- 1234 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Böyle Buyurdu Woolf
Bir yazının en zor kısmı elbette ki giriş cümlesidir. Ha-ha. Bu genel kanıyla bir yazıya da böyle girerim işte.
Şu yazarken hissettiğim rahatlığı bir de bir salon dolusu insana konuşma yaparken hissediyorum; anadilimde konuşursam sevinirim. O tüm kontrolün elinde olduğunu bilmenin verdiği haz şahanedir, bilirsiniz. Ve matematik anlatırken. Ah benim kız çocuklarım ne zaman matematik dehası kazanacaklar. Hayattaki tüm problemlere matematik matematik baksınlar diye, onlara o analitik bakış açısı kazandırmak benim için çok kutsal. Bir gün hepsi güçlü matematik zekaları olan çok güçlü kadınlar olacaklar. O zaman bu mühendisten bozma hocaları nerede olacak acaba. -Müsteşar olayım, amin.
Bugün, kütüphanede aradığım kitabı yine bulamayınca bir Woolf alayım bari dedim, henüz arka kapağını okumamın verdiği gazla dilime ne gelirse klavyeye emrediyorum. İçimden ne geliyorsa, dalga geçmek, iç dökmek, küfür etmek, artık her ne yapmak istiyorsam, onu öylece yazmalıymışım, yazım imlaya bile dikkat etmeden. Önce hırpani görüneceklermiş elbette ama zamanla yazma disiplini kazanacakmışım. Bu ders için biraz yaşlandım sanırım. Ama yine de başlangıçlar şahanedir. Ben de başlamayı çok severim. Hem Allah da yeniden başlayanın yardımcısıdır. Evet, başlamakla alakalı aklıma gelen tüm cümleleri yazdım. Böyle devam etmeliyim.
Bu balta girmemiş orman görünümlü üslubumu da seviyorum aslında, bana vahşi geliyor. Bazen sert şeyleri çok severim. Bazen.
Bugün, kütüphanede benim için önemli olan başka bir şey daha gerçekleşti. Esasında gerçekleşmedi, aklımdan geçti. Rafların arasında, can sıkıntımı yenmek için, labirentler çizerek ilerliyordum. Arada da kitapların arasından diğer kısımlara bakıyordum. Sonra düşündüm ki, kütüphanede gerçekleşen bir cinayet olsa. Zavallı maktül kız, koşsa, koşsa, rafların arasında bir yere saklansa, gece olsa, ortalıkta kimse kalmasa, zavallı korkudan soluk soluğa kalmışken, katil onu kitapların arasından görse, sonra usulca yaklaşsa, ama kız hissetmese, sonra kıza türlü oyunlar yapsa, onu daha çok korkutacak şeyler. İçimde beliren bu şiddet arzusu bazen beni esir alıyor; ama sonra geçiyor. Allah’tan geçiyor.
Şimdi yorgun gözlerimle ne yapacağımı düşünüyorum. Onlar kapanmak istiyorlar, ben satırlar üzerinde dolaştırmak. Ha-ha. Arabesk yazar dediğin böyle olur. Şu kelimeleri kime versen aynı cümleyi kurardı. Oysa o kelimeler arasına imzalar atmak gerekir. Bir yerden göz kırpmak, ha-ha, okuyucu selam olsun, demek gerekir. Bu yazarla okurunun anlayabileceği türden bir bağ olmalıdır. Zaten ben de herkesçe anlaşılmak istenen bir yazar olmadım. Hatta bazıları benden nefret etmeli. Ki, nerede olduğumuzu bilelim di’mi efendim.
Şimdi gelip bana Hİkmet Benol gibi ha-ha’lıyorsun demeyin. Çok iç’ime yerleşti ne yapayım. Kendi kendimle konuşurken bile iç’imden ha-ha diyorum. Sen kimle dans ettiğinin farkında mısın, ha-ha.
Evet, ha-ha, boyumun ölçüsünü aldım.
Çok uzun sayılmam, bir sır gibi saklamayı yeğleyeceğim.
Yağmur