- 874 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
OTOBÜS NOTLARIM
Her sabah saat yedide, aklımın en karışık olduğu saatte uyanıyorum. Kışın vücudumun buzları, yazın uyuşukluğu çözülene kadar yatakta bir o yana bir bu yana dönüp, bir süre sonra haftanın hangi gününde olduğumu anımsadığımda, ışık hızıyla giyinerek dışarı atıyorum kendimi. Sahil boyunca, o gün yapacaklarımı birer birer aklımdan geçirip, ya otobüse, ya da vapura biniyorum. En çok otobüs seyahati bana iyi geliyor. Birde ön koltukta yer bulduysam değmeyin keyfime. Çeşit çeşit insanlar ve olaylar ön koltuktan rahat izlenebiliyor. Bazen bir günde, hem düşündüren hem de güldüren iki üç olaya tanık olabiliyorum.
O gün sıcacık yatağımdan kalkıp, sürünerek bindiğim otobüsün, ön taraflarında yarı uyur bir vaziyette, bulduğum bir yere iliştim esneyerek. Bir yolcu nefes nefese gelip, otobüsün ön tarafındaki 169 Teleferik-Alsancak istikametine gittiğini belirten tabelayı okudu. Sonra otobüse binmekte olan yolcuların arasından kafasını uzatıp;
“şoför beeey bu otobüs Bornova’ya gider mi?” diye sordu.
Şoför ellerini direksiyonun üzerine, başını da ellerinin arasına almış, o şekilde yolcuların kent kartlarını takip ediyor. Başını hiç kaldırmadan manasız soruya, manasızca bakıp;
“hayır efendim, bu otobüs Bornova’ya gitmiyor” dedi. Yolcu şaşkın bir vaziyette;
“ama neden gitmiyor?”
şoför, başını kaldırıp, yolcunun yüzüne muzipçe baktı;
“Annem izin vermiyor” dedi.
Yolcu, sinirli bir şekilde;
“terbiyesizler, hem otobüsün üzerine Balçova yazıyorlar, hem de Bornova’ya gitmiyorlar” diye söylenerek gitti.
Bu diyalog, beni hem güldürdü, hem de düşündürdü. Sabah sabah aklı karışan bir tek ben değilmişim! diyerek koltuğuma daha bir yerleştim sanki.
Şoför, otobüsün kapılarını kapatıp hareket etti. Camın önünde durmakta olan küçük el radyosunun düğmesini açtı. Evlere şenlik bir türküyü, Erzurum’un yurttan sesler korosu eşliğinde yanık bir sesten dinliyoruz…
“Minareden at beni, in aşağı tut beni.”
Şoför, ellerini direksiyona vurarak, hem tempo tutuyor, hem de türküye eşlik ediyor. Türkü de türkü, insanın beynini ve hayal gücünü zorluyor. Türkünün kahramanını hem minareden atıp, hem de inip aşağıya tutmak nasıl oluyor bilemedim doğrusu. Güya zekiyim diye geçinirim ama, ben bir türkünün sözlerini bile anlayamıyorum. Kimse de bana, “bu türküler mecazi anlamda, sözlerinde herhangi bir mana arama” demesin. Bunu biliyorum. Yine de sözlere takılıyorum işte. Daha anlamlı olamaz mıydı? Herhalde bu türkünün sözleri yazıldığında, ışık hızıyla hareket ediliyor olmalı ki, minareden atılan birinin yere çakılma süresi içinde, türküyü söyleyen minarenin yedi katından aşağı inip adına türküler yakılan kahramanını düşmeden yakalayabiliyor. Bravo doğrusu.
Yurttan sesler korosu sabah türkülerine devam ediyor.
“Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü?”
Haydaa… al işte bir saçma türkü daha. Bugün her şey aleyhime, aklımı karıştırmak için senaryo yazmışlar, oynuyorlar sanki.
Manda söğüt dalına nasıl çıktı kocaman vücuduyla? yuvayı nasıl yaptı.? Haksız mıyım? Bu manda dişi herhalde. Hani yuvayı dişi kuş yapar ya. Bizim manda da tüm dişisel içgüdüleri ile davranıp “nerede olursa olsun ben yuvamı kurarım” deyip, en uygun yer olarak söğüt dalını seçmiş olmalı. Eeee asgari ücretli manda ne yapsın, seçimler yakın diye şimdilik bir söğütkondu yapayım, nasılsa af çıkar, sonrasına bakarız diye düşündü herhalde. Yuvasını kurmuş kurmasına da yavrusunu da sineğe kaptırmış. “Ne salak mandaymış” demeyin. basireti bağlandı herhalde… Burada sineğin gücünü unutmayalım. Sinek değil, sanki Atom sinek. Vay be! ne güçlü sinekmiş diyerek alkış tutmaktan başka çaremiz yok.
Otobüsün kapıları hızla açılınca kendime geldim. Yine bir hanım otobüsün önündeki tabelayı okuduğu halde, muzip şoförümüze; “Evladım, bu otobüs Osmangaziye gider mi?” diye sordu. Şoförümüzün sabrı bugün ikinci kez denendi, vallahi ben şahidim. Şoför gayet sakin, herkesi kahkahaya boğan cevabını yapıştırdı. “Teyze sen bin otobüse, ben şu yolcuları Alsancağa bırakayım, seni de Osmangaziye bırakırım hatırını mı kıracağım.”
Otobüs şoförlerini galiba stand up’cılardan seçiyorlar. Her iki cevapta mükemmeldi.
Geçmişte yaşadığım bir otobüs anım canlandı gözlerimde. İzmir’de kentkartların yeni çıktığı dönem. Ön kapıdan binildiğinde elimizdeki kent kartı makinaya okutmamız gerekiyor ki bilet parasını ödemiş olalım. Yine yolcunun biri otobüse bindi, elindeki kent kartı makinaya değilde şoförün yüzüne tuttu. Şoför şaşkın, yolcunun yüzüne baktı ve karta doğru başını kaldırıp “biiiiiip” dedi. Yolcu hiçbir şey olmamış gibi yürüdü gitti ve boş koltuklardan birine oturdu. Herkesin yüzünde tebessüm, şoförün ne yapacağını merak ediyoruz hep beraber. Bir süre sonra durakta yolcu almak için otobüs durunca, şoför arkaya döndü ve bağırdı; “teyzeeee bendensin.”
Bir başka günün akşamında, yine iş çıkışında otobüsteyim. Konak’ta iskelede duran otobüse genç bir kızımız bindi. Şöför mahalli ile yolcuların geçeceği yeri ayıran demir boruya tutundu iki eliyle. Bileğindeki altın künyesinde “Nuray” yazıyor. Önde oturuyorum ya, her şeyi net görüyorum. Şoför, ileriye doğru yolculara bağırıyor;
“İlerleyelim arkadaşlar, bu otobüsün arka tarafı da Balçova’ya gidiyor, aşağıda kalıp binemeyenler de sizin gibi evlerine gidecekler. Bir tas çorba kaynatıp, eşlerinin, çocuklarının önüne koyacaklar. Haydi ilerleyelim.”
Kimse de çıt yok. Bu kez şoför ayağa kalktı ve arkaya doğru yine bağırdı;
“İlerlemeyenin kaynanası ölsün.”
Yine kimse de çıt yok. Şoför sinirlendi bu kez yüksek sesle bağırdı;
“ilerlemeyenin maaşına zam olmasın, çocukları sınıfta kalsın inşallah” dedi. Otobüste bir hareketlenme başladı. Herkes birbirine bakıyor ve gülmemek için kendini zor tutuyor. Şoförümüz yerine oturdu, yolcular teker teker binmeye başladı. Sırtında çantası ile kapı ağzında duran genç kız hiç ilerlemek niyetinde değil. Şoför birkaç kez suratına baktı, ama genç kız umursamadı. Binen her yolcu genç kızın çantasına çarparak zorla ilerleyebiliyor. Şoför dayanamadı; “Nuray çekil şurdan da yolcular rahat binsin”. O ana kadar dudaklarında gülümsemesi firar etmek için bekleyen yolcular, kahkahalarını serbest bıraktılar.
Hülya TÜRK
YORUMLAR
Nasıl güzel aktarmışsınız bir otobüste yaşananları. Kutluyorum hemşehrim. Ve çok teşekkür ediyorum; akşamıma keyif kattığınız için. Sevgiler, selamlar.