- 724 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çay taneleri
…aldığı ilacın etkisinden olacak… dünden daha az görüyordu gözleri… artık yeterince beslenip… su içemediğinden iyice zayıflamış… günden güne halsizleşip sararıyordu… o sabah kümesten yine elleri boş çıkmış… yine üzülmemişti… arkasında birinin iten bir elini hissetse de…artık kendisiyle konuşmayı da kesmiş…sadece uzaktan gelen sesleri duyup…anlamaya çalışıyordu…masasının üstünde uzun zamandır içemediği çayın…bardaktaki tanelerine dilini değdirip çekti…bir öykünün neden ilerlemediği sorusuna takılmasa da…gerçekten bilmiyordu…tansiyonuna iyi gelen Kastamonu sarımsağının son tanesini…yutmadan sakız gibi çiğneyerek…açlıktan bulanan midesini bastırmaya ve öyküsünün başına dönmeye çalışsa da…gerçekten yaşlanmış ve yapayalnızdı…soluk alırken…kemiklerini hiç böyle hissetmemiş…yürürken bu kadar sarsılmamıştı…
… resimleri vardı…gözü gibi saklayıp sarmaladığı…geçen ay…annesinden yadigar çeyiz sandığını satmıştı..yeri bomboş olsa da resimleri yastığının altında…gül kokulu bir tülbentte sarılıydı…camlarından birisi kırılmış bulabildiği kartonlarla rüzgarını kesmeye çalışmıştı fakirliğin…kurulan pazarların sesini getirirdi rüzgar…pazarcıların sesini gözlerini kapatarak dinler…canı ne çok istese de çıkamazdı sokağa…buna ne gücü vardı…ne de parası…tespihinin tanelerini geçirdiği ince ip kopmuş…aramak zorunda kalmıştı ki…eğilemediğinden…eksikti 33…aklından eklerdi…en son…estağfurullah çekerken…kopmuştu…şimdi usulca çekmekteydi…la havle deyken…
…mutfaktaki rutubetin kokusu bile rahatsız etmiyor..hikayesine dönüp yazmak için kendisine emirler yağdırıyordu…soğuktu…hem de çok…pencerede ki karton daha fazla dayanamayacağı gibi…rüzgar giderek güçleniyordu…bugün her zamankinden daha az duyan kulaklarına aldırmadan…tespihini asıyordu…çalışma masasındaki her zamanki yerine…kalemi küçücük ellerinin arasında kaybolmaya başladığından..artık ne ile yazdığının farkında bile değildi…
…inanmak üzerine bir öyküydü masasında…ısrarla inat etmiş…ilerlemiyordu bir satır bile..inanmaktan geçen bir hayatı ne bayatlatabilirdi ki…arsız bir kadere asılırsa inanç…koparırdı trenlerin raylarını..çevirirdi…gitmek istediği iklimlerde kalmış bir öykünün finaline…de istemiyordu işte…bahçeye çıkacak bir güç adeta ona emanet verildiğini hissettirir gibi…kaldırdı onu …küçük köy tavuğu gödek onun tek canıydı..kıyamazdı…artık yumurtlamıyordu…gödek..o da açtı…sahibi gibi…yürürken sendeliyor..kümeste boş boş bakınıyordu..yemlikte yoktu yiyecek…
..titreyen ellerine aldırmadan kucağına aldı… kaçacak gücü yoktu…zaten de kaçmazdı…
…sonuna kadar inanmak… bir öykünün ayaklanmış gerçek hikayesiydi… …şimdi az önce geçmiştiniz evinin önünden…aynı telaşla yapıyordunuz ertesi günün alacaklarını…hiç bilmeden…arkanıza bakmadan … pencereye asılı kalmış kapı gibi öykünün nasıl kimsesiz ve sessizce size inandığını… bir küçük çocuktu gören…kimseler inanmasa da...LaraAçanba
Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcisine aittir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.