- 1907 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Osmanlı'da Kardeş Katliamlarının Sebepleri.
Konu Türk tarihi olunca; bazı kişilerce ilk olarak Osmanlı’nın Harem Hayatı ile saltanat yüzünden gerçekleştirilen kardeş katli ön plana çıkartılır. Çok az tarihçi tarafından Türk tarihinin gerçek anlamda kaleme alındığını ve televizyonlarda programlar yapıldığını görüyoruz. Bu çok üzücü bir durumdur. Şayet Osmanlı’da harem var idiyse, o harem nasıl bir yer idi ve amaca ne idi? Şayet Osmanlı’da kardeş katli yapılmış ise sebebi ne idi? Tüm bu sorular ince bir çizgi üzerinde, ön yargısız bir biçimde araştırılmalı ve konu o şekilde milyonlarca insanımıza aktarılmalıydı. Ama öyle olmuyor, bu zihniyetle böyle olması da hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Birazcık tarih bilgisine sahip olan insanlar; şehzadelerin yetiştiriliş tarzını çok iyi bilirler. Şehzadeler medreselerde tıp, din, astronomi, matematik, dil, edebiyat öğrenerek yetiştirilirdi. Ayrıca; şehzadelere Alî Osmanlı’nın bekası için gerekli inançlar ve bilgilerde yüklenirdi. Medrese terbiyesini bu şekilde tamamlayan istikbal vaat edebilecek şehzadeler tahta geçirilir, imparatorluk o padişahın zekâsıyla, öngörüsüyle ve ilmiyle idare edilirdi.
Ön yargılarla kardeş katlinin keyfi yapıldığını ileri sürüp, koskoca Türk tarihini yerden yere vurmayı marifet zannedenlerin o dönemin şartlarını hiç dikkate almadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi, kimler tarafından kardeş katli yapıldı, niçin yapıldı, yapılmasaydı sonuç Osmanlı Devleti için nasıl olurdu? Tüm bu sorulara kısaca açıklık getirmek istiyorum.
Kardeş katline genel bir bakış:
Medrese eğitimi aldığı halde tahta geçemeyen şehzadeler haklarının gasp edildiği zannına kapılmış ve bu sebepten dolayı Devlet-i Alî için potansiyel bir tehdit haline gelmişlerdir. Osmanlı tarihi, bu tür kanlı olaylarla doludur. O olaylardan bazı örnekler verirsek, konuyu daha iyi anlama imkânına kavuşuruz.
*I. Murat’ın oğlu Savcı Bey, 1385 yılında babasına karşı isyan etmiş; bu isyan kanlı bir şekilde bastırılmıştır.
*1402–1413 yılları arasında Timur Anadolu’ya yürümüş; bu kargaşa ortamında Yıldırım Beyazıt’ın oğulları arasında baş gösteren kanlı çarpışmalarda binlerce insan kanı akmış, bu kardeş kavgası sonucunda Bizans’a birtakım tavizler verilmiştir. İsyanlar sonucunda alınan bazı topraklar da tekrar iade edilmiştir.
*Musa Çelebi’nin İstanbul’u ciddi bir şekilde muhasara altına aldığı zamanda, kardeşi Mehmet Çelebi ordusuyla Musa Çelebi’nin üzerine yürümüştür. Kardeşinin isyanı sonucunda Musa Çelebi, İstanbul’u fethetmekten vazgeçmiş; daha sonra Bizans’ın oyunlarına alet olan Yıldırımoğullarından Mustafa Bey, gerçekleştirdiği isyanlarıyla koca Osmanlı Devleti’ni yeni bir fetret devrine sürüklemiştir. Nihayet Fatih’in Babası II. Murat zamanında, padişahın kardeşi Şehzade Küçük Mustafa Bizans, Germiyan ve Karamanoğullarının kışkırtmaları sonucunda ayaklanmış, bu ayaklanma üzerine Sultan II. Murat, tıpkı Musa Çelebi gibi İstanbul’u fethetmekten vazgeçmiş; kardeşinin üzerine yürümek ve isyanı kanlı bir şekilde bastırmak zorunda kalmıştır. (1423)
İsyanlar bastırılmasaydı neler olabilirdi?
Cengiz İmparatorluğu’nun bir Türk İmparatorluğu olup olmadığı tartışma konusu olsa da; Cengiz Han, imparatorluk topraklarını oğulları arasında paylaştırmış, ilerleyen dönemlerde kardeş kavgaları baş göstermiş ve sonuç itibariyle de koca Cengiz İmparatorluğu bir insan ömrü kadar bile uzun yaşayamamış, parçalanarak tarih sahnesinden silinmiştir.
Timur İmparatorluğu da tıpkı Cengiz İmparatorluğu gibi kardeşler arasında paylaştırılmış; kardeşler arasındaki kavgalar sebebiyle bu imparatorlukta uzun ömürlü olamamıştır.
Yıldırım Beyazıt, kardeşi Yakup Bey’i öldürtmeseydi, Osmanlı Devleti, Cengiz ve Timur İmparatorlukları gibi paramparça olacaktı.
Fatih Sultan Mehmet, kardeşini öldürmeseydi, kardeşi zaman içinde isyan çıkarabilir, bu sebeple de Fatih’in İstanbul’u fethetmesi hayal olurdu. (Bazı Türk tarihçileri, Fatih’in kardeşini katlettiğine dair hiçbir belgenin bulunmadığına dikkat çekmişlerdir)
Yavuz Sultan Selim Han, üzerine yürüyen kardeşleri Ahmet ve Korkut’u bağışlasaydı; kardeşleri toparlandığı zaman güç birliği yapıp, yeniden saldırabilirdi. Bu saldırılar, Yavuz Sultan Selim’in hayali olan Müslümanlar Birliği’ni baltalayabilir, hilafetin Osmanoğullarına geçmesi de mümkün olmazdı.
Tarihimizin bize ulaştırdığı bu çarpıcı bilgiler ışığında gördük ki; kardeş katli, keyfiyetten, saltanat tutkusundan veya koltuk sevdasından değil; Osmanlı Devleti’nin bekası için elzem olmuştur. Yine gördük ki; Osmanlı padişahları, Devletin bütünlüğünü ve devamlılığını kardeşlerin hayatından daha üstün tutmuştur. Bu sebepledir ki; yeryüzünün en uzun ömürlü imparatorluğu olmuştur. Bir Fransız düşünür bakınız bu konu ile ilgili ne düşünmüş: “Osmanlı Devleti, gücünü devamlılığından alır” Bir Fransız’a ait olan bu söz üzerine; yekvücut, imanlı bir kitlenin önünde, bölünmüş Avrupa ve saltanat ortakları arasında taksim edilmiş bir Bizans İmparatorluğu elbette Osmanlı karşısında dize gelmeye mahkûm olacaktı.
Osmanlı hanedanları ve devlet adamları, devletin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğine yürekten inanıyorlardı. Mülkü taksim teklifiyle kendisine elçi gönderen Cem Sultan’a Ağabeyi Sultan II. Beyazıt’ın verdiği şu cevap çok meşhurdur: “Osmanlı Devleti öyle namuslu bir gelindir ki; asla iki damat istemez”
Osmanlı’da baş gösteren şehzade ayaklanmalarını dikkatle izleyen Fatih Sultan Mehmet Han, Osmanlı Devleti’nin devamlılığı için şöyle söylemiştir: “Her kim neye evladından saltanat müyesser ola, karındaşlarına nizam-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser ulema dahi tecviz etmiştir. Bununla amil olalar.”
Kısaca toparlayacak olursak; şartlanmış kafalara ve okul kitaplarına, bu sebep ve gerekçelerin hiçbiri girmemiştir. Olaylar öyle bir şekilde sunulmuş ki; bundan padişahların sadece kendilerini düşünerek, ikballeri uğruna oğullarını veya kardeşlerini öldürttükleri sonucu çıkmaktadır. Bu yanlış bilgileri temiz zihinlere sokarak insanları zehirleyenlere şunu sormamız icap eder: Cengiz Han, Timur ve Hülagu Han gibi cengâverlerin kurdukları devletler, acaba niçin bir Osmanlı İmparatorluğu olamamış, yüzyıllarca ayakta kalamamış? Ünlü tarihçilerimiz bunun sebebini Osmanlı İmparatorluğunun kardeşler arasında bölünmemesine bağlarken; yıkılan imparatorlukların kardeşler arasında parçalara ayrılmış olduğundan dolayı yıkıldıklarını söylüyorlar.
Ön yargılarımızdan kurtulmamız, gerçek tarihçilerimizi takip etmemiz temennisiyle,
Halit DURUCAN
]
YORUMLAR
Yazınızdan anladığım kadarıyla; Devletin bekası için (haklı yada ,haksız) cana kıymak mübahtır gibi bir anlam çıkardım ben..
Cehaletimi bağışlayın.. " bir insanı öldürmek, insanlığı öldürmek gibidir" diye de bir söylem var..
Hangisi önce gelir sizce?.. Allahın emirlerimi? Patişahın fermanı mı...?
Bana ne demek istediğim anlamamışsınız demeyin lütfen... Anladım, anlamasınada bu soruma cevap bulamadım...
Saygılarımla...
Gecedevriyesi
Cehaletimi bağışlayın.. " bir insanı öldürmek, insanlığı öldürmek gibidir" diye de bir söylem var..
Hangisi önce gelir sizce?.. Allahın emirlerimi? Patişahın fermanı mı...?
Bana ne demek istediğim anlamamışsınız demeyin lütfen... Anladım, anlamasınada bu soruma cevap bulamadım
Merhabalar Bedri Bey. Öncelikle ilginiz için teşekkür ediyorum. Sizin mesajınızı aynen buraya ekliyorum. Haklı ya da haksız! Verdiğim örnekler benum uydurmalarım değildir. Verilen örnekleri tarih kitaplarına baktığımızda doğru olduğunu görmekteyiz. Haklı olanların idam edildiğine dair hiç bir bilgim yok. Var ise lütfen bildirin, bilgi eksikliğimi tamamlayım. Bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir. Bu bir hadis tir. Ancak dine ve millete ve de devlet bütünlüğüne kast edenlerin ihanet içinde olduğu ve cezalarınında mutlak olduğu kesindir. Bu hadis, masumların öldürülmesi ile ilgilidir. Bence en önce gelen, vatan, dil, din birliği gelir. bunları yıkmaya çalışanların katli bence vaciptir. Siz devlet başında olsanız, gözünüz gibi koruduğunuz değerleri yıkanları affedebilir misiniz? İlginize ve yorumlarınıza teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. Allah'a emanetsiniz.
Eser arkadaşım. İsyanlar bastırılmasaydı neler olabilirdi? Sözüme takılmanız normaldir. Bu cümle, yapılan isyanlardan hareketle yazılmıştır. Yani isyanlar devleti iki başlı hale getirmek amacıyla yapılmış, bir takım Osmanlı düşmanlarıyla da işbirliği içine girilmiştir. Bu bir devlet için bir tehdit bir bölünme unsuru değil midir? Tüm bunları dikkate almadan yorum yaptığınızı düşünüyorum. İkinci bir husus; Fatih, o kanunu çıkartırken, devletin dirliği ve birliği için çıkartmıştır. Günümüzde de idam cezası henüz yeni kaldırıldı. Devleti bölmeye yönelenlerin cezası idam idi. Bu cezaları kaldırdığımızı düşünelim, PKK nın önünü de açalım, ne isterlerse verelim. O zaman ülkenin durumu hakkında senaryo yazmamıza gerek yok. Olacaklar ortada değil midir? Size şunu söyleyim; Sultan Alparslan kardeşi ile iktidar çekişmesi içindeyken, ikisi ortak noktada buluştular ve kardeşini malatya serdarı yaptı. Böylelikle devlet iki başlılıktan kurtulmuş oldu. Yani, hiç bir katliam sebepsiz olmamıştır. Bunları yazarken benim katliam yanlısı olduğumu lütfen düşünmeyin. Alınan kararlar, o dönemin şartları ve padişahların öngörüleri dğrultusunda alınmıştır. Saygılarımla
Eser Akpınar
Şunu söyleyebiliriz: Her devrin gereği yapılması gereken eylemler vardır. O eylemler, yaşandıkları devre aittirler. Ama doğrumuydular? Onun kararını tarih verir. Tıpkı İstiklal Mahkemeleri gibi, Gezmişler gibi, 80 ihtilali gibi...Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Saygılarımla.
10.Padişah- Kanuni Sultan Süleyman: Leh Yahudisi Helga’nın oğlu
Eşleri:
Anna :
Mahidevran - Polonyalı
Mustafa’nın anası
Kanuni öldürttü..
Roksalan:
Hürrem Sultan – Rus kızı
Mehmet, Abdullah,Selim, Bayazıt, Cihangir, Mihrimah’ın anası
Rozalina:
Gülfem Hatun – Sicilyalı esir
Murat ve Mahmut’un anası
Kanuni öldürttü..
İbrahim
Pargalı Rum köle
Frenk İbrahim Paşa ismi ile Sadrazam oldu.
Hürrem Sultan öldürttü..
Kanuni’den sonra Padişahlık sırası Anna’nın oğlu Mustafa’da idi. Hürrem Sultan’ın kışkırtması ile Kanuni öz oğlunu, O’ nun oğlunu ve Anna’yı Amasya’da öldürtmüş ve bu cinayeti seyretmiştir.
Bu arada Şehzade Mehmet ve Şehzade Cihangir hastalanarak ölmüşler ve Tahta Selim’in olmuştu..
Kalan tek engel olan Rozalina da haremde boğularak öldürüldü.
İki kardeş ( Selim ve Bayazıt ) daha Kanuni tahtta iken savaştılar ve Bayazıt yenilerek İran’a kaçtı ve Şaha sığındı. Ama Kanuni Bayazıt’ı yani bir başka öz oğlunu orada öldürttü. Sadece oğlunu değil oğlunun tüm ailesini yani çocuklarını ve karılarını da öldürttü.
Yazınızda en çok " İsyanlar bastırılmasaydı neler olabilirdi?" sözünüzde takıldım. Yani kardeşler ya da evlatlar öldürülmeseydi, neler olabilirdi? Bu noktadan itibaren tamamen kişisel görüş ve düşünceler devreye girmiyormu? Senaryolar yani. Kim bilebilir ki neler olabilirdi? Ya da kim en doğru senaryoyu yazabilir?
Fatih Sultan Mehmet'in fetvası; şimdinin bir anda çıkartılıveren kanunları ya da anayasa değişiklikleri gibi algılanmıyor mu? "katletmek münasiptir. "
Yani toparlarsak; evlatlar, torunlar, eşler, vs öldürülmüş. Elekte kalan sonuç bu değil mi?
Saygılar.