3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1938
Okunma
Konu Türk tarihi olunca; bazı kişilerce ilk olarak Osmanlı’nın Harem Hayatı ile saltanat yüzünden gerçekleştirilen kardeş katli ön plana çıkartılır. Çok az tarihçi tarafından Türk tarihinin gerçek anlamda kaleme alındığını ve televizyonlarda programlar yapıldığını görüyoruz. Bu çok üzücü bir durumdur. Şayet Osmanlı’da harem var idiyse, o harem nasıl bir yer idi ve amaca ne idi? Şayet Osmanlı’da kardeş katli yapılmış ise sebebi ne idi? Tüm bu sorular ince bir çizgi üzerinde, ön yargısız bir biçimde araştırılmalı ve konu o şekilde milyonlarca insanımıza aktarılmalıydı. Ama öyle olmuyor, bu zihniyetle böyle olması da hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Birazcık tarih bilgisine sahip olan insanlar; şehzadelerin yetiştiriliş tarzını çok iyi bilirler. Şehzadeler medreselerde tıp, din, astronomi, matematik, dil, edebiyat öğrenerek yetiştirilirdi. Ayrıca; şehzadelere Alî Osmanlı’nın bekası için gerekli inançlar ve bilgilerde yüklenirdi. Medrese terbiyesini bu şekilde tamamlayan istikbal vaat edebilecek şehzadeler tahta geçirilir, imparatorluk o padişahın zekâsıyla, öngörüsüyle ve ilmiyle idare edilirdi.
Ön yargılarla kardeş katlinin keyfi yapıldığını ileri sürüp, koskoca Türk tarihini yerden yere vurmayı marifet zannedenlerin o dönemin şartlarını hiç dikkate almadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi, kimler tarafından kardeş katli yapıldı, niçin yapıldı, yapılmasaydı sonuç Osmanlı Devleti için nasıl olurdu? Tüm bu sorulara kısaca açıklık getirmek istiyorum.
Kardeş katline genel bir bakış:
Medrese eğitimi aldığı halde tahta geçemeyen şehzadeler haklarının gasp edildiği zannına kapılmış ve bu sebepten dolayı Devlet-i Alî için potansiyel bir tehdit haline gelmişlerdir. Osmanlı tarihi, bu tür kanlı olaylarla doludur. O olaylardan bazı örnekler verirsek, konuyu daha iyi anlama imkânına kavuşuruz.
I. Murat’ın oğlu Savcı Bey, 1385 yılında babasına karşı isyan etmiş; bu isyan kanlı bir şekilde bastırılmıştır.
1402–1413 yılları arasında Timur Anadolu’ya yürümüş; bu kargaşa ortamında Yıldırım Beyazıt’ın oğulları arasında baş gösteren kanlı çarpışmalarda binlerce insan kanı akmış, bu kardeş kavgası sonucunda Bizans’a birtakım tavizler verilmiştir. İsyanlar sonucunda alınan bazı topraklar da tekrar iade edilmiştir.
*Musa Çelebi’nin İstanbul’u ciddi bir şekilde muhasara altına aldığı zamanda, kardeşi Mehmet Çelebi ordusuyla Musa Çelebi’nin üzerine yürümüştür. Kardeşinin isyanı sonucunda Musa Çelebi, İstanbul’u fethetmekten vazgeçmiş; daha sonra Bizans’ın oyunlarına alet olan Yıldırımoğullarından Mustafa Bey, gerçekleştirdiği isyanlarıyla koca Osmanlı Devleti’ni yeni bir fetret devrine sürüklemiştir. Nihayet Fatih’in Babası II. Murat zamanında, padişahın kardeşi Şehzade Küçük Mustafa Bizans, Germiyan ve Karamanoğullarının kışkırtmaları sonucunda ayaklanmış, bu ayaklanma üzerine Sultan II. Murat, tıpkı Musa Çelebi gibi İstanbul’u fethetmekten vazgeçmiş; kardeşinin üzerine yürümek ve isyanı kanlı bir şekilde bastırmak zorunda kalmıştır. (1423)
İsyanlar bastırılmasaydı neler olabilirdi?
Cengiz İmparatorluğu’nun bir Türk İmparatorluğu olup olmadığı tartışma konusu olsa da; Cengiz Han, imparatorluk topraklarını oğulları arasında paylaştırmış, ilerleyen dönemlerde kardeş kavgaları baş göstermiş ve sonuç itibariyle de koca Cengiz İmparatorluğu bir insan ömrü kadar bile uzun yaşayamamış, parçalanarak tarih sahnesinden silinmiştir.
Timur İmparatorluğu da tıpkı Cengiz İmparatorluğu gibi kardeşler arasında paylaştırılmış; kardeşler arasındaki kavgalar sebebiyle bu imparatorlukta uzun ömürlü olamamıştır.
Yıldırım Beyazıt, kardeşi Yakup Bey’i öldürtmeseydi, Osmanlı Devleti, Cengiz ve Timur İmparatorlukları gibi paramparça olacaktı.
Fatih Sultan Mehmet, kardeşini öldürmeseydi, kardeşi zaman içinde isyan çıkarabilir, bu sebeple de Fatih’in İstanbul’u fethetmesi hayal olurdu. (Bazı Türk tarihçileri, Fatih’in kardeşini katlettiğine dair hiçbir belgenin bulunmadığına dikkat çekmişlerdir)
Yavuz Sultan Selim Han, üzerine yürüyen kardeşleri Ahmet ve Korkut’u bağışlasaydı; kardeşleri toparlandığı zaman güç birliği yapıp, yeniden saldırabilirdi. Bu saldırılar, Yavuz Sultan Selim’in hayali olan Müslümanlar Birliği’ni baltalayabilir, hilafetin Osmanoğullarına geçmesi de mümkün olmazdı.
Tarihimizin bize ulaştırdığı bu çarpıcı bilgiler ışığında gördük ki; kardeş katli, keyfiyetten, saltanat tutkusundan veya koltuk sevdasından değil; Osmanlı Devleti’nin bekası için elzem olmuştur. Yine gördük ki; Osmanlı padişahları, Devletin bütünlüğünü ve devamlılığını kardeşlerin hayatından daha üstün tutmuştur. Bu sebepledir ki; yeryüzünün en uzun ömürlü imparatorluğu olmuştur. Bir Fransız düşünür bakınız bu konu ile ilgili ne düşünmüş: “Osmanlı Devleti, gücünü devamlılığından alır” Bir Fransız’a ait olan bu söz üzerine; yekvücut, imanlı bir kitlenin önünde, bölünmüş Avrupa ve saltanat ortakları arasında taksim edilmiş bir Bizans İmparatorluğu elbette Osmanlı karşısında dize gelmeye mahkûm olacaktı.
Osmanlı hanedanları ve devlet adamları, devletin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğine yürekten inanıyorlardı. Mülkü taksim teklifiyle kendisine elçi gönderen Cem Sultan’a Ağabeyi Sultan II. Beyazıt’ın verdiği şu cevap çok meşhurdur: “Osmanlı Devleti öyle namuslu bir gelindir ki; asla iki damat istemez”
Osmanlı’da baş gösteren şehzade ayaklanmalarını dikkatle izleyen Fatih Sultan Mehmet Han, Osmanlı Devleti’nin devamlılığı için şöyle söylemiştir: “Her kim neye evladından saltanat müyesser ola, karındaşlarına nizam-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser ulema dahi tecviz etmiştir. Bununla amil olalar.”
Kısaca toparlayacak olursak; şartlanmış kafalara ve okul kitaplarına, bu sebep ve gerekçelerin hiçbiri girmemiştir. Olaylar öyle bir şekilde sunulmuş ki; bundan padişahların sadece kendilerini düşünerek, ikballeri uğruna oğullarını veya kardeşlerini öldürttükleri sonucu çıkmaktadır. Bu yanlış bilgileri temiz zihinlere sokarak insanları zehirleyenlere şunu sormamız icap eder: Cengiz Han, Timur ve Hülagu Han gibi cengâverlerin kurdukları devletler, acaba niçin bir Osmanlı İmparatorluğu olamamış, yüzyıllarca ayakta kalamamış? Ünlü tarihçilerimiz bunun sebebini Osmanlı İmparatorluğunun kardeşler arasında bölünmemesine bağlarken; yıkılan imparatorlukların kardeşler arasında parçalara ayrılmış olduğundan dolayı yıkıldıklarını söylüyorlar.
Ön yargılarımızdan kurtulmamız, gerçek tarihçilerimizi takip etmemiz temennisiyle,
Halit DURUCAN
]