- 1984 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EMPERYALİST DÜŞÜNCE (!) “TARAF”
Emperyalist düşünce şekli, gücünü koruma ve sürdürme adına, “dün de bugünde” yeni yöntemler ve teknikler geliştirmekte, bazı alanları kullanma konusunda ise ustaca projeler üretmeye devam etmekte. Amaçlarına uygun “çalışma alanları” daralınca da bilindik “özgürlük ve demokrasi” söylemleri ile seslerini yükseltmeye başlamakta. ABD’nin son sesli mesajı ise işte bu alanlardan birine ait… “İnternet!”
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, "Çin ve Suriye gibi internet özgürlüğüne engeller koyan ülkelerin, internet kontrolü konusunda "bir diktatörün ikilemiyle" karşı karşıya kalacaklarını ve dünyanın geri kalanı yeni teknolojileri kucaklarken, bu ülkelerin "yalnız kalma" riskini üzerlerinde taşıdıklarını söyledi. (16.02.2011)
Bu demektir ki, ABD, yeni hareket alanına, “internet” de eklemiş olacak ki, ülkeleri dolaylı yoldan suçlarken, büyüme ve kalkınmalarının bile internet özgürlüğü ile yol alabileceğini dile getirebiliyor..
(Elbette ülkeler, doğru bilgilenme adına “internet ağlarını” sağlıklı bir şekilde işletmeli. İnsanlar da bu özgürlüklerine sonuna kadar sahip çıkmalı.)
Konu: “İnternet özgürlüğü” gibi haklı bir söylemin, maalesef, samimiyetsiz ve inanırlığını kaybetmiş bir yerden dile getirilmesi…“Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır” endişesiyle, bu söylem sahibine(!) şüpheyle bakılması.
Clinton’un “İnternette Doğrular ve Yanlışlar: Ağlar Dünyasında Seçimler ve Sorunlar” başlıklı konuşmasını yorumlarken “acaba?” dedim, “Büyük güç, ‘yenidünya düzeni’ için çalışırken, ‘internet ağı’ gibi bir başka büyük güç(!) yüzünden, ipleri elinden kaçırma endişesi mi taşıyor.” Öyle ya, büyükseniz(!) bu güç de sizin olmalı.
İnternet çerçevesini doldurmak adına “özgürlüğün ve güvenliğin sağlanması, hem şeffaflığın hem gizliliğin hem de ifade özgürlüğünün korunması” konularını ortaya getirirken yine, “acaba!” diyorsunuz, “izlediği emperyalist politikalar da bu kadar ortada iken” ABD’nin endişesi gerçekten internet güvenliği mi?
Geriye dönüp bir bakalım:1492; bir kıta “keşfediliyor” adı “Amerika”… Derken, “Kızılderililer” ile ilk beyazlaştırma(!) hareketi başlatılıyor.
Böylece Kızılderililer, hem “ABD” politikalarının ilk şiddetine ve soykırımına uğruyor, hem de, yine aynı Amerika tarafından, “ tarihin vahşileri” ilan ediliyor.
Daha işin başında, “Kızılderililere barbar, önderi Geronimo’ya asi” diyerek uygarlaştırma adı altında asimile “yok” eden emperyalist zihniyet, bugün de “demokrasi ve özgürlük getiriyoruz” hikayesi ile yine kendi zihniyetini hakim kılma adına, birilerini terörist ve diktatör ilan edebiliyor…, Bunu da, bazen sıcak savaş şeklinde, bazen de, barış(!) ve demokrasi çalışmaları görüntüsü ile yapabiliyor.
(Kısacası, ABD, kuruluşundan bu yana; hedef aldığı ülkelerde, “krizler çıkarıp, etnik ve dinsel çatışmaları derinleştirerek…” oluşturduğu kargaşa ile ya işgal ortamı oluşturuyor, ya darbe, yada yeni diktatörler meydana çıkarıyor. Ve bütün bu uğraşları için de yine, ya teknolojiyi (!), ya da “barış gönüllüleri gibi “sivil örgütlenmeleri kullanıyor.
“DÜN BARIŞ GÖNÜLLÜLERİ, BUGÜN İNTERNET…!”
(Ülkelerin, “internet ağlarını” doğru bilgilenme adına, sağlıklı bir şekilde işletmesi gerekir. Ki “İnternet Özgürlüğü”ne kısıtlama getiren ülkelerin, insanlarının da özgürlüğü tartışılır.)
ABD’nin sıkıntısı ; “derin internet”i kendi amacı doğrultusunda kullanırken,”bu kullanımın” diğer ülkeler tarafından kesintiye uğratılmasıdır. Amaçları ise,“internet şeffaflığı” adı altında hazırlanan “WikiLeaks türü” bazı projeler ve “internet özgürlüğü ve gizliliği… gibi ” bahaneler ile, internet kontrolünün “gücün” tamamen “ABD’nin eline geçmesidir.
Suç defterleri oldukça kabarık olan ABD’nin, şimdide “internet” konusunda, “üstelik başka ülkeler adına” endişe duyması bizi yeniden tarihe bakmaya,”internet konusunda” daha temkinli olmaya, gelişmeleri sorgulamaya itiyor.
İnsanlığa karşı bunca suç işleyen, “ABD” emperyalist gücün, elbette, bir avuç işbirlikçi ve hain dışında tüm insanlığın nefretini kazanması, onlar tarafından sorgulanması doğal değil mi?
Köleleştirme, yağmalama ve korku üzerine kurulan ABD; bu yanını kapatmak adına,“barış(!) politikaları”- göz boyama propagandaları üretse, bunu, değişik sosyal projelerden, “bilim ve teknolojiden” faydalanarak fazlasıyla yapsa da” insanların aklında ki ve yüreğinde ki “ABD’ resmi” değişmiyor değişecek gibi de değil.
Bu topraklar üzerinde kullandığı yöntemler ortada;Osmanlının misyoner okulları,1960’ın barış gönüllüleri derken bugünün internet ağı……kısacası emperyalist güç “dünyadan ve ülkemizden” elini hiç çekmiyor…….
Yine geriye bakalım.“1962-70” Savaşın olmadığı bir yer “1200-1500 Barış Gönüllüsü” ülkemizde gönüllü çalışmalar başlatıyor… Neden?
“O günkü ortam da, bu gönüllülerin program dışı çalıştıklarını, değişik bölgelerin demografik özelliklerini raporlama teknikleriyle gerekli yerlere ulaştırdıklarını, ülkemizin sosyolojik, dinsel ve etnik özelliklerini kendi politikaları için inceledikleri biliniyor. Sadece ülkemize değil, dünyanın dört bir yanına dağılan "Barış Gönüllüleri", gittikleri her yerde de aynı amaç için,aynı yöntemle çalışıyor.”
O zamanın Amerikan Kongresine 669 sayılı "Barış Gönüllüleri"nin sayısının arttırılmasına dair yasayı sunan Sam Gejdenson, "Hiçbir Amerikan Programı Amerikan değerlerini bu kadar güzel şekilde temsil etmemiştir." Derken olayın onlar için ne kadar önemli, ülkemiz için ise ne kadar tehlikeli boyutlara taşındığı ortada.
Bütün yazılanlara bir şey daha eklemek lazım; “ABD” gerçekten gücünü korumak ve büyütmek için mi bu kadar ince hesaplar peşinde ve saldırgan… Yoksa, “ekonomisi ve sosyal hayatı ile” kaldığı zor durum altında ezilmemek adına mı, diğer ülkelerde “yine kendi yarattığı(!)” iç çatışmalardan ve kargaşalardan umut bekliyor.
Günümüz “Emperyalist” felsefe ortada;"Süründürünceye kadar sömür, ama öldürme!"Buna bağlı olarak da sizi getirdikleri nokta ise:"Ya benim yanımdasındır, ya da düşmanımsın!
Birçok ülkede yaşanılan kargaşa ortamından da ders alarak; “ülkemiz için” illa bir “yan(!)” belirlemek gerekiyorsa bu da ancak, Emperyalist güce karşı “Milli duruş” tarafı olmalıdır.
YORUMLAR
Kontrolsüz güç, güç değildir reklamizasyonunu biliyorsunuz. Genel Batı emperyalizmi ve Abd o konumda...
Demokratizasyonun tüketime endeksli olanı makbul, üretim güçleri ve üretim araçlarının paylaşımının adil dağılımına bağlı oluanınınsa maktul edildiği bir sistemetiğin sorgulaması, sömürü (a)normalliği oluyor.
Teknoloji putu, bilgi veriyor (internet bağlamında söylüyorum) ama temiz bilgi mi, doğmatik bilgi mi veriyor, orasını sorgulayan pek yok ! Teknoloji ulusal değilse, yönlendirici ve güdücüdür. Kİmlerin güdül(en)diğini ise hep biliyoruz.
Hani bilirsiniz; Sürü, güruh ve kul olma kargaşasında olanlar (Birtengri ,emperyalizm ve sacayağı tamlayan dinsel oluşum pir/şeyhi kargaşası) önermemiz...
Son olarak, insan faktörü her daim ve her zaman başat ve önemli ama bölümsel değil; toplumsallık ve bütünsel öznelliği ve özneliliğiyle...
Saygılarımla...
Göktürkmen tarafından 10/14/2011 8:17:08 PM zamanında düzenlenmiştir.