle. Dikenlerimizin birbirimize batmayacağı ve ruhumuzun üşütüp yataklara düşmeyeceği bir mesafeyi işaret ediyorlar sanki.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.