14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1751
Okunma
Yıllar önce iki adam varmış, birisi Kafkaslardan gelip Amasya’nın bir köyüne birisi Selanik’ten gelip İstanbul’a yerleşmiş. İstanbul’dakinin kızı, köydekinin de oğlu olmuş. Nasıl olduysa bu gençler karşılaşmış evlenmiş ve dünyaya bir Afet getirmişler. YIL 1955 TİPİLİ BİR 16 ŞUBAT .
Afet inceliğini babasının soyadından, Selanikli dedesinin zarifliğinden, öfkesini Kafkas dağlarında esen sert rüzgârlardan almış. İnanılması zor ama narin tavrına rağmen yusyuvarlak bir kadın olarak yaşamaya devam etmiş.
Amasya doğumluyum, 18 yaşıma kadar Amasya’nın Suluova ilçesinde, daha sonra da Amasya’da yaşadım. 8 yıl gibi bir süre de Ordu’da kaldım. 2003 yılının son ayında da Mersin’e yerleştim.
Mersin’de şair arkadaşlarla tanıştım, Mersin şair ve Yazarlar derneği üyesi oldum. O zamana kadar aklıma gelenleri şiir diye yazsam da kendim bile şiir diyemiyordum. Serde gurur da var ya, güzel değil diyenlere de kızıyordum. Mersin’deki kardeşim bana bir çok şiir kitabı, şiir hakkında bir şeyler öğrenebileceğim belgeler verdi, “Bunları oku öğren” dedi. Zaman zaman da bildiklerini anlattı. Daha sonra bir bilgisayar getirdi, ve bir çok program yükledi, “Şimdi de bunları öğren” dedi. O zamana kadar açmasını bile bilmediğim bilgisayarda bir çok şey öğrendim. Bir yıl sadece bilgisayara çalıştıktan sonra 2007 de internete bağlanarak önce Antoloji.com’a daha sonra da Edebiyat Defterine giriş yaptım. Edebiyat Defteri benim için gerçek bir okul oldu. Şiiri bilmiyordum yazdıklarım hata doluydu ama bazı kimselerin uyarılarıyla gün geçtikçe düzelttim. Hatamı söyleyen herkese buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Şunu da söylemeden geçmeyeyim onlar uyardıkça sinirleniyordum, ama daha sonra düşününce ne kadar haklı olduklarını farkediyordum. Öyle ki şiir ve eleştiri yüzünden kalp krizi bile geçirdim. Anladım ki şiir benim için çok değerliymiş.
Genelde hece şiiri yazarım. Değişik kalıplar uyguladıysam da 7+7 den vazgeçemedim, en çok onu sevdim. O kadar alışmışım ki konuşurken bile 7 heceyi geçmiyor cümlelerim. Bu yatkınlık şiir yazmamı kolaylaştırıyor zaten. Şiirlerimin hemen hepsi diyecek kadarı taşlamadır. Dedim ya öfkeliyim diye öfkemi içimde saklamamak için yazmaya da başlamıştım, şiirlerim de öyle işte. Hafif alaylı, çeşitli sanatlarla süslü ama aslı hep taşlama. Her yerde, her olayda, başıma gelse de gelmese de görsem de duysam da, hatta uydursam da alay edip yerecek bir şeyler bulur yazarım. Aşk şiirleri yazamıyorum, başlasam da sonunda kafasını yarmaya kadar gidiyor her nedense. Aslında sevmek için yaratılmışım gibi bir düşünceye sahibim. Canlı cansız ne varsa seviyorum, duygularını hissedebiliyorum ama şiir için yeterli gelmiyor sanırım.
Okumayı çok seviyorum, yıllardır şiir haricinde elime geçen her şeyi okudum. Şiir küçükken babam tarafından yasaklanmıştı, 50 yaşıma kadar onun sözünü dinledim ve uzak durdum. Şimdi içimde birikenler dökülüyor bir bir. Yaşım ilerledi, hafızam zayıfladı, sağlığım iyi değil ama hâla öğrenmek için çaba sarfediyorum, zaman zaman vazgeçtim desem de şiirden asla vazgeçmeyeceğim, ulaşabildiğim yere kadar tüm gücümü harcayacağım.
Ey babam, kızın sözünü dinlemedi, bağışla. O seni de seviyor ama sanırım şimdi şiiri daha çok seviyor. Yaşasaydın belki yine cesaret edemezdim.
Mekânın cennet olsun.