- 713 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çocuklar Gibi...
Neden var olduğunu düşünmeyen, sorumsuz, şuursuz ve kayıtsız; gaflet içinde yaşayan birçok insan, Allah’ın varlığını bildiği halde O’ndan yüz çevirerek ömür sürer. Bu kişiler için hayat, ‘bir kez gelinen’, o nedenle doya doya yaşanması gereken bir süreçtir. Yaşamın tek kesin gerçeği olan ölüm, ahiret, cennet ve cehennemin varlığı hiç düşünmedikleri konulardır. Nefsani/dünyevi kısa ve geçici mutluluklar ardında koşturan bu kişiler öylesine uyuşmuşlardır ki, yapılan hatırlatmalar da yarar sağlamaz.
Kur’an ayetlerinde bu kimselerden, “Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar. (Mearic Suresi, 42) ifadeleriyle söz edilir. Çocukların akılları baliğ değildir ve sürekli oynar oyalanırlar. İşte dünya hayatına yönelmiş bu kişiler de çocuklar gibidirler; oyalanır, boşa vakit geçirir, ‘zaman öldürür’ler. Oysa zaman, ‘öldürmek’ için değildir; inanan insanlar için her saniye çok değerlidir. Onlar, Rabb’imizin “Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.” (İnşirah Suresi, 7) buyruğu gereğince boş işlerden uzak durur, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla tüm güçleriyle çalışırlar.
Yaratılmış her şeyin bir amacı ve görevi vardır. Ancak gafletteki bu insanlar, gerçek sorumluluklarının yalnızca Allah’a kulluk olduğunu düşünmezler bile. Çok kısa sürecek olan dünya hayatında sadece nefislerinin bencil tutkularını tatmin etmeye çalışır, ’yok olacak şeyleri’ şuursuzca kendilerine hedef edinirler.
Onlara göre yaşamlarında yanlış birşey yoktur, herşey yolundadır. Uyarılara kapalıdırlar, öğüt almazlar; çünkü kendilerini yeterli görürler. Bu kişilerin, Allah’ın Kendisini tanımaları için kullarına verdiği kalpleri, görme ve işitme duyuları mühürlüdür.
"Onlar,Allah’ın,kalplerini,kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir.Gafil olanlar onların ta kendileridir." (Nahl Suresi,108)
‘Anı yaşama’yı hayat felsefesi haline getirmiş olan insanlar, Rabb’imizin ibret olması için yarattığı görüntülere karşı duyarsızdırlar ve adeta at gözlüğü takmışcasına sadece baktıkları yeri görebilirler. Kendilerine ait olan küçücük bir dünyaları vardır. Şahit oldukları olaylar, onlar için ders çıkarılması gereken uyarılar değil, ‘yaşamın cilveleri’dir. Kuran’da bu insanların, "... Atalarımıza da (bazen) şiddetli sıkıntılar (bazen da) refah ve genişlikler dokunmuştu" dediler... (A’raf Suresi, 95) ayetiyle, izledikleri olaylar üzerinde düşünmedikleri ve hafife aldıkları bildirilir.
Ancak olayları hafife almanın, duyarsız davranmanın hiçbir yararı yoktur. Gafletteki kişinin dünyadaki duyarsız ruh hali, Rabb’i huzurunda yapayalnız durduğunda sona erecektir. Artık tüm gerçekler orada gözünün önündedir.
"Andolsun,sen bundan gaflet içindeydin;işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp kaldırdık.Artık bugün görüş gücün keskindir." (Kaf Suresi,22)
O gün ’görüş gücü keskin’ olan kişi için artık telafisi imkansız pişmanlık başlamıştır. Önemsemediği, dikkate almadığı azaba sürüklenir; ‘yürürlükte tutulan azap sözü’ üzerine hak olmuştur.
Allah, “Eğer bir ’oyun ve oyalanma’ edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımız’dan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.” (Enbiya Suresi, 17) buyurur. Dünya hayatı oyun ve oyalanmak için değil, imtihan amacıyla yaratılmıştır. İnsan, ’kendi başına ve sorumsuz’ değildir. Ne kendi vücudundaki, ne de evrendeki sistemlerden herhangi birini kontrol altına alamaz. Hiçbirinin işleyişinde bir rolü de yoktur. ‘Herşey’, kendisi farkında bile değilken, tüm yaratılmışları düzen ve dengeyle idare eden Allah’ın kontrolünde gerçekleşir.
Yüce Allah, ihtiyaç duyacağı veya seveceği, haz alacağı tüm koşulları daha insanı var etmeden önce onun için hazırlar. Soluyacağı hava, sayısız çeşitlilik ve güzellikteki bitkiler, ruhu etkileyen estetik çiçekler, eşsiz nimetler, sevdiği insanlar, yüreğini coşturacak derecede güzel ve sevimli canlılar, kusursuz dengeler, mucizevi sistemler ve daha pek çok detayı Allah kulları için var eder.
İnsan dünyaya gözünü açtığı an, yaşamı için gerekli olan her şeyi hazır bulur. Her şey korunmaya/beslenmeye muhtaç bu canlının minik boyutlarına ve yaşam koşullarına uygundur. Annesinin sütü dahi doğduğu andaki tüm ihtiyacına yönelik olarak hazırdır.
Tüm yiyecekler, tüm dünya, tüm evren içeriğindeki her detayla insanın yaşam koşullarına uygundur. İnsanın ise bunlara sahip olmak için hemen hiç çabası olmamıştır. Muhteşem bir denge ve düzen emrindedir. İnsana daha kendisi bile habersizken bunların tümünü bahşeden Allah’tır.
İnsan bunları samimiyetle düşünecek olursa, şuurunu örten gaflet perdesini kaldırabilir ve sonsuz güç sahibi Allah’ı gereği gibi takdir edebilir.
Yüce Allah, gaflet halinden kurtularak Kendisine yönelip dönen, yalnızca Kendi hoşnutluğunu amaç edinen kullarını ise kuşatıcı rahmetine ve sonsuz cennetine ulaştırır.
"Rabbiniz sizin içinizdekini daha iyi bilir.Eğer siz salih olursanız ,şüphesiz O da,(Kendisine) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır." (İsra Suresi, 25)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.