SAYISIZ KERE SAHNEDE...
az sonra gözünüzde canladıracağınız oyunun konusu kısaca şöyle;
ileride sayacağımız genel eksiklikler dışında bu defa kıvılcımı çakan _bu oyunda_
herşeyin yanı sıra...bahanesi desek daha doğru aslında...
uykusuzluk,uyuyamama,uykuyu alamamanın verdiği huzursuzluk,sinirlilik vs.
e! önemli bi yerde tabii,uyku...
uyku değilse problem konu bitmedi ya nasılsa,bulunur elbet bi şey...
istenildikten sonra ya da alışkanlık yaptıysa...
duramaz oyuncular,oyun aşkıyla!..
herşey bi kıvılcıma bakar,sonu düşünülmez o anda...sonrası...
az uçuşmadı canım sofralar havada,tam da hakkını verecekken...
tadına bile bakılmadan heba...yazık!
bi buna üzülünse...yapılır tekrar üzülme!..
ya yapamadıklarımız...geri döndüremediklerimiz!..
tamiri mümkün olamayan hiçbir zaman
günden güne çoğalan...
vay! halimize...
bazılarınıza tanıdık gelebilir bu ve benzeri vak’a...
insana özgü ne de olsa! en azından bi kısmına...
ve oyun başlıyor...perde
şişşt! sessiz olun...
gündüzleri uykudayken babam
geceleri çalıştığından...
bize herşey haram!
az çekmedi annem
bize de çektirdi bi yandan
susun, sessiz olun,yavaş demekten...
yahu! biz çocuğuz ne anlarız
dur yapmadan!
bi an,bir zaman gem vursak da
çocukluğumuza...
bazen kaçıveriyordu işte!
hapsolan neşe,çoşku,eğlence...
kopacaksa da kıyamet!
kopacak nasılsa...
varsın bizden bilinsin,
çocuğuz ya biz...
anlamayız nasıl olsa!!!
herşey bizim için değil mi zaten
çocuk olmasa ortada, söz konusu...
ohoo...
kestirip atmak sorun mu?
bu oyun_düzen_ böyle gider mi?
gitmez...o dakka biter!
ilk sahne sessiz,can sıkıcı...
uzun uzadıya...
ta ki!..
2.perde
hareket başlıyor birazdan;
uykusunu alamayan babam, asabi...
fırlıyor yataktan
annem, ee! yeter be...
ne olacaksa olsun moduna girmiş
bile çoktan...
başrol oyuncuları kendileri
annem ve babam,
biz de ortada dolanan
feryat figan figüran...
anlaşılacağı üzere,
ilk sahne gibi sessiz değil bu defa
alabildiğine yüksek sesle
ve hepsi aynı anda
rolünün hakkını vermekte...
babamda küfürün bini bi para...
annem de yanı sıra, hem bağırıp
hem ulumakta _babamın deyimiyle_
çocuklar zırlamakta _annemin deyimiyle_
dekordaki eşyalar havada uçuşmakta
fonda TRT televizyonundan şarkılar
o sahneye uymayan _oynak_
konu komşu da damlar birazdan...
oyun boşa gitmesin di mi ama!
oyuncu seyirci işbirliği bi nevi...
karşılıklı replikler, doğaçlama o anda...
neyse daha fazla uzamadan
bu perde de bitti sonunda
herkes bitmişti aslında
biraz mola...
ve son perde
herkes üzgün...
yaptığına pişman...
hayatın akışını, _nasıl olursa olsun_
yoluna koyma peşinde...
kendince...
aman düzen bozulmasın!
iyi kötü gidiyor işte!
herkes birarada,birbirini sevmese de...
çocuklara bişey olmaz,
büyüyünce geçer nasılsa!..
hem anne baba ayrı olsa...
daha mı iyi...
yaşamadan,yaşatmadan
bilinmez ki!..
çocuklar için katlanmak mı?
bilinmeyeni yapmak mı?
bu gidişata son vermek mi?
sonuna kadar gitmek mi?
hayattan umudu kesmek mi?
ecelini beklemek mi?
terkedip gitmek mi?
kaderine razı olmak mı?
fırsatını kollamak mı?
susup oturmak mı?
aynen devam! alıştık nasılsa mı?
büyütecek bişey yok!
beterin beteri var!..
şükret haline otur oturduğun yerde...
neyse ne işte!..
herkesin paşa gönlü bilir...
ya da bilmez...
son perde de herkes istediğini
yapmakta serbest!..
şimdilerde daha iyi anlıyorum...
bu kargaşanın,karışıklığın...
bu çözümsüzlüğün nedenini...
benim için de sonuç muamma!..
son perde oynanmakta hala...
oyunculukta başrole geçtim
anlaşılacağı üzere...
roller değişsede
e! aynı oyun ne de olsa
çocukluktan aşina...
modası geçmez hiçbir zaman
klasiklerden sayılır bi yerde
dünyada,heryerde
çoğu ailede...
küçük farklılıklar olsa da
konu aynı genelde...
sevgisizlik,saygısızlık diz boyu
mutsuzluk had safhada...
geçim derdi de eklenince
bunların üstüne tuzu,biberi...
e! bi de eksik kalınca bir yanın,
ya da küllüm bomboksa hayatın!
oyunu sahnelemek kaçınılmaz
ister istemez de olsa...
keşke!..
bu oyun artık bitse
hiçbir yerde oynanmasa
seyirci kalınmasa...
yasaklansa hatta!..
bu nasıl olacaksa!
ne yapmalı,nasıl yapmalı?
çözümü bilinse...
bilen varsa beri gelse...
Gülnur Yener Sarıtaş
25/01/2011
YORUMLAR
Koş(v)uşturmalı bir alışkanlık.
Alt alta, üst üstte gelmeli mi (yazı gibi) illâki yıllar boyu. Hırçınlık adetten mi, yoksa rol icabı mı ?
Yönetmene söylesek, şu sahnelerin içinde biraz değişiklik yapsa acep olmaz mı ?
Hadi diyelim ki o da olmadı... Oyunculara dese ki,
- ben kırk yıldır yönetmenim hala bir karı- kocayı oynayamıyorsunuz dese.
Diline mi yapışır yani.
:)
Sevgiyle kalın.
Vertigo
herkes bildiğini okuyor!...
yazgı kartları karıştırıyor biz de oynuyoruz :P
severek : ) oynayarak!
başrol oyuncuları kendileri
annem ve babam,
biz de ortada dolanan
feryat figan figüran...
Merhaba Gülnur hanımcığım..
Yazınızı okuyunca neler neler geldi aklıma da yutkundum sonra. Sustum, düşündüm bir süre. Kısa ve uzun bir süre. Annenin kaderi kızına, babanın hükümranlığı da oğluna geçiyor zannımca. Oyunsa aynı oyun, roller büyükten küçüğe devrediliyor yalnızca. Belki biraz modern ve biraz elden geçmiş çağa en uygun yazılmış senaryolarla baş rolleri kapıyoruz hevesle. Neden sonra durup ardımıza baktığımızda figüran bile olmayı istemeyeceğimiz saçma sapan sahnelerde baş rolü üstlendiğimizi fark ediyoruz. Bazen diyorum, keşke ne baş rol, ne figüranlık sadece bir soytarının dublörü olsaymışım, belki de öyleyiz, kim bilir.. Olmadığımız kimliklere bürünmüyor muyuz zaten? olması gerektiği için, olması gereken biçimde, olması gereken bu diye! Maskelerimizi takıp takıp gülücükler saçıyoruz etrafımıza. Ya koyunu gütmek,, ya diyardan gitmek düşüyor payımıza. Cesaretsizler koyuna söylene söylene onunla yaşamayı öğreniyor cesaretini toplayabilenlerse yollara ve yolculuklara vuruyor kendisini.. Yol aynı yol bir yere varılır mı varılmaz mı bilinmez kapkara bir kuyu, yolcuya düşüyor bütün iş, karar mercii sanırım o, hükümdar o... Yollar hep cazip bir seçenek olarak önümüzde durur, ve neden sonra gitmeye kalktığımız an birden tüm efsununu yitirir..
Ne zaman gitsem yol aynı yerde biter... Gitmediğimde yol sonsuzlaşır...
ve ne tuhaftır ki; geç kaldığım hiçbir yerde, kimse beklemiyor beni...
Uzun sözün özü; kendini nasıl iyi hissedecekse insan, kanımca öyle yaşamalı..
Sevgi ve saygılarımla..
Vertigo
ey okurlar,mutlu olup olmadığımı soruyorsanız,cevabım hayırdır.
fernando pessoa/huzursuzluğun kitabı
...
... soluksuz okudum... nefisti yazı dizisi olarak... daha doğrusu nesirden ziyade nazım akışındaydı ve çok güzel aktı bir anda !... güzel uslubunuzu ve o anları ifade etmekteki ustalığınızı kutlarım şairem...
... sizde farklı bir göz-gönül derinliği ve zenginliği var !... şayet kaleminizi de kıvamına getirirseniz, tadından yenmez kelime ve cümleleriniz... :)
... tekrar tebrik ederim bu güzel yüreği ve sahibini...
... sevgi ve saygılarımla,
Vertigo
nerden nereye :)
kaç puan veriyorsun? hah hah...
şaka şaka :)
severek :) saygılar benden...
eyüp DEMİRCİ
... pek girmem buralara da
... varsa vereyim dur :))
evlilik arızalı bir müessese...ama herkes bir kere deneyip boyunun ölçüsünü de almalı,yok öyle...
Vertigo
yoksa hiç bulaşmamalı mı?
boyumuzun ölçüsü ne işe yarıyor? hiç!..
savrulmalar
KEŞKELER OLMASA AMA SEVGİ FİDANI EKİLSE ONU BÜYÜTSEK GÖNLÜMÜZDE YER KALMASA ÇERÇÖPE ,KATLANMAYI ÖĞRENSEK BİRBİRİMİZ
mehmet talip bilgil tarafından 11/21/2011 10:18:08 zamanında düzenlenmiştir.
mehmet talip bilgil tarafından 11/21/2011 10:28:10 PM zamanında düzenlenmiştir.