- 738 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UMUTSUZLUĞUN ÖYKÜSÜ (3)
Ana,yirmidört saatin bile kendine yetmediği bir günün sabahında O,Anadolu kadınının kendine özgü hamaratlığıyla yine işlerine koyuldu.Sırlarını açacak,sıkıntılarını dindirecek bir yoldaşı,bir sırdaşı yoktu.O,kendini çocuklarına adamıştı.Ezilmişliğini,horlandığını,bir tarafa bırakarak Allahıyla sırdaş,çocuklarıyla arkadaş olmuştu.
Musa çavuşun o emektar austin kamyonu o gün çalışmamıştı.Çok uğraşmışlar ama kamyonu çalıştırmak bir türlü mümkün olmuyordu.Bir çalışsaydı kamyon,çamur felan dinlemez Şehre kadar homur homur yol alırdı.
Babanın düşüncesi apayrıydı.Bir taşla iki kuş vurmaktı.Musa çavuşun kamyonu şehre gidecekti.O da hem çocuğunu doktora götürmüş olacak hemde dükkanına mal almış olacaktı.Musa çavuşun kamyonu yollar açık olursa onbeş günde bir şehre gider gelirdi.
İkindi vaktiydi.Onbeş onaltı yaşlarında kara kuru ,bıyıkları yeni terlemiş bir oğlan dükkanın kapısından içeri girdi.
_Emmi,babamın selamı var,makine çalıştı yarın sabah şehre gidilecekmiş.
_Tamam emmim,biz sabaha hazır oluruz,babana selam söyle.
’İnşallah sabaha kadar çocuğa bir şey olmazdı.Olmazdı canım diğer çocuklarıda böyle hasta olmuş,ateş ve öksürükleri bir ay sürmüştü de yine bir şey olmamıştı.Sedirin bir köşesinde sıgara dumanlarının içinde köylü emmilerinin yanında oturan Adnan’a seslendi.
_Haydi! git anana söyle,Musa çavuşun kamyonu çalışmış,yarın şehre gideceğiz.
Adnan isteksiz isteksiz kalktı,lastik ayakkabılarını giyerek dükkanın kapısını açıp çıktı ama kapıyı tekrar kapatmadı.
_Lan hınzır! kapıyı kapatsana ,içeri buz kesti! diye Adnan’ın arkasından bağıran dedesinin sesini duyduğu halde duymamazlıktan gelerek,anasına babasının söylediklerini aktardı.
Ananın gözleri sevinçten çakmak çakmak olmuştu.Hasta oğlunu doktora götürecekti.Ateşi hala düşmemişti.Gözlerinin içi sapsarıydı.İnşallah kamyonun kasasında gitmezlerdi.Hasta olan çocuğu soğuktan daha beter olurdu.Kamyonun çadırı bile yokyu.Böyle soğuklarda köylüler şehre giderken kamyonun kasasına doluşurlar,en kalın giysilerini giyerler,soğuktan korunmak için yanlarına yorganlar,keçeler ve battaniyeler alırlardı.
Ana,sabahı zor etti.Kaynanasıyla her zamanki gibi yine küslerdi.Sırf çocuklarıyla ilgilensin diye sabahın o ayazındaşafaktan kalktı.Yılların verdiği beceri ve hamaratlığı ile ineklerin yemini verdi,bir solukta inekleri sağdı ve ahırı temizledi.Kaynanasına pek iş kalmasın diye tandırı ateşledi,süt piştiğinde dışarı aydınlanmış,ufuktaki güneş doğmadan önceki kor gibi kızıllık sanki günün güzel olacağının habercisiydi.
_Süt pişti! dünden kalan gupürlü düğürcük çorbasıda şu kazanın içinde_diye ortaya konuştu.Kaynanası anlamıştı gelinin ne demek istediğini.
Altın’a kalın giysilerini üst üste giydirdi.Kalın iki battaniyeye sararak kocasının gelmesini beklemeye başladı.Dışardan kamyonun homurtusu yavaş yavaş duyuluyordu.Baba_Haydi makine geldi_diye bağırdı.Ananın düşündüğü gibi olmadı.Kamyonun kasasına oturmayacaklardı.Şöförün yanında gideceklerdi.Ana buna çok sevindi.
Köylüler kadınlı erkekli kamyonun kasasına doluşmuşlar,ağızlarından,burunlarından çıkan buharlar sabahın dondurucu soğuğunda kaybolup gidiyorlardı...
Derdem Erdem. Devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.