- 1640 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Duvağının Telinde Esmer Hüzün
/Duvağı açılmadan göğüne küsen bir gelinin, ney sesine sokulan kıvranışı sağır eder kulakları/
Seni, bir yağmur sonrası yüreğime yaslanan gökkuşağının teninde tanıdım… Sesindeki ilk dokunuş dalından kopmuş güz yaprağına bahar nefesli bir şarkının eşlik etmesi gibiydi... Şehrimin ıslak sokaklarını serseri gülüşlerinin şefkatinde güneşle dolduran bir garip kucaklayıştın sanki…
Bazen kırılır ruhumuzun yüreğimize giden anlam köprüsü… Ve kırılan her parça yaşamın dostluk karargâhında zamanın bize sunduğu güven bahçesiyle onarılır tek tek… Karadenizin saçları yüreğime dolanan bu hırçın rüzgârını bahçeme aldığım andan itibaren, yaşamın bir başka penceresini keşfettim.
Sabır !...
Ben sabrın insana bu kadar yakışan bir gelinlik olduğunu hiç görmemiştim… Ruhunu, usunu, yüreğini istila eden bütün hücrelerine dek yetebilen bir gelinlik… Ki duvağını göğünün göğsüne kendi elleriyle örten ve belki de sonsuza dek açılmayacağını bile bile çıkılan yolculuğun mağrur ve yorgun yolcusu…
Aşka adadığı yüreğini, ona giden tek pencereli mabedinde besledikçe ben buralardan hissedebiliyordum duygularındaki iğde kokulu masumiyetin huzurunu… Belki gittiğin yol tek yöndü belki virajlarında kanattığı parmak uçlarını gecenin kasvetinde onarıyordun… Ama sabrın harmanına yüklediğin adressiz düşlerini hep şiir puluna emanet ediyor ve bu teslimiyetin ninnisine kundaklıyordun tütün kokulu yarınlarını…
Tebessümlerinin arkasına konuşlanan cehennemin yeleleri, zamanın cevapsız kalan her terennümünde saçlarını kördüğüm ediyordu… Aşkın narına soyunan gamzelerin, onun topraklarından bir adım geri çekilmeyecek kadar cesur ve sevdalıydı… Benim şaşkınlığımda senin bu cesaretinde başlıyordu ya !
Duvağına dokunan onca kırlangıcın kanatlarına savurduğun susku çırpınışını, ondan beklediğin yârim çığlığında yakıyorsun…Yüreğin, haritası kayıp bir ülkenin başkenti olsa da yolun hep ona hep ona…
Ruhun, çonam ıslığını gecenin zifiri sessizliğine sardıkça kıstırılmış bir baharın kül rengi saçlarını tarıyor gencecik ömrün… Cevabını bulamayan yetim bir çocuk gibi ayazını doğuracak bu çöl yangını anlar seni… Ve doğan her ayaz senin alazında saklı cennetini teslim alacak sessiz sessiz…
Yangınına sarılıp sarılıp duvağına çiğ taneleri doğurman benim en görkemli hüzünlerimi bile ürkütüyor gamzeli hüznüm…
Ey Laz yüreğine esmer sancıları eken kız!
Bilmez misin gökten düşen üç elma sadece masalların bize sunduğu kekremsi bir düş salıncağıdır…
Ey gizemli derinliğine kahverengi güller deren kız!
Anlamaz mısın ceplerimizde sakladığımız mavi bilyeler çocuk yanımızın bize sunduğu büyümek yangınıdır sadece…
Hadi dost-u figanım…
Tutalım yaşamın kıraç topraklarında esir kalan kelebeğin kanatlarından… Belki, bir rüzgâr dokunur gözlerinde açan vuslat çiçeğine… Kim bilir belki de o kelebeğin ömrüne biçilen kıymetin sende göverecek sonsuzluğu getirir onu sana…
sırasını savanların yağmuruna
sırrını gömen gazelin
kıpırtısı düşüyor
ılgıt ılgıt…
sessiz ol yaşam!
k/özüme sorgular savuracağım
sonra
kutsanmış bir öykünün can suyuna
kurgusu umut dolu dualar sağacağım…
Mehtap Altan…
18.02.2011
YORUMLAR
Aslında üzgündüm bugün. Yine sadece iki elim olduğu için küskündüm...Kendime sakladığım bir yığın kelimeyle oturmuştum bilgisayar başına. Sayfana düştüm...Her çalışmanda bir katmer daha döküldü sarı yapraklı kederimden. Şimdi iyiyim. Bir yerlerde -ben göremesem de- güzel şeyler var diyorum konuşmadan.
Okumak en güzel erdemlerden. Okuyup kelimelerle yıkamak yüreği...Yazdıkların çok farklı. Sıradan değil asla. İşte beni en çok etkileyen bu. İçindekilerle gördüklerini ve hayal gücünü ustaca giydirmen taktire şayan...
Ama kendi kendime sormadan da edemiyorum: Gerçekten edebiyat kadar güzel mi hayat? Gerçekten her sözün kadar şiir mi zaman? Ya da sen hep şiirimsi mi yaşıyorsun:))
Teşekkür bırakıyorum kelimelerinin altına...
Sevgiler..
Cevabını bulamayan yetim bir çocuk gibi ayazını doğuracak bu çöl yangını anlar seni… Ve doğan her ayaz senin alazında saklı cennetini teslim alacak sessiz sessiz…
Umut dolu dualar eksik olmasın. Sabır, eninde sonunda bize olmasa bile gelecek nesillere meyvesini verir dilerim.
Çok güzeldi yazı, tebriklerimle
Ey Laz yüreğine esmer sancıları eken kız!
Bilmez misin gökten düşen üç elma sadece masalların bize sunduğu kekremsi bir düş salıncağıdır
**************************************************
o bilir
iğ de birikmiş yün ipinin nasıl sabırla sarıldığını ve yumakların çile olduğunu
o bilir
esmer yüzünün altında nasıl pırlantalı sözler taşıdığını
ve yüreğinin nasıl bir som altından olduğunu...
Yazarın yazıya değilde dostluğa kattığı o içten bağlılık bir sonsuzluk düğümü gibi
ki
yıllarca çözülemiyeceğine inancım tamdır
hoşuma gidiyor böyle içten ve sıradan dostluklar çünkü yüreğimizi gülümsetiyor
elit yada aristokrat yapay bir seçiciliği olmayan içten ve samimi..işte hayat budur belkide
ve yanılgımız yine yüreklerimizde başlıyordur kim bilir...
Bu bu laz kızını tanıyorum galiba:))) o benim biricik kız kardeşimdir...
yazıya geç gelmiş olmak ihtiyarlığımdan ziyade bir kaç gündür yaşanan teknik arızalardan ötürüdür yoksa ben tacettinden daha gencim...
çok güzel bir yazıydı mehtap içten halktandı yani bizdendi...
kutlarım bu güzel yazını
seviglerle
Kalem geceyi aydınlatan mehtap gibi..
Hani bazı öykü ya da yazılar vardır.Çok güzel yazılmıştır. Ama kişiye özeldir.Yani bir çerçevenin içinde kalır.
Sizinkisi öyle değil..Çerçeveye sığmamış..Pencerenin pervazından sıyrılıp bulutlara yükselmiş..
Şair, insanlığı ve doğayı anlamak zor zanaattir :)))Ama o güzelliği görebilmek ve yakalayabilmek daha zordur.
Bu durum insan beyni ile alakalı..İnsan bir avuç dolusu hücrelerde sıkışıp kalmamalı..
Gökyüzüne açılmalı..
Hele ki şu üç günlük dünya da...
.................
Yazınız bana evrensel güzellikleri hissettirdi.
Tebriklerrrr...
........
fakat resimde keşke birde köpek yavrusu olsaydı.:)))
Muharrem Nalçacı tarafından 2/20/2011 9:45:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
o kadar zarif bir o kadar da narin di yazınız...öylesine yakışır ki güne...Edebiyat edına...
"Hadi dost-u figanım…
Tutalım yaşamın kıraç topraklarında esir kalan kelebeğin kanatlarından… Belki, bir rüzgâr dokunur gözlerinde açan vuslat çiçeğine… Kim bilir belki de o kelebeğin ömrüne biçilen kıymetin sende göverecek sonsuzluğu getirir onu sana…"
Sessizce ayrılıyorum sayfanızdan, sevgilerimi bırakarak...satırlarınızın büyüsü bozulmasın diye...
Her şeyin başı "sabır" değil midir?
Bu dünyada sabır edenin mükâfatının, er ya da geç verileceğine inanlardanım.
"Kim bilir belki de o kelebeğin ömrüne biçilen kıymetin sende göverecek sonsuzluğu getirir onu sana…"
Yarınlar neler getirecek, hangimiz biliyorua ki? Rabbim herkese sonsuz huzur, mutluluk versin.
Yüreğinize sağlık. Sevgilerimle...
kutsanmış bir öykünün can suyuna
kurgusu umut dolu dualar sağacağım…
............................kıskanılacak kadar ........muhteşem.....özlemişiz sitemizi.....saygılar
Mehtap ALTAN
Ayrıca teşekkürler sevgili Tacettin Yıldırım...
İnanılmaz derecede güzeldi. Yazılarınız ruha ve yüreğe hitap ediyor. Tebrik ederim. Sevgilerimle...
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
sırasını savanların yağmuruna
sırrını gömen gazelin
kıpırtısı düşüyor
ılgıt ılgıt…
sessiz ol yaşam!
k/özüme sorgular savuracağım
sonra
kutsanmış bir öykünün can suyuna
kurgusu umut dolu dualar sağacağım…
Yazın farklı ve güzel ama bu dizeler başka güzel.Yazarını yazmadığına göre sana ait olmalı.
Tebrikler ve selamlar
Mehtap ALTAN
Ki bir çok nesir çalışmamın içine bir parça şiir de eklerim...
Yani şiir elbette benim...