- 469 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NOT DEFTERİMDEN
SONEV’İN GÜNLÜĞÜ – 3
…bir avuç kelimeden fazlası yoktu zaten gün boyu konuştukları bazen yaramaz çocuklar gibi sesini çoğaltıyor ileri gittiğini zannederek derin bir sukuta veriyordu kanadı kırık bir kuş gibi hiç bazen fark edilmediğini düşünüyor bir suç işlemiş gibi mahzun yüzünü hiç gizleyemiyordu okuyup geçtiği kitaplara saklıyordu gülüşlerini ruhunu mıncıklayan güneşin aldatıcı parlaklığına kandığı günlerin birinde kendisini yataklara düşüren soğuk algınlığına her zaman yenik düşüyordu sade hayatının sevinçlerini alan soğukların ruhunda açtığı yaraları kapatmaya çalışırken bir yandan da yaşanan günlerin şaşırtıcılıkları yangınlardan farksız talihsiz kederleri de yüklüyordu sırtına gülmeyi unutalı çok olduğu günleri aklına getirdikçe kara bir yokluk gibi hissediyor yanında kimselerin olmadığını bilmek ona derin acılar yaşatıyordu kendisini mutlu eden her şeye şarkılar okuyordu mutluluk ve sevinçlerden başı dönüyordu ah bu şehirde ağlıyor yine bu şehirde yeniden yeniden dünyaya geldiğini düşünüyordu bir an hangi rüzgarların savurduğunu bulmaktan çok yorulduğu günlerin biriydi sabah olmak üzere bir yandan içinden geçen konuşmalar bir yandan yaptıklarını not etmeye başladı başladı “..bu sabah neden bu sabah neden hiç uyanmak istemiyor ve kalkmak istemeyen kendimi yatağa çeken duyguların esiri oluyordum az önce uyandığım kabus mu kahrettiriyor bana bu sabahı? yoksa beni bekleyen hiçbir heyecanın olmadığını bildiğim yeni bir güne yine aynı hareketlerle başlamak mı bilemedim perdeyi çektim sıkı bir soğuk var ayaz almış başını gitmiş şebnemlerden ince bir kar örtüsü bahçeye yayılmış neleri düşünmeliyim ki kendimi iyi hissedeyim içimde hoş bir duygu yağmayan kar ve bir türlü gelmeyen kış için söylendim biraz Rabb’im hikmetinden sual olunmaz dedim gözlerime serilen renk ses her şey ruhumda yankısını buluyordu şafak sökmek üzere gök gri kızıl renklerini kuşanmış kim bilir bugün hangi yasaların gereği nelere hazırlanıyor terliklerimi aradım ayaklarım üşüme sinyali veriyordu kararsızım şimdi ne yapmalıyım ah evet üzerimdeki şu uyuşukluktan kurtulmalıyım tv. açtıyım bir müzik proğramı aradım içimde üşüme nöbetleri gel git yapıyor inadına kendimi soğuklara vererek bastırmalıyım diye düşündüm pencerenin kanatlarını açtım hızla büyük bir hava ağırlığı odaya hücum etti gerçekten çok soğuk dışarısı beni fark eden köpeklerin hawlamaları ile önce irkildim giderek karşılıklı koku alışverişlerle dost oldum biliyorum eğer bu sabah bahar sabahı olsaydı kuşlar oradan buradan şuradan koşup geleceklerdi cıvıldaşmalarına belki inceden şarkılar mırıldanacaktım ağaçların yapraklanmış olmaları hatta bazılarının çiçekler açtığını görmek toprağın yeşillenmesi erkenden günün apaydınlık olması güneşin herkesten önce her şeyi ısıtmaya başladığını görmek bir bahar sabahı için kaçınılmaz güzelliklerdi ancak şimdi mevsim kış ve güne adapte olmak için hayli efor sarf etmeliyim..” düşündüklerini yazmaktan da sıkıldı ah canı ne çok istiyordu şimdi odasına camdan bir güneş düşsün kendisini düşlerine uçursun ışıklı bir bahar sabahına uyandırmış olsun her bir rengi ile yüzleşsin kendisini korkularından çeksin alsın istemeye istemeye kalktığı yerden şimdi daha bir mutlu görünüyordu ne kadar verimsiz de olsa dışarısı sert soğuk ve acımasız kış günü yine de hayata gülümseyerek bakacağını en doğru olanın da böyle olduğunu çok iyi biliyordu dualarına sığındı ve dualarıyla öreceği bir günün en güzel gün olacağını düşünerek evden çıkıyordu dışarıda ince yağan yağmurun tipiye dönüşen soğukluğu ile merhabalaşarak kendisini bekleyen arkadaşlarının arasına karışıyordu …
25.02.2011/ çengelköy
mustafa kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.