Mahallende Bir Sabah
Bir sabahı, gündüzleri veya geceleri, adının geçtiği cümlelere iliştiriyorum. Her şey anlam kazanıyor bir anda. Sabahları aklıma gelen şeylerin sırası, birer basamak geri kayıyor. İlkin seni kuruyorum aklımda. Uyanmış mıdır diyorum. Sesini duymak için sabırsızlanıyorum. İçim içime sığmıyor. Ruhum bedenimden çıkmak istermiş gibi sana gelmek, sana sarılmak istiyor.
Sana gelirken yürümek mi? Zaman kaybı. İçimden koşmak geliyor. Yinede bir dolmuşa biniyorum. Şoföre ‘merhaba!’ diyorum. Cevap vermeden yüzüme ters ters bakıyor. Hani aklımda sen varsın ya. Sırıtıyormuşum herkese. Dolmuştaki teyze ‘deli midir nedir?’ diyor benim için. Kısa bir yolculuktan sonra iniyorum dolmuştan. Mahallende geziniyorum. Arnavut kaldırımlı sokaklarında sana ait her hangi bir anı arıyorum. Küçük bir kız çocuğu iken ip atladığın, sek sek oynadığın sokaklardan geçiyorum. Önüme bir bakkal çıkıyor. Hani annenin ‘hadi kızım bakkaldan iki ekmek alıver,’ dediği belki. Az ilerde her biri aynı boyda olan, on yaşlarında üç çocuk görüyorum. On üç aylık dedikleri bir oyun oynuyorlar. Bende oynayabilir miyim diyorum. Kabul ifadesi olarak başlarını yukarı aşağıya sallıyorlar. Bir kişi kalede oluyor, diğerleri ise tek vuruşla ona gol atmaya çalışıyormuş. En çok gol yiyende oyundan çıkıyormuş. Top bana geliyor. Kaleye şutumu çekiyorum. Top avuta çıkıyor. Çocukların üçü de aynı anda ‘kaleye!’ diyor. Kaleye geçiyorum.
Seni beklerken parkınızdaki banklara oturuyorum. Kollarımı her iki yana açarak, başımı göğe dikiyorum. Gökyüzü diyorum ne kadar temiz, ne kadar mavi. Sonra iki küçük el uzanıyor gözlerime. Bil bakalım diyor ben kimim? Günaydın sevdiğim diyorum. Hoş geldin.
Şubat 2011
Mehmet Koçal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.