12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2222
Okunma
Bazen düşüncelerimiz öyle bir hâl alır ki, rahat bir uykuya hasret kalırız. Beynimizdeki düşünceler, kirpiklerimizin birleşmesine engel olur. Düşüncelerimiz ne kadar gaddar! Azami her 5-10 saniyede bir, bıkmadan usanmadan birbirlerine bir an da olsa dokunabilmek için çaba sarf eden, kavuşmak için büyük bir sabırla geceyi bekleyen kirpiklerimize haksızlık etmiyorlar mı?
Olsun, bana kalırsa kirpiklerimiz hallerinden oldukça memnun olmalılar. Çünkü ; Aşklarından o kadar eminler, birbirlerine o kadar güveniyor ve o kadar birbirine bağlılar ki, birbirlerinden ayrılmaları söz konusu bile değil. Eninde sonunda kavuşacaklar, içleri rahat. Ya bizlerin?
Günümüze kadar “Aşk” üzerine bir çok yazı yazıldı, çizildi. Herkes kendince düşüncelerini aktarmaya çalıştı. Aşkın bir tarifi var mıdır? Hayır! Zira bize bahşedilen bir çok duygu gibi “aşk” ta bir duygudan ibarettir ve herkes farklı şekillerde yaşar aşkı. Elle tutulur bir ölçüsü, bir tartısı yoktur yani.
Bize bahşedilen birçok duygu dedim, “nedir bunlar?” dediğinizi duyar gibiyim. Sevgi, özlem, nefret, kin, acıma ve acı. Şuan aklıma gelenler bunlar. Meselâ; Hepimizin uzaktan veya çok yakından yaşadığımız ölüm acısı. Çok sevdiğimiz, “onsuz yaşayamam” dediğimiz eşimizi, evladımızı, annemizi, babamızı, arkadaşımızı vs kaybettiğimizde dünyalar başımıza yıkılır. Kiminin gözyaşları sel olur akarken, kimi ağlayamaz. Acısını içine akıtır. Kimi gidenin ardından hayata küserken, kimi daha fazla sarılır hayata. Biri çok ağladı, diğeri ağlamadı veya biri hayata küstü diğeri hayatını yaşıyor diye “o çok üzüldü, diğeri üzülmüyor” diyebilir miyiz? Asla…
İşte “aşk” da böyle bir duygu. Herkes içinde farklı yaşatır aşkı. Ama ana hatlarıyla aşk; Özlemektir, yanında hissedebilmektir, güne “seni seviyorum” diye başlamak, günü “seni seviyorum” diye bitirebilmektir. Nadide bir çiçek gibi dalından koparmadan, soldurmadan yüreğinizde büyütebilmektir. İşinin en yoğun olduğu bir anda sesini duymayı isteyebilmektir. Sesini duyduğunuzda, dokunduğunuzda içinizin titremesidir aşk. Herkes kendince birçok madde sıralayabilir.
Önemli olan aşkın uzun ömürlü olmasını sağlayabilmektir. Peki, uzun ömürlü olması için neler gereklidir?
Sevgi+saygı+güven+sadakât+fedakârlık+…+…+ diye uzar gider.
Saygının sözlük anlamına bakalım: Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtimam.
“Değeri, üstünlüğü, kutsallığı dolayısıyla ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu.”
Eğer biz gerçekten âşıksak, seviyorum diyebiliyorsak, AŞK karşılıklı saygıyla artar diyebiliriz. (Tabi bu saygıyı, öğrencinin öğretmenine gösterdiği saygı gibi algılamayalım.) Sevdiği kimseye saygı gösteren kişi zaten sadıktır, zaten fedakârdır, zaten güven duygusunu bize verebiliyordur.
Fakat günümüzde saygı eksikliğinden olsa gerek, birine güvenmek o kadar zorlaştı ki!!! Ve, güven kendi kendine oluşacak bir duygu olmaktan çıktı. O güven duygusunu da, bize ancak partnerimiz verebilir. Hareketleriyle, sözlerin birbirine örtüşmesi gerekir. Eğer örtüşmüyorsa, arada çıkan sürtüşmeler sonucu bir anda aşkı ortadan kaldırır, hatta bir bakarsınız iki sevgiliyken, iki düşman olmuşsunuz.
Tabi bunların yanında aşkı, küçük küçük sürprizlerle beslemek gerekir ki, içimizdeki o heyecan duygusu eksilmesin. Ee, o sürprizleri de siz bulun artık.
Kısacası benim düşüncem, öyle biri çıkacak ki karşınıza önce aşık olacaksınız. Sonrası çokça saygı. Eğer o da varsa, aşkın değmeyin keyfine…
Hepinize aşkla dolu bir ömür diliyorum. Sevgilerimle…
SEVGİ SALMAN
Aşkın Tarifi
O’nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz..
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
Nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...SİZ AŞIKSINIZ demiş CAN YÜCEL
ALINTI... (Biraz kısaltarak aktardım)