MUAMMA
Kapıyı çekip kendimi sokakta bulunca bir sigara yaktım. İki nefesi alabildiğine iştahla çektim. Her gün yürüdüğüm yolu bıraktım başka bir yöne doğruldum. Aklımda cevabını bulamadığım sorularımla. Şubat ayının ortalarıydı. Ama hava bir nisan mayıs havası. İçimde bir eziklik var. Başımda bir ağrı hafif ama ağrı işte…
Kendimi toplamak için yalnız kalmaya ihtiyacım var. En güzel yeri o masmavi deniz, kayalıklara vuran dalga sesleriydi beni kendime getirecek olan.
Tarifi imkânsız olan mavilikti beni benden alıp uçsuz bucaksız diyarlara götüren. Cevabını bulamadığım sorularım martı seslerinde buluyordu teker teker cevaplarını. Yolcu vapurları beni de alıp götürüyor gittiği yerlere. Her vapura binip ben de her yere gidiyorum.
Duygularım deniz misali bazen durgun ve sessiz, bazen de alabildiğine hırçın dalgalar gibi kayalıkları delercesine, kimi zaman her şeyi içine alabilecek kadar büyüyor dalgalar. İşte onlar anlatılamayan bastırılan duygular.
Şimdi beni dinleyin martılar, dalgalar, bana kulak ver deniz.
Haykırıyorum!
Yalnızlıkmış zor olan çekilmeyen. Her şeyin içinde fırtınalar koparmasıymış. O dalgalardır bu haykırışlar.
Bu muammayı ne sen bilirsin ne de ben….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.