Hayali Tünel
Büyükçe sayılan tüm şehirlerde benzer tüneller var. Dışarıyı görmek istemediğiniz için kendinizin esenliği adına bulduğunuz çözümünüzü size anlatmak için yazdım bu yazıyı. Varoş derken ağzınızda oluşan kekremsilikle bile baş edemediğiniz o mahallelerden geçmek zorunda olduğunuzda, içine dalıp dünyanıza dokunulmaması için yumduğunuz gözlerinizle yarattığınız hayali tünellerden bahsediyorum.
Bir uçak yolculuğu sonrası sizi şaşalı evinize taşıyan servisle geçerken mi sarsılmıştınız ilkin. Yoksa son model cipinizle yolunuzu kaybettiğiniz de korkudan altınıza etmek üzereyken miydi ilk telaşınız.
İstediğiniz kadar yumun gözünüzü. O mahallenin her anı bırakmayacaktır yakanızı. Her köşesi sizi ebeleyecek, her ora insanı iki yanağınızdan da öpecektir.
Ne o iğrendiniz mi?
Sizin görmediğiniz o çivit mavi hüzünlü evden el sallıyordu üç çocuk.
Kaçamadınız. Ağzınız açık çıktı o karede. Fotoğraflandınız.
Derme çatma merdiveni ile üst kata çıkan nine güldü size bir ara fark ettiniz mi?
Nice güzellikler yaşansın diye bahçelerine asma dikmiş kadınlar, hem sokak sohbetlerinde ısınmaya hem içine sardunyalar dikmeye yaradığından depolanmış teneke kutular selam durdu geçişinize.
Haberiniz bile olmadı.
Üç akraba ailenin birleşip aldıkları minibüsün ödenemeyen taksitinin efkârıyla darmadağın olmuş bir öbek; unutulmaz bir filmin afişi gibiydi ama siz göremediniz.
On yıl önce ilk haftalığıyla aldığı yünlerden ördüğü yeleğini yıkayan kız baktı mutfağın penceresinden. Tek göz odaların ortak kaderidir ya şirin olmak. Başka çare bırakmadığımız için mi sevimlidir o hayatlar, diye düşünmediniz.
Atlı arabayla gezmelerini yasaklayan belediyeye edilmiş bir çuval küfür, markası seçilmeyen kırmızı şarap, ‘buradayım lan her şeye inat’ dercesine göğe yükselmiş çınar; aynı takımın iyi anlaşmış oyuncuları gibi kaynaşmıştılar.
Baksaydınız hissederdiniz.
Rahmetli karısının evlendikleri yıl diktiği dut ağacının bu yıl da yeşerdiğini görmenin sevinci tombik yanaklarında duran yaşlı adamın, sizin servisin çıkardığı dumana kızmasını göremez miydiniz?
Buranın renkleri bir şey demek ister gibidir. Çocuklarının kavruk bakışları acıklı bir şiir rengindedir. Kadınların ayaları kadar beyaz olmamış hatıraları sararmaya yüz tutmuş turuncudur. Anlatmak ister buranın sokakları; neden beyaz olamadıklarını izah etmek istercesine. Şarkıları açık mavi, sabahları saf kızıldır buranın. Renkleriyle var olmak isterler genç kızları. Sizin sevmediğiniz morluktadır mutlulukları. Beğenmediğiniz yeşilleriyle sevinip durur yaşlı kadınlar. Adlarını bilmedikleri renkte sevinçlere gebedir geceler. Silik, renksiz pek bir şeye yer yoktur hayatlarında. Delikanlıdır olan tüm şey, racona uygun doğar burada güneş. Sanmayınız ki sevmez, âşık olmaz buradakiler. Çok erken başladıkları hayata, çok erken yaşanmış büyük hatalarla dalıverirler.
Tüm kabahatleriyle içtimadadırlar. Kasketli işsizler, olağan şüpheliler, fiziksel yanılgılar yüzünden esrarkeş damgası yemiş erkekler dizilidir, siz tam oradan geçerken.
Bu varoş mahalle izin veriyor içinden geçmenize, her şeyden haberdarken.
Siz inatla üstünden geçmek istiyorsunuz bihaber.
Mümkünse hiç hatırlanmayacak şekilde hafızanızdan silerek, buralardan bir an önce geçip gitmek için kapadığınız gözleriniz ve siz, yapayalnız o tünelin içindesiniz.
Nedense ıslık çalıyorsunuz…
12.02.11
Nadir
YORUMLAR
Ben mutluluğu :
İlk kez kıymalı pideyi 13 yaşında yiyen bir çocuğun gözlerinde,
Doğum gününde sevdiğine hediye alcak parası olmayan birinin 'seni seviyorum ,iyi doğmuşsun '' derken ki sesinde,
Bulduğuna şükreden bulamadığına sabreden insanların açlık kokan nefesinde
gördüm
görmeyenler kimin umurunda.
güzel hikaye
Sezen Aksu'nun düş bahçeleri eşliğinde
saygıyla
_cânâ_ tarafından 2/12/2011 11:36:03 AM zamanında düzenlenmiştir.