bir delinin hatıra defteri/sağlık olsun
bir delinin hatıra defteri/Sağlık olsun
Merhaba,benim kula bela gelmez,hak yazmadıkça;hak bela yazmaz kul azmadıkça mantığını elinin tersiyle itip izahı yoktur bu durumun;sövün kudurun,sayın kudurun mantığına sıkı sıkıya bağlanan bir insan topluluğuna refakat eden bir coğrafyada hükümsüzce yaşayan ve zamansızca yaşlanan kadirşinas defterim.Bugün devrik bir cümlenin belirtisiz nesnesi gibiyim,unutulmuş ve kaderine terk edilmiş...Ya sen nasılsın?
İnsan sağlığı şakaya getirilmeyecek bir konudur.Sağlık insanın var olan her şeyidir zahir.Bu coğrafya her ne kadar mal canın yongasıdır üçlemesinde ısrar etse de cana geleceğine mala gelsin dörtlemesini de yankılandırmayı bilmiştir.Her ne kadar sigara tüketiminde dünyada ön saflarda yer alsak da sigaranın sağlığa zararlı bir ürün olduğunu bilir ve hatta sigara paketlerinin kapaklarına da bu durumdan haberdarlığımızı yansıtan cümleler bile yapıştırabiliriz.Sağlığımıza bu kadar önem veririz de doktorlarımızı unutur muyuz?Unutmayız tabi.Unutmamalıyız da zaten.Her ne kadar yazdıkları reçetelerden bir şey anlamasak da yine de severiz biz doktorlarımızı.Sağlıklarımızın bekçileridir zahir.(Bu memleket bugüne kadar hiçbir doktor görmemiştir ki yazdıkları reçeteler halk kitlesince okunabilsin.Bu noktada bunu bilinçli olarak yaptıkları düşünülebilir ama emin olun ki onlar da yazdıklarının farkında olmazlar çoğu zaman.)
Doktora çıkmak deyimini fazlasıyla yaygınlaştırmış bir kitle olarak doktorlarla fazlasıyla haşır neşir olmuş bir toplumuzdur biz aslında.Tıp bilimiyle bu kadar içli dışlı olduğumuzdan mıdır bilinmez ama tıp bilimine yeni kavramlar türeterek katkıda bulunmayı da ihmal etmemişizdir.Bu ihmal etmemişliğin neticesinde de doktora çıkmak,iğne yemek,ameliyata yatmak ve türevleri kavramlar yerleştirmişizdir tıp sözcüğünün lügatına.Doktora çıkmak önemli bir hadisedir yurdum insanınca.Doktora çıkan bir insanın her tarafı ağrıyordur mutlak suretle.Ağrımasa bile hastane psikolojisidir,doktora her yanım ağrıyor doktor bey denilir.Doktorların yaptıkları da tektir zaten:hastanın sırtına kulaklık kisvesine büründürülmüş bir tıp aleti değdirir,bir de hastanın ağzının içine bakarlar ve vatandaşın rahatsızlığını şıp diye anlarlar.(Nedeni bilinmez ama bu ülkede hasta geldiği vakit doktorun yapacağı işlem maksimum üç aşamalıdır.Dördüncüsü olursa da doktorlara göre ayıp olur,günah olur...)
Hastanelerimiz fazlasıyla sıkıcı ve kasvetli ortamlardır.Hele ki çığlıkların,inlemelerin eksik olmadığı ve biz yurdum insanınca acil servis diye nitelendirilen hastane bölümleri daha bir korkutucudur.
Aslında her zaman da kötü izlenimler bırakmamalıdır insanda hastaneler.Mesela memleketin ilerde çok şeyler bekleyeceği,memleketine hizmette sınır tanımayacak olan vatan evlatları hastanelerde doğar.Üzülecek bir durum değildir bu,bilakis hastaneleri memleketin hizmet neferleri ilan edebileceğimiz bir durumdur.
Eee YÖK için Yücel Aşkın ne derece önemliyse sağlıklarımız da bizler için o derece önemlidir.Azrail blöf yapmayacaktır zahir.Ölünüp gidilmeden önce yararlanılmalıdır sağlıkların getirdiği nimetlerden.
Devletin malı deniz,yemeyen keriz mantığına riayet ederek bunu uygulamaya dökmek ve yakalandığımız vakit işin içinden sıyrılıp çıkmak kolaydır da Azrail devlet kadar hoşgörülü davranacak mıdır,bunu kestirmek zordur.Devleti doğduk doğalı tanırız yumuşak huyludur,sevecendir,hoşgörülüdür.Azrail’in huyunu suyunu da bilmeyiz ya devlet baba gibi davranmazsa,ne yaparız biz o vakit.Ya bir de devlet gibi davranmazsa yandık ki ne yandık...O zaman bizi,Yücel Aşkını ve diğerlerini YÖK değil iki cihan bir araya gelse kurtaramaz.
Sağlık konusunda güneşin,havanın,suyun ve kısacası doğal etmenlerin tümünün nimetlerini de arkasına alan bir toplumuz biz.Öyle ki güneş girmeyen evi doktor şereflendirecektir bizce,kendimizce...Hatta havanın nimetine ermek için yapmayacağımız işleri bile yapmış ağaçlar yetiştirip ormanlar oluşturmuşuzdur.
Her ne kadar piknik sırasında hoyratça savurduğumuz küllerden çok çekmiş olsalar da o ormanlar bizim eserimizdir.(Orda bir orman var uzakta.Kessek de,yaksak da o orman bizim ormanımızdır.)
Başarılamayan ve istenildiği gibi olmayan her olayın ardından sağlık olsun denirdi.Canımız sağ olsun,sağlık olsun ve türevleri cümlelerle can sağlığının her şeyden önemli olduğunu vurgularız bir kez daha.
Aslında bu kadar sağlık sözcüğünü zikretmemiz,sağlığımızla bu denli ilgilenmemizin mukadder bir mağlubiyetidir zannımca.
“E nasıl olsa ölmeyecek miydik canım.Ha bugün ölmüşüz,ha yarın ölmüşüz ne fak eder ki”diyebilmek geçer çoğu zaman içimizden.Ama inatla söylenmez işte o iki cümle.
E nasıl olsa ölecektik tabi.Hem bu coğrafya bugüne kadar görmüş müdür ki “Biz Azrail’le senet imzaladık,milletin canını alırken beni görmezlikten gelecek.”diyen bir bünye.
Bir gün ölmek için doğmuştuk nasılsa.Hem ölümden korkmak da çok manasız gelir bana.Ölüp gideceksin işte hiçbir şeyden haberin olmayacak.İnsan hissetmediği bir dokunmuşluğun anlamını kestirebilir mi?
Dilimizin söylemeye varamadığı gerçeği söylüyorum işte bir kez daha:Bir gün ölüp gideceğiz bu memleketten.
Yok olmuş yaşamın tecrübesi yıkık bir mezar taşından başka ne olabilirdi ki zaten.
Belki bir gün kıyamet de kopuverir.Zaten ne zaman kopacağı da belli değil.
Bakarsınız ömrümüz onu,kıyameti görmemize de vefa eder.
Kıyametin ne olduğunu bilmediğim bir vakit,
Kıyamet kopacak dediklerinde,anlamını sormuştum ilkin
Neciydi bu kıyamet,in miydi,cin miydi?Ne menem bir durumdu.Çocuk
merakıydı zahir bendeki de.Çocuktu bu,aklına geldi mi kaçarın yok
cevaplayacaktın.
Ve sordum.
Ve cevap da şuydu:kıyamet kopunca yeryüzündeki her şey yerle yeksan
olacak.Yeryüzünde hiçbir canlı kalmayacak.Hepimiz öleceğiz.
Hadi ya hepimiz de ölecek miyiz?Süpermen,Redkit,Tommix,Zagor da
ölecek mi peki...(Hayatını çizgi roman kahramanlarına adamış bir çocuk,
ölürken bile onlarsız ölmeyi hayal edemez.En azından ben bu guruba dahildim.)
İşte o cevabı aldığım vakit kurmuştum ben hiç yere düşmeyen bir uçağın
hayalini.
Ve yine o zaman vazgeçtim büyüyünce pilot olmanın hayalini kuran bir
çocuk olmaktan
Neyse,hoşça kal,benim ölünün arkasından ağlamayı son derece gerekli gören bir
kadın kitlesinin bulunduğu topraklar üzerinde,öleceğini bir tabut gördüğü vakit aklına getiren mağrur defterim...
17.02.2006 Cuma
Alpolcayşimşek/konya