imkansız mı sizce yoksa bir düşten ibaret mi kalacak?
Zamanın hesapsızca dikenlerini hiç aldırış etmeden sarılıyorum yaşama.Çiçeği yeni açmış erik ağacı dalı gibi bekliyorum kaderimi. Beklerken de mavi halıdaki gümüş pullara bakıyorum gecenin siyah gölgelerinde.Ayaz kesen bir havada bile ortalıkta ses seda yokken bile onu düşünmek.Ne tuhaf !Bir his içimde cereyan eden duygu yükü.
Sahi kimdi o? Beynimi Nazi mangaları gibi saran düşüncelerimin efendisiydi.Yüreğimdeki ağrıların tek merhemi miydi yoksa?Onu, orada gördüğüm andan beri beni, benden alan adam kimdi?Günlüğümün bile adını ezberlediği beyaz atlı şövalyem kimdi?Keşke onu bir daha görebilme şansı olsa idi.
Yalan yok! son zamanlarda nereye baksam onu görüyorum.Mavi düş kelebeğinin kanatlarındaki zarifliği vardı ruhunda.Aşk sandalına bindirmiş kendi elleriyle vuslata kürek çekmeye çalışıyor muydu? "Gel Cancağızım" diyecek miydi bana? Bel ki de çoktan unutmuştur beni. Yok yok unutmamıştır kesin.Aklının bir ucunda beni düşünüyordur kesin.
Yoksa beyaz atlı şövalyem unuttu mu dersin günlüğüm?
Ölüm gibi soğuktu gece. Gönül kapımı çokbilmişlikle kalkdırıvermiş miydim acaba?Aşk; ölümün soğuk süt beyaz kanatlarının soğukluğunu tattırırken içimdeki hasret volkanın lavlaşmasıyla çıkan ateş toplarım yüreğimi yakmaktaydı.Uyku bir türlü odama misafir olmazken gözümü her kapatış da "o " geliyor gözümün önüne.Elimi uzatsam ;:
-’ha şimdi dokunacağım.’diyorum.Boğazımda yutkanamadığım nefes bile bedenimde can çekişiyor.Sonra tekrar belirginleşiyor .Elindeki basketbol topuyla potaya topu atarken kırmızı yüzünde belirlenen tatlı bir tebessümle ruhu bana "hoş gedin sevdiğim" demekteydi.Kalbim duracaktı o an.Kendinden güvenir bakışlarını benden kaçırmadığına emindim..Heycanımdan sırtımı soğuk bir ter basmıştı.Ya bana gülümsememişse? başkasınaysa ,utançımdan yerin yedi kat dibine girerdim kesin.Birbirimizi uzaktan attığımız bakışlar vardı. Tabii, bana ise o bakışlar.O anda hissettiğim acayip duyguyu asla anlatamam.bir tedirginlik kapladı bedenimi.Sahaya onun yerine oyun arkadaşı hafif koşarak gelmeye başladı.Fısıldaştıkları için ne konuştukları hakkında pek bilgim yoktu.Gözleri bana dönüktü ve artık emindim bana baktığına.Ancak göz ucuyla da olsa dudaklarının kıpırtamalarından ne konuştuklarını çat-bat okuyabiliyordum.
-Hadi biraz dinlen oğlum.çok yordun kendini. diyordu.sahaya gelen arkadaşı
arkadaşına baktı.
-Tamam dedi hafiften bir tebessüm ederek .sıcak bir gülümseme yanaklarına kondu.
el salladı bana değil bir başkasına mıydı diye kendime hayıflanırken etrafımda başka birileri var mı diye bakınmadan edemedim.ne de olsa o anki duyğgularımdan kimsenin haberdarı yoktu.kendi kendime gelin- güvey olmuştum belki de .yanımda iki kız yeğenlerim vardı,.yaşları aşkı kavramayacak kadar küçük oldukları için biraz tedirgin biraz da şaşkın ufacık gözleriyle bana baktılar.Sanki "hoyrola" dermişcesine hesap sormaktaydı.
İ çimi çektim.terim; yükseklerden aşağıya dökülen şelale gibi duraksamadan coşuyordu.bir süre sonra gözlerini bana çevirdiğini gördüm.birkaç saniye öylece birbirimize bakıp durduk.
Masmavi gözleri vardı daha genç olduğu belliydi.Elinde tuttuğu havlu ile terini silip, ağır adımlarla bana doğru yürümeye koyulmuştu.parmaklarımın arasında tuttuğum pet şişekızgın bir yağ görmüşcesine kayıveriyordu.belki size anlamsız gelebilirdi ama o an yüzüme mutluluğumdan kaynaklanan bir tebessüm yayıldı. içimden katıla katıla gülmek g eldi.kendimi frenlemeye çalıştım.
hayatımda ilk kez gördüğüm,adını bile bilemediğim genç adam yavaşça yanıma yaklaşmaktaydı.Ve o an azametli heycanımdan Antalya’nın sıcak havası daha bi güçlü daha bi merhametsizce yaymıştı ışığını.sahilin mavimsi düşlere yolculuğunda kumlar bir başka gözüküyordu gözlerime.kendime armağan etmekte duyduğum mutluluktan unutmuştum onu.Dudaklarımda huzurlu bur tebessüm peydahlanıverdi birden.Artık yanı başıma kadar gelmişti.şaşkın ve hevesli gözlerimin sahibine, görkemli kıyıların yüreğimi sakinleştiren dalgaları gizli bir fısıltıyı bekleyen meczuplar gibi sırıtarak dikildim karşısına.ruhum zonklatan edasıyla,
-Merhaba dedi
bedenimin bir kum tanesi kadar ezildiğini duyumsuyordum.Omuzlarıma çöken ağır bir yükün varlığıyla dudaklarımın arasında gizlenen dilimi şaşkınlıktan oynatamama iniltisini yaşıyordum.kısık bir sesle;
-merhaba dedim
-basketbol sever misin? dedi
incecik. gözlerimi rahatsız etmeyen bulutların arkasına almıştı. sanki.
-hı.. evet dedim
-affedersiniz, unuttum benim adım Mustafa
-bende Doğa
hafızamda bıçak gibi iz bırakacak gözleriyle tatlı bir tebessüm ederek-
-memnun oldum.dedi
-bende.
-sevgilin var mı acaba?
bu soruyu niye pat diye sormuştu ki.elim ayağım birbirine girmeye koyuldu.hava pek sıcak oldu ne? dilim damağım kurudu.
-hayır, yok dedim
-sizin var mı peki.böyle bir genç adamın sevgili vardır muhtelemen?
-malesef benim de yok hanımefendi.
mutluluktan uçtuğum andı.zamanı durdurma imkanım olsa şu anı ölümsüzleştirebilirdim belkide.ne bileyim nefesimin sonuna kadar yaşamaktan bıkmadığım saat dilimiydi.
işte böyle başladı her şey.yaşam döngüsünde beni yaşlı gözlerle bekletecek olan cancağızımla tanışmam.
21/02/2011
gordion
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.